Showing posts with label Eide. Show all posts
Showing posts with label Eide. Show all posts

Friday, 11 March 2022

Crans Montana - Basına sızan tutanaklar ne anlatıyor?

Esra Aygın 

Son günlerde Rum basınında 2017’de Crans Montana’da gerçekleştirilen kritik Kıbrıs Konferansı’na ait Birleşmiş Milletler tutanakları yayınlanıyor. Basına sızan tutanaklar Crans Montana’da ortaya konan öneriler ve yapılan tartışmalarla ilgili son derece önemli detayları gün yüzüne çıkarıyor. 

Guterres-Çavuşoğlu görüşmesi, Crans Montana, 6 Temmuz 2017, 13:00

Garantilerde esneklik tüm başlıklarda anlaşmaya bağlı

İlk tutanak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı bir görüşmeye ait. Bu görüşme konferansın çöktüğü gecenin gündüzünde, 6 Temmmuz’da saat 13:00’te gerçekleştirildi. 

Tutanakta, bu görüşmenin kilit noktası şu şekilde ifade ediliyor: “Genel Sekreter ve Sayın Çavuşoğlu güvenlik ve garantiler başlığı altında müzakere edilen konular ile ilgili görüş alış verişinde bulundu. Sayın Çavuşoğlu bu konularda süreci ileriye taşıyabilecek gizli bilgiler sundu.”

Tutanağa göre toplantı, Genel Sekreter Antonio Guterres’in Çavuşoğlu’na güvenlik ve garantiler konusunda Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin ne olduğunu sorması ile başladı. 

Çavuşoğlu, Türkiye açısından, sıfır asker sıfır garanti kavramının bir başlangıç noktası olamayacağını belirtti. Çavuşoğlu, Türkiye’nin belli esneklikler göstermiş olduğunu, daha da esneklik gösterebileceğini ama iki nedenden dolayı şu anda bunu yapamadığını belirtti ve bu nedenleri, Kıbrıslı Rumların Türk önerilerini basına sızdırması ve 2. masada (anlaşmanın yönetim ve güç paylaşımı, toprak,  mülkiyet gibi iç konularının görüşüldüğü masa) hiçbir ilerlemenin olmaması olarak sıraladı. 

Ancak Çavuşoğlu, yine yapıcı bir katkı olması açısından, Türkiye’nin resmi olmayan bir belge sunacağını, bu belgede çok hassas bazı unsurların yer aldığını, ancak bu belgede yer almayan ek bazı ileri adımların da söz konusu olabileceğini belirtti. Garanti Antlaşmasının Türkler ve Kıbrıslı Türkler açısından bir tabu olduğunu da sözlerine ekleyen Çavuşoğlu, buna rağmen esneklik göstermiş olduklarını, bu belgenin gizli kalacağına dair BM’ye güvendiğini, bunun sızmasının her şeyi mahvedeceğini ifade etti. 

Çavuşoğlu, sunmuş oldukları ve güvenlik ve garantilerle ilgili esneklikler içeren resmi olmayan belgenin, sadece tüm başlıklarda anlaşma sağlanması halinde geçerli olduğunu vurguladı. 

Çavuşoğlu, Kıbrıslı Türklerin özellikle şu alanlarda tatmin edilmesi gerektiğini belirtti: 

- Siyasi eşitlik (dönüşümlü başkanlık ve etkin katılım da dahil)

- Toprak

- Adadaki Yunan ve Türk vatandaşlarına eşdeğer muamele (iş, kişiler, sermaye)

- Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Türk kurucu devletinde net mülkiyet çoğunluğuna sahip olması

Çavuşoğlu, Genel Sekreter’e, yukarıdakilerin yanı sıra, federal yetkilerle ilgili mutabakata varılması ve varılacak anlaşmanın AB birincil hukuku haline gelmesi gerektiğini de söyledi. Türkiye Dışişleri Bakanı, anlaşmanın AB mahkemelerine götürülmesi olasılığının kesinlikle ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti. 

Çavuşoğlu devamında, Türkiye’nin Garanti Antlaşması’nın adının Uygulama Antlaşması olarak değişmesini ve bu antlaşmanın 4 tarafça imzalanmasını kabul edebileceğini belirtti. İlk aşamada bunun, birlikte adım atmanın mümkün olmadığı durumlarda tek taraflı müdahale hakkını da içereceğini söyledi. Eğer anlaşma siyasi açıdan başarılı bir şekilde yürüse karşılıklı kabul edilebilir bir tarihte bir gözden geçirmenin yapılabileceğini belirtti. Eğer anlaşma başarılı şekilde uygulanmaktaysa bu tarihin öne çekilebileceğini sözlerine ekledi. 

Asker konusunda ise, Çavuşoğlu, anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile önemli miktarda askerin çekileceğini ifade etti. Anlaşmann başarılı şekilde uygulanmasının geriye kalan askerlerin çekilmesini hızlandıracağını belirtti. 

Çavuşoğlu, İttifak Antlaşmasının yeni bir antlaşma olarak formüle edilebileceğini ancak Türk askerinin kalıcı şekilde adada bulunabilmesine olanak sağlayacak bir hüküm içermesi gerektiğini söyledi. Sıfır askerin Türkiye için bir kırmızı çizgi olduğunu belirtti. 

Çavuşoğlu, resmi olmayan belgedeki tekliflerin diğer tüm konularda bir anlaşmaya varılması şartı ile geçerli olduğunu sözlerine ekledi. 

Tek taraflı müdahale hakkı ile ilgili olarak Çavuşoğlu, ilk önce, toprak da dahil iki taraf arasında varılmış olan anlaşmayı görmeleri gerektiğini ifade etti. Anlaşmanın uygulanmasının da hayati olduğunu, Kıbrıslı Türklere gerekli güvenceleri verecek mekanizmaların bulunması gerektiğini belirtti. Buna ek olarak bir miktar Türk askerinin kalması gerektiğini, bunların olması durumunda müdahale hakkı ile ilgili daha fazla esneklik göstermeyi değerlendirebileceklerini söyledi. Ancak öncesinde, Kıbrıs’taki iki tarafın tüm başlıklarda anlaştıklarını görmeleri gerektiğini vurguladı. 

Genel Sekreter, bunun, Türkiye’nin Garanti Antlaşmasının yerini hemen Uygulama Antlaşmasının almasını ve tek taraflı müdahale hakkını feshetmeyi kabul ettiği anlamına gelip gelmediğini sordu.

Çavuşoğlu durumun bu olmadığını ancak tüm konularda anlaşılması durumunda, Ankara ile görüşüp daha fazla esneklik temin edebileceğini belirtti. Söylediğinin arkasında olduğunu ancak bunun şu an için gizli kalması gerektiğini ekledi. 

Guterres-Mogherini görüşmesi, Crans Montana, 6 Temmuz 2017, 16:30

Dönüşümlü başkanlık ve 1 olumlu oy konusunda yakınlaşma

Basına sızan ikinci tutanak aynı gün saate 16:30’da Genel Sekreter Antonio Guterres ile Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Frederica Mogherini arasında gerçekleştirilen görüşmeye ait. 

Bu toplantıda, Genel Sekreter Guterres, Mogherini’ye, Türkiye’nin görüşmelerde diğer taraflardan daha açık olduğunu ifade etti. Bunun, diğer tarafların daha fazla açılım yapması gerektiği görüşünü dile getirdi. Türkiye’nin garantileri geçici bir dönem için devam ettirme teklifinde bulunduğunu, ancak Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk taraflarının uygulama mekanizması ile ilgili görüşlerinde büyük farklılıklar olduğunu belirtti. Anastasiadis’in, Türkiye’nin uygulama mekanizmasında yer almasını istemediğini net şekilde ortaya koyduğunu söyledi. Aynı amanda iç konularda çok az ilerleme olduğunu vurguladı ve anlaşmazlık noktalarının tekrar edilmesi dışında herhangi bir şey elde edilmemiş olduğunu söyledi. 

Bu noktada, toplantıda bulunan BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, Kıbrıs Rum tarafının dönüşümlü başkanlık ve karar verme mekanizmalarında bir olumlu oy konusunda taviz vermiş olduğunu belirtti. Ayrıca, Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis’in, Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı’yı rahatlatmak adına, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek oy pusulası konusunda ısrar etmeyeceğini söylediğini de hatırlattı. 

Toprak, mülkiyet, Türk vatandaşlarına anlaşmazlık

Genel Sekreter Guterres, Mogherini’ye, anlaşmazlık noktalarının toprak konusunu da içerdiğini, hangi tarafın haritasının zemin teşkil edeceği konusunda uzlaşma olmadığını ifade etti. Mülkiyet konusunda da anlaşmazlık olduğunu belirten Guterres, iki tarafın iki farklı mülkiyet rejiminin uygulanması konusunda farklı felsefelere sahip olduğunu söyledi. Genel Sekreter Türk vatandaşları konusunda da anlaşmazlık olduğunun altını çizdi ve bu konuların hiçbirinde herhangi bir ilerleme olmadığını belirtti. 

Genel Sekreter tüm taraflardan, başbakanların üzerinde anlaşabileceği resmi olmayan bir sentez ortaya çıkarmalarını isteyeceğini belirtti. Ancak bunun zor olabileceğini çünkü Türkiye’nin konferansı daha fazla uzatmak istemediğini ifade etti. 

Mogherini, Anastasiadis’e, güvenlik ve garantiler konusunda olumlu bir gelişme elde etmek istiyorsa iki toplumlu konularda esneklik göstermesi gerektiğini söylediğini belirtti. Anastasiadis’in buna cevaben, bunu yapabileceğini ancak garantiler ve asker konusunda rahatlatılması gerektiğini söylediğini ifade etti. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek oy pusulası ısrarından vazgeçmeye hazır olduğunu ve diğer konularda da daha esnek olabileceğini söylediğini ekledi. Ancak Anastasiadis için, sunduğu haritanın toprak konusundaki müzakerelere zemin teşkil etmesinin önemli olduğunu belirtti. 

AB tek taraflı müdahale hakkını kabul edemez

Mogherini, Avrupa Birliği’nin, müdahale hakkı hariç, taraflarca üzerinde anlaşılan herhangi bir anlaşmayı kabul edeceğini belirtti. Bunu Çavuşoğlu ve Akıncı’ya açıklıkla ifade ettiğini söyledi. Bunun için birincil hukukun değiştirilmesinin gerekmediğini de Çavuşoğlu’na ilettiğini belirten Mogherini, anlaşmanın mahkemelere götürülmesi için bir zemin olmayacağını belirtti. Birincil hukukta değişiklik yapılması için tüm üye devletlerin bunu onaylaması gerekeceğini, bu onay aşamasının anlaşma açısından bir risk olduğunun altını çizdi. Ancak Çavuşoğlu’nun birincil hukukta değişiklik yapılması konusunda ısrar ettiğini ifade etti. Ancak bunun bir müzakere taktiği olabileceğini söyledi.  

Genel Sekreter de Anastasiadis’in 1. masada (güvenlik ve garantilerin görüşüldüğü masa) açılım görmeden 2. masada (iç konular) taviz vermeye hazır olmadığını söyledi. 

BM Genel Sekreteri’nin Özel Danışmanı Eide de, Kıbrıslı Türkler 2. masada başarılı bir sonuç almadıkça Türkiye’nin hareket etmeyeceğini vurguladı. Tüm bunların aynı anda çözümlenmesini sağlayacak bir pakete olan ihtiyaçtan bahsetti. 

Guterres-Anastasiadis, Crans Montana, 6 Temmuz 2017, 18:15

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, konferansın çöktüğü akşam yemeğinin hemen öncesinde Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis ile görüştü. 

Tutanaklara göre, bu görüşmenin kilit noktası, Genel Sekreter’in Türkiye’nin Garanti Antlaşmasını feshetme ve tek taraflı müdahale hakkını sona erdirme teklifini Anastasiadis ile paylaşması idi. 

Genel Sekreter bu görüşmeden Anastasiadis’e, Türkiye’nin bazı fikirleri gizlilik içerisinde kendisi ile paylaştığını söyledi. Türkiye’nin verdiği gizli belgeye temelinde, Genel Sekreter güvenlik ve garantiler konusunda bir açılım olduğu görüşünü dile getirdi. Türkiye’nin 1960 Garanti Antlaşması’nı feshetmek ve tek taraflı müdahale hakkından vazgeçmek niyetini ortaya koyduğunu belirtti. Garanti Antlaşmasının yerini bir uygulama ve izleme mekanizmasının alabileceğini belirtti. Genel Sekreter ayrıca, Türkiye’nin bugün askerlerinin tamamını çekmeyi kabul edebilecek bir pozisyonda olmadığını, ancak ileriki bir tarihte bunun gerçekleşebileceğini söyledi. 

Anastasiadis, Türkiye’nin önerisi ile ilgili daha net bilgi talep etti ve Garanti Antlaşması’nın gerçekten sona erip ermeyeceğini sorguladı. 

Genel Sekreter Garanti Antlaşmasının sona ereceğini, asker konusunun ise ileriki bir tarihte çözümleneceğini ifade etti. Bir uygulama ve izleme mekanizmasının kurulacağını ekledi. 

Anastasiadis Türkiye’nin uygulama ve izleme mekanizmasında yer alıp almayacağını sordu. 

Genel Sekreter Türkiye’nin rolünün henüz konuşulmuş olmadığını, ancak farklı oluşum ve aktörlerin uygulama sürecinin denetlenmesinde rol oynayabileceği görüşünü dile getirdi. 

Anastasiadis Türkiye’nin uygulama ve izleme mekanizmasında rol almasını kabul edemeyeceğini ifade etti. Garanti Antlaşmasının sona ermesinin olumlu bir gelişme olarak görülebileceğini, ancak bunun yerini Türkiye’nin uygulama sürecinde rol oynayacağı bir izleme sisteminin almasının kabul edilebilir olmadığını belirtti. Devamında, Türk askerlerinin adada kalmaya devam etmesini kabul edemeyeceğini söyledi. 

Genel Sekreter bir kez daha, Türkiye’nin önemli miktarda askerini hemen çekmeye istekli olduğunu teyit etti. Askerin gözden geçirilmesinin bugün yapılmayacağını ancak daha sonraki bir tarihte bunun olabileceğini söyledi. 

Anastasiadis Türkiye’nin Garanti Antlaşması’nı feshetme niyetinin gerçek olduğuna inanmadığını söyledi. Türkiye’nin bu anlamdaki rolünü, uygulama ve izleme mekanizmasına aktaracağına, ve Garanti Antlaşması’nı feshederek gerçek niyetini saklayacağına olan inancını ortaya koydu. 

Genel Sekreter Garanti Antlaşmasının kusurlu olduğunu ve Türkiye hazır bundan vazgeçmeye istekliyken adanın %37’sinin geriye kalanı ile birleşmesinin iyi olacağını vurguladı. Garanti Antlaşmasının sona erdirilmesinin müzakereler için gerçek bir açılım teşkil ettiğinin altını çizdi. 

Anastasiadis, buna cevaben, Türkiye’nin bir askeri üs kurmak istediğini ve Kıbrıs’ta sonsuza dek asker bulundurmak niyetinde olduğunu söyledi. Anastasiadis, “Biz AB üyesi bir devletiz. Adada askeri bir üs bulunması durumunda, nasıl bağımsız olabiliriz?” diye sordu. 

Genel Sekreter ilk adım olarak Garanti Antlaşmasını sona erdirmek istediğini, daha sonra askerlerin çekilmesini konuşmanın mümkün olabileceğini belirtti. “Sıfır asker, sıfır garanti”nin bir başlangıç noktası olamayacağını söyledi. 

Anastasiadis, yarım bir anlaşmayı, yani sadece garanti ve tek taraflı müdahale hakkı ile ilgili olan ve asker konusuna değinmeyen bir anlaşmayı asla kabul edemeyeceğini söyledi. Tüm askerlerin anlaşmanın 1. gününden çekilmesini talep etti. Böyle bir anlaşmayı kabul edemeyeceğini ve bunu halkına sunamayacağını tekrar etti. 

Tarihi akşam yemeği – 6 Temmuz 2017, 21:15

BM tutanaklarına göre, 6 Temmuz gecesi başlayan ve 7 Temmuz’un ilk saatlerine kadar devam eden akşam yemeği, Genel Sekreter’in, birçok konuda fikir birliğine varılmış veya varılmaya yakın olduğunu ortaya koyması ile başladı. Ancak geriye kalan konularda tarafların zıt görüşler öne sürdüğünü belirten Genel Sekreter Guterres, 6 başlığı – yani toprak, güç-paylaşımı, mülkiyet, Türk vatandaşlarının hakları, garantiler ve yabancı askerler – içeren bir paket yaklaşımına gitme zamanının geldiğini ifade etti. 

Guterres, tüm başlıklarda iki tarafın ne noktada olduğunu ortaya koydu. Buna göre: 

Toprak

Genel Sekreter, Kıbrıs Rum tarafının Annan Planı’nda yer alan haritanın, Kıbrıs Türk tarafının ise 11 Ocak’ta Cenevre’de sunmuş olduğu haritanın kullanılmasını önerdiğini belirtti. Ancak Kıbrıs Türk tarafının, haritada, Rum tarafının kendilerinden beklemekte olduğu bir değişikliği yapacağını sözlerine ekledi. 

Yönetim ve Güç Paylaşımı

Genel Sekreter bu konuda tarafların “neredeyse tamamıyla mutabık” olduğunu belirtti. 2:1 temelinde dönüşümlü başkanlığın olacağını, ancak bunun toprak ve güvenlik ve garantiler ile ilgili müzakerelerin sonucuna bağlı olduğunu ifade etti. Türk vatandaşlarına eşdeğer muamele konusunda artan bir yakınlaşma olsa da, tarım ürünleri ve kişilerle ilgili kotalar konusunda anlaşmazlık olduğunun altını çizdi. Genel Sekreter Guterres, kişiler konusundaki anlaşmazlığı yeni gelen kişiler ile ilgili olduğunu, Kıbrıslı Rumların bu kişiler için 4:1 oranını (her 4 Yunan vatandaşına 1 Türk vatandaşı) teklif ettiğini, Kıbrıslı Türklerin ise 1:1 oranında (her 1 Yunan vatandaşına 1 Türk vatandaşı) ısrar ettiğini belirtti. 

Mülkiyet 

Mülkiyet konusunda, Genel Sekreter, Kıbrıs Türk kurucu devletindeki mülkiyet çözümlerinin şu anki kullanıcı lehine, toprak düzenlemelerine tabi bölgelerdeki mülkiyet çözümlerinin de yerinden edilmiş mülk sahiplerinin lehine olacağı üzerinde genel bir anlayış olduğunu belirtti. Guterres, şu anki kullanıcının lehine olacak çözümlerde, iki tarafın “duygusal bağ” ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihat hukuku konusunda farklı pozisyonlara sahip olduğunu ifade etti. Kıbrıslı Türklerin net şekilde tanımlanmış kriterler, Kıbrıslı Rumların ise genel bir referans istediğini söyledi. 1/3 kuralı ve daha spesifik olarak küçük arsalar ile ilgili bazı farklılıklar da olduğunu belirten Guterres, Kıbrıslı Türklerin bu durumlarda şu anki kullanıcının lehine olan bir rejim, Kıbrıslı Rumların ise yerinden edilmiş mülk sahiplerinin lehine olan bir rejim teklif ettiğini söyledi. 

Güvenlik ve Garantiler

Guterres: Garanti Antlaşması ve tek taraflı müdahale hakkının devam ettirilmesinin zor

Guterres, güvenlik ve garantiler başlığında öncelikle garantiler konusuna değindi. Garanti Antlaşması ve tek taraflı müdahale hakkının devam ettirilmesinin zor olacağı yönündeki görüşünü tekrar eden Guterres, Türkiye’nin, Garanti Antlaşması’nın korunması yönündeki pozisyonunu not etti. Ancak buna ek olarak, Genel Sekreter, Türkiye’nin resmi olmayan bir belge sunmuş olduğunu, bu belgede Garanti Antlaşmasının yerini bir Uygulama Antlaşmasının almasını önerdiğini belirtti. Türkiye’ye, güvenli ve izleme mekanizmasının kurulması durumunda Garanti Antlaşmasının hemen sona erdirilmesini kabul edip etmediklerini sorduğunu, buna karşılık Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Genel Sekreter’e Türkiye’nin bu konuda diyaloğa açık olduğunu ancak gösterebileceği esnekliğin diğer dört iç konuda kaydedilen ilerlemeye bağlı olduğunu söylediğini belirtti. 

Genel Sekreter uygulamanın izlenmesine dair resmi olmayan bir belgeyi taraflara dağıtmış olduğunu, bu mekanizmada BM ve kendisinin önemli bir rol oynayacağını ifade etti. 

Guterres: “sıfır asker, sıfır garanti” pozisyonunun Türkiye için bir kırmızı çizgi

Guterres, asker konusunda, “sıfır asker, sıfır garanti” pozisyonunun Türkiye için bir kırmızı çizgi olduğunu belirtti. Genel Sekreter, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin adada asker kalmasını isterken, uzun-süreli askeri bir varlığın Kıbrıslı Rumlar için kırmızı çizgi olduğunu ifade etti. Bu konuda tarafların herhangi bir açılım yapma olasılığını görmediğini, dolayısıyla bu konunun daha üst düzeyde (yani Yunanistan ve Türkiye’nin başbakanlarının dahil olduğu) bir toplantıda görüşülmesi gerektiğini ortaya koydu. Genel Sekreter, Türkiye’ye askeri varlığını gözden geçirip geçiremeyeceğini sorduğunu, buna karşılık Çavuşoğlu’nun bunun Başbakanlar düzeyinde görüşülmesine karşı olmadıkları cevabını verdiğini aktardı. Genel Sekreter, Başbakanları ileriki günlerde New York’a davet edebileceğini veya Başbakanların Crans Montana’ya gelebileceğini belirtti. 

Yunanistan Dışişleri Bakanı Kotzias, 1974 yılında adaya gelen askerlerle İttifak Antlaşması altında adada bulunan 650 asker arasında ayırım yapılması gerektiğini belirtti. İlk kategorideki askerlerin hemen çekilmesi gerektiğini belirten Kotzias, ikinci kategoridekilerin de, hemen olmasa da gitmesi gerektiğini, bunun için ayrı bir çekilme metodolojisinin olabileceğini ifade etti. Bu kategorideki askerler için bir gözden geçirme sürecini tartışmaya açık olduğunu, ancak bunun Başbakanlar düzeyinde olması gerektiğini belirtti. Her delegasyonun başkentlerine dönerek nihai görüşmelere hazırlanmasını ve bu arada da uygulama ve izleme çerçevesinin nihai şeklini alması için teknik çalışmaların devam etmesini önerdi. 

Sir Duncan: taraflar ilerlemeyi görmüyorlarsa bu, tarihi bir fırsatı kaçırdıkları anlamına gelmez mi?

Birleşik Krallık’ın Avrupa ve Amerika İşlerinden sorumlu Devlet Bakanı Sir Alan Duncan, Kotzias’a dönerek, fırsatın yitirilmemesi gerektiğini, bir noktada tarafların “risk alması” gerektiğini belirtti. Bu sorunun çok uzun zamandır devam etmekte olduğunu ifade eden Duncan, ilerleme yakalanabileceğine dair olan hissiyatını dile getirdi. Genel Sekreter’in tek taraflı müdahale hakkının ortadan kalkması gerektiğini söylediğini vurgulayan Duncan, taraflar bu ilerlemeyi görmüyorlarsa bu, tarihi bir fırsatı kaçırdıkları anlamına gelmez mi? diye sordu. Duncan taraflara, büyük konularda elde edilen başarılara odaklanmalarını, uygulama ve izleme mekanizmasını daha sonra ele almalarını teklif etti. Eğer gerçekten “ilerleme” varsa, tarafların Crans Montana’da başladıkları işi bitirmelerini salık verdi. İlerleme olup olmadığını sordu, yanıt alamayınca, sessizliğin, ilerleme olduğuna dair bir işaret olabileceğini söyledi. 

Çavuşoğlu: diğer konularda ilerleme olması durumunda Türkiye daha da fazla esneklik gösterebilir

Çavuşoğlu, tek taraflı müdahale hakkının “sürdürülebilir olmadığına” dair ifadesini çok iyi bir şekilde not ettiklerini belirtti. Genel Sekreter’in askerin kalabileceğine dair ifadesini de not ettiklerini söyleyen Çavuşoğlu, “Sıfır asker sıfır garanti”nin Türkiye için bir başlangıç noktası olamayacağını tekrar etti. Ancak Çavuşoğlu, Türkiye’nin belli konularda esnek olmaya çalıştığını, Genel Sekreter ile hem Garanti hem de İttifak Antlaşmaları ile ilgili tekliflerini paylaştıklarını söyledi. Daha da fazla esneklik göstererek, bir unsur daha eklediklerini ve diğer konularda anlaşmaya varılması durumunda tek taraflı müdahale hakkının gözden geçirebileceğini söylediklerini ifade etti. Çavuşoğlu, diğer konularda ilerleme olması durumunda Türkiye’nin daha da fazla esneklik gösterebileceğini belirtti. Türkiye Dışişleri Bakanı, önce kapsamlı anlaşmaya ve bu anlaşmanın nasıl izleneceğine odaklanmanın önemli olduğunu, daha sonra belli şeylerin konuşulabileceğini söyledi. Çavuşoğlu, daha fazla esneklik göstermek için elinden geleni yapmak istediğini, ancak tekliflerinin gizli kalacağına güvenmediğini belirtti. Kıbrıs Rum tarafının daha önceki önerilerini basına sızdırmasının kendisini bu konuda tereddüte düşürdüğünü ifade etti. Genel Sekreter Çavuşoğlu’nun bu önerisine saygı gösterdiğini söyledi. Çavuşoğlu, garantiler konusunda esneklik göstermiş olsa bile, askerin tümüyle çekilmesinin Türkiye için bir kırmızı çizgi olduğunu, ancak Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafının bunda ısrar etmeye devam ettiğin belirtti. Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, çözümden hemen sonra önemli sayıda askerin çekilmesi yönündeki teklifi teyit etti. 

Çavuşoğlu: Son konferans

Çavuşoğlu, Türkiye’nin Garanti Antlaşması konusunda esneklik göstermiş olduğunu, ancak Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan’ın tüm askerlerin çekilmesinde ısrar ettiğini belirtti. Bunun Türkiye ve Kıbrıslı Türkler açısından bir kırmızı çizgi olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, tarafların öncelikle temel konulara odaklanması, izleme mekanizmasını daha sonraya bırakması gerektiği konusunda Duncan’a katıldığını ifade etti. Bunun “son konferans” olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, Genel Sekreter’e birkaç gün içerisinde Başbakanları Crans-Montana’ya getirme şansı olup olmadığını sordu. Bu durumda, kendisinin burada kalabileceğini belirtti. Çavuşoğlu, kabul edemeyeceği şeyin, delegasyonların hiçbir karara varmadan buradan ayrılması olduğunu çünkü bunun süreci uzatacağını ifade etti. Başbakan Yıldırım’ın henüz gelmediğini çünkü henüz alınacak bir karar olmadığını belirten Çavuşoğlu, kapsamlı bir anlaşmaya yönelik ilerleme olmazsa, Yıldırım’ın gelmeyeceğini söyledi ve nasıl ilerleme yakalanabileceğini sorguladı. 

Anastasiadis: Önerileri yazılı olarak görmem gerekiyor

Anastasiadis, kendi tekliflerini yazılı olarak sunmaktan çekinmediklerini belirterek, Kıbrıs Rum tarafının Türkiye’nin teklifleri ile ilgili neden bilgi sahibi olmadığını sordu. Anastasiadis, Garanti Antlaşması ve müdahale hakkının gerçekten feshedilip feshedilemeyeceğini nasıl bilebileceğini sordu. Çavuşoğlu’nun “esneklik”ten bahsederken ne demek istediğini ve garantörlerin izleme mekanizmasındaki rolünü bilmesi gerektiğini belirtti. Rum lider, ortaya konan önerilerin başka bir isim altında ama özünde Garanti Antlaşması olmadığından nasıl emin olabileceğini sordu. Türk askerinin varlığının Kıbrıslı Rumlar için bir tehdit olduğunu belirten Anastasiadis bunların netleştirilmesi gerektiğini ve önerileri yazılı olarak görmesi gerektiğini ifade etti. Güvenliğin bir öncelik olduğunu söyleyen Anastasiadis güvenlik ve garantilerde bir çözüm olmazsa diğer başlıklarda da bir çözüm olamayacağını belirtti. 

Çavuşoğlu, Türkiye’nin önerisini paylaştığını belirtti. Anastasiadis bunun kendisi ile paylaşılmadığını söyledi. Çavuşoğlu, tarafların birbirlerinin önerilerini açıklamamak konusunda anlaştıklarını ancak Türkiye’nin önceki önerilerinin sızdırıldığını dolayısıyla Anastasiadis’e güvenemeyeceğini söyledi. 

Akıncı: Türkiye’nin garantileri ele alması çok önemli bir adım

Türkiye erken bir zamanda önemli miktarda asker çekmeye hazır

Kıbrıslı Türk lider Akıncı, güvenlik ve garantiler konusunun daha önce hiç ele alınmış olmadığını hatırlattı ve yakın bir geçmişe kadar eski sistemin devam edeceği varsayımının devam ettiğini belirtti. Türkiye’nin ilk defa bu konuları ele almayı kabul ettiğini ifade eden Akıncı, bunun “çok önemli bir adım” olduğunu vurguladı. Türkiye’den hala nasıl bir sinyal beklendiğinden emin olmadığını belirten Akıncı, askerlerle ilgili olarak, Türkiye’nin erken bir zamanda önemli miktarda askeri çekmeye hazır olduğunun işaretini verdiğini söyledi.  Akıncı, iki tarafın aynı aciliyeti hissetmediğini, bazı delegasyonların sorunun çözülmesi zamanının geldiğini ve tarafların bir fırsatı kaçırma riski ile karşı karşıya olduğunu düşündüğünü ifade etti. Çözümün ellerinden kayıp gitmekte olduğunu ve yeni nesillere karşı herkesin sorumlu olacağını belirtti. Akıncı, Genel-Sekreter’in belirlediği altı konudan oluşan bir paket üzerinde anlaşmaya varabileceklerini ve bir referandum tarihi belirleyebilecekleri değerlendirmesinde bulundu. Akıncı, daha sonra Kıbrıs’a dönüp gerekli hazırlıkları yapabileceklerini söyleyerek Anastasiadis’ten “son bir gayret” göstermesini istedi ve bunu yapmamaları durumunda toplumlarına karşı sorumlu olacaklarını söyledi. “Federasyon için son şansımız,” diyen Akıncı’ya karşılık Anastasiadis, herhangi bir netlik olmadan bunu nasıl kabul edebileceğini sordu. Çavuşoğlu, Anastasiadis’e cevaben, 15 yıl sonra garantilerde bir gözden geçirmenin mümkün olabileceğini duyduğunu söyledi. 

Guterres: diğer konularda varılacak anlaşmaya bağlı olarak Türkiye garantileri sona erdirmeyi düşünebilir 

Genel Sekreter en başından beri tek taraflı müdahale hakkının mümkün olmadığı konusunda çok açık olduğunu belirtti. Uygulama izleme mekanizması ile ilgili önerisinin BM’ye merkezi bir rol verdiğini ve Garanti Antlaşmasının devam etmeyeceği fikri üzerine bina edildiğini belirtti. Guterres, bugün yaptığı görüşmelerden, diğer konularda varılacak anlaşmaya bağlı olarak Türkiye’nin garantileri sona erdirmeyi düşünebileceği hissiyatını aldığını söyledi. Anastasiadis, güvenlik ve garantiler çözümlenmedikçe çözümün mümkün olmayacağını yineledi. Akıncı, Genel Sekreter’in kendisine garantilerde bardağın “boş olmadığını” söylediğini, ancak Anastasidis’in bunu duymadığını ifade etti. Anastasiadis “bunu görmediğini” söyledi. 

Çavuşoğlu bu sürecin altı ay veya bir yıl daha daha devam edemeyeceğini, tarafların zaman harcadığını, şimdi karar verme zamanı olduğunu söyledi. Tarafların gerekli olduğu sürece burada kalması gerektiğini ekledi. 

Guterres: Başbakanları davet etmeye hazırım 

Genel Sekreter asıl sorunun tarafların siyasi iradesi olduğunu, tarafların istediğini yapmaya hazır olduğunu, ve Başbakanları davet etmeye hazır olduğunu söyledi. 

Yunanistan Dışişleri Bakanı Kotzias herhangi bir ilerleme elde edilmemiş olmasına rağmen tartışmanın Başbakanları davet etmeye odaklandığından şikayet etti. Çavuşoğlu belli konuların Başbakanlar olmadan çözülemeyeceğinin altını çizdi ve gelmeleri konusunda ısrarcı oldu.  Anastasiadis “muğlak teklifler” temelinde nasıl bir anlaşmaya varabileceklerini sorguladı. 

Genel Sekreter asker konusunda Başbakanların bir anlaşmaya varıp varamayacaklarını bilmediğini belirterek, bunun bir kırmızı çizgi olduğunun kendisine ifade edildiğini ve karmaşık bir konu olduğunu kabul ettiğini söyledi. Ancak Türkiye’nin Garanti Antlaşmasını çözüme adapte etmekte gösterdiği esnekliğin önemli bir adım olduğunu, bunu görmemenin bir hata olacağını ifade etti. Başbakanların davet edilmesinin faydalı olabileceğini belirtti. 

Kotzias Çavuşoğlu’ndan pozisyonunu netleştirmesini istedi. Çavuşoğlu, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafından hala “sıfır asker sıfır garanti” pozisyonunu duyduğunu, bunun Türkiye için bir başlangıç noktası olamayacağını tekrarladı. Çavuşoğlu müzakerelerin sadece güvenlik ve garantilerden oluşmadığını da söyledi. Kotzias, söylenenlerden anladığının, Türkiye’nin müdahale hakkını korumak istediği olduğunu belirtti. 

Genel Sekreter araya girerek, Türkiye’nin, tüm diğer unsurların yerliyerinde olması durumunda, müdahale hakkının sona ermesini kabul edebileceğini belirtti. Anastasiadis Yunanistan ve kendi delegasyonunun önerilerini sunduğunu söyledi ve Çavuşoğlu’nun neden önerisini sunmadığını sordu. Çavuşoğlu, Genel Sekreter’in, öneriyi biraz önce dillendirdiğini, ancak Kotzias ve Anastasiadis’in maalesef buna inanmadığını belirtti. Anastasidadis Türkiye tarafından önerilenin ne olduğunu anlamadığını, çok fazla muğlaklık söz konusu olduğunu söyledi. 

Genel Sekreter uygulama mekanizması ile ilgili resmi olmayan belgeye dönerek, üç noktaya dikkat çekti: 1. Genel Sekreter’e verilen merkezi rol,  2. mekanizmanın muğlaklığa yer bırakmayan kapsayıcı yapısı, ve 3. Türkiye, Yunanistan ve Birleşij Krallık’ın yürütme gücünün olmaması. Bu temelde, önerilen mekanizmanın Garanti Antlaşmasının yerini alacak bir mekanizma olarak algılanmasının doğru olduğunu düşünmediğini söyledi. 

Guterres: Öneriler muğlak değil 

Anastasiadis’in önerinin muğlak olduğu yönündeki ısrarına karşılık, Genel Sekreter, “muğlak değil. Reddedilebilir, ancak muğlak değil” cevabını verdi. 

Söz alan Eide, anladığı kadarıyla, güvenlik ve garantiler konusunda önemli değişikliklere gidilebileceğini, yönetim ve güç paylaşımında potansiyel bir ilerleme olduğunu, Akıncı’nın toprak konusunda açılıma gittiğini, mülkiyet konusunun biraz daha karmaşık olduğunu ancak iki tarafın çalışarak bunu aşabileceğini, dolayısıyla anlaşmanın neden ellerinden kayıp gitmekte olduğunu anlamadığını ifade etti. 

Akıncı: Rumlar tek taraflı müdahale ve asker konusunda büyük oranda istediğini alıyor

Akıncı Anastasiadis’den ellerindeki anlaşmayı statüko ile karşılaştırmasını istedi. Kıbrıslı Rumlar’ın tek taraflı müdahale hakkı ve asker konusunda büyük oranda istediğin aldığı bir anlaşmaya varmanın daha iyi olup olmayacağını sordu. 

Kıbrıslı Türk müzakereci Özdil Nami, Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler’in istediklerini almaları durumunda daha fazla esneklik gösterebileceğini özel görüşmelerde ifade ettiğini söyledi. Türkiye’nin bunu yapmaya hazır olduğunu Genel Sekreter’e ilettiğini belirtti. 

Kotzias: Tsipras Türkiye’nin önerisini yazılı istiyor

Anastasiadis, ileriye doğru adım atabilmek için Türkiye’nin teklifini yazılı olarak alması gerektiğini ve uygulama çerçevesi ile ilgili daha net bilgiye sahip olması gerektiğini söyledi. Kotzias, Başbakan Tsipras’ın, Türkiye’den Garanti Antlaşması ve müdahale hakkını feshetmeye hazır olduğuna dair yazılı bir metin görmesi gerektiğini, ancak bu şartla Başbakanlar düzeyinde bir toplantıya katılabileceğini belirtti. 

Kotzias Türkiye’nin hiçbir şeyi yazılı olarak sunmadan nasıl “tarihi bir fırsattan” bahsettiğini veya Yunanistan’ın “imza atmasını” beklediğini sorguladı. 

Akıncı kimseden ne imzaladığını bilmeden herhangi bir şey imzalamasının beklenmediğini ifade etti. 

Çıkmazı aşmak için, Genel Sekreter, bir çözüm çerçevesinde Türkiye Hükümeti’nin Garanti Antlaşması’nı (ve dolayısıyla müdahale hakkını) feshetmeye hazır olduğu yönündeki anlayışını yazıya dökmeyi önerdi.  Buna bir cümle daha eklenerek, asker konusunun, garantör ülkelerin dışişleri bakanlarının katılımıyla tartışılacağının ifade edilebileceğini söyledi. 

Çavuşoğlu birincil hukuk ve uygulama konusu da dahil Kıbrıslı Türkler için önemli olan konularda netlik olması gerektiği konusunda ısrar etti. Asker sayısını üzerinde anlaşılmış bir seviyeye indirmek için yetkili olduğunu, ancak Yunanistan’ın bunu konuda karara varmak için Başbakanların gelmesine ihtiyacı varsa bunun Türkiye için bir sorun teşkil etmediğini söyledi. 

Genel Sekreter Başbakanların gelmesi için yazılı bir metin oluşturma teklifini yineledi. Kotzias Tsipras’ın gelmek için Türkiye’den Garanti Antlaşmasının anlaşmanın yürürlüğe girdiği anda feshedileceği yönünde yazılı bir taahhüt görmek istediğinde ısrar etti. Çavuşoğlu hiçbir şeyi yazılı olarak sunmayacağını ifade etti. Genel Sekreter, Kıbrıslı Türklerin endişelerinin giderilmesi durumunda Türkiye’nin Garanti Antlaşması ve müdahale hakkını yeniden ele alacağı ile ilgili anlayışını yineledi. Çavuşoğlu, bir anlaşmaya bağlı olarak Türkiye’nin daha ileri adım atmaya da hazır olduğunu ifade etti. İlk önerisinde Garanti ve İttifak Antlaşmalarının gerekli değişiklikler yapılarak uygulanmasının yer aldığını, daha sonra, Kıbrıslı Türkler’in taleplerinin karşılanması ve uygulama mekanizmasının oluşturulması durumunda  bunun 10-15 yıl sonra gözden geçirebileceğini önerdiğini hatırlattı. Çavuşoğlu anlaşmanın başarılı şekilde uygulandığını görmeden Türkiye’den haklarından vazgeçmesinin nasıl beklenebileceğini sordu. 

Kotzias daha önce müdahale hakkının hemen kaldırılabileceği ifadesini duyduğunu ancak şimdi Türkiye’nin eski pozisyonu olan 15 yıl sonra gözden geçirme teklifine geri döndüğünü belirtti. Dolayısıyla Türkiye’nin garantiler konusundaki pozisyonunu değiştirdiği görüşünün bir yanlış anlamadan kaynaklamış olması gerektiğini ifade etti. Bu pozisyonda bir değişiklik olmadığı görüşünde olduğunu dolayısıyla Başbakanından Crans Montana’ya gelmesini veya New York’ta Genel Sekreter ile görüşmesini isteyemeyeceğini söyledi. Kotzias Kıbrıs’ın normal bir devlet olmasını istediğini dolayısıyla önceliğin yabancı askerlere verilmemesi gerektiğini belirtti. 

Akıncı, Genel Sekreter’in daha önce söylediği “tek taraflı müdahale hakkı sürdürülebilir değildir” ifadesini hatırlattı. Sürdürülebilirliğin uzun süreli bir kavram olduğunu belirtti. Eğer bugünkü sistem ortadan kalkacaksa yerini neyin alacağını bilmesi gerektiğini söyledi ve Genel Sekreter’in tüm bu tartışmalardan anladığını yazıya dökmesinin iyi olacağını, aksi halde bunun görüşmelerin sonu olabileceğini belirtti. 

Anastasiadis Genel Sekreter’in 4 Temmuz 2017 tarihli açıklamasını hatırlatarak, güvenlik ve garantilerde bir çözüm olmadıkça çözüm olamayacağını yineledi. Rum lider, Garanti Antlaşması ve müdahale hakkının hemen ortadan kalkabileceğini anladığını, ancak şimdi Türkiye’nin 15 yıldan bahsettiğini belirtti. 

Guterres: Bazı şeyleri yanlış anlamış olduğum net

Genel Sekreter, bazı şeyleri yanlış anlamış olduğunun net olduğunu dile getirdi. Anlaşma için gerçekçi bir şans olmadığını ve en doğrusunun konferansı sona erdirmek olacağını belirtti. Tarafların söyledikleri temelinde Başbakanları davet etmenin koşullarının oluşmadığını söyledi. 

Çavuşoğlu, Türkiye’nin ilk defa güvenlik ve garantiler konusunda öneriler ortaya koymuş olduğunu yineledi. 

Eide tarafların birkaç saat önce bir anlaşmaya kendilerinin bile anlayamayacağı kadar çok yaklaşmış olduklarını vurguladı. 

Genel Sekreter delegasyonlara teşekkür ederek akşam yemeğini sonlandırdı. 

https://www.yeniduzen.com/crans-montana-basina-sizan-tutanaklar-ne-anlatiyor-146714h.htm



 


Saturday, 12 August 2017

TCs unfazed by slowing peace process

June 1, 2016

By Esra Aygin
Nine months into the negotiations aimed at finding a comprehensive solution to the Cyprus problem, the process seems to have stagnated.
This, together with a lack of communication between the leaderships and the public, the failure to implement most confidence-building measures, and some statements or actions from both sides that feed into the hands of extremists has created the impression that things may not be going too well.
A source close to the Turkish Cypriot side, however, assured there is no trouble or tension at the negotiation table and said the loss of momentum is mainly due to the upcoming parliamentary elections in the Republic of Cyprus.
“Even if Anastasiades does not want to acknowledge it, the election period definitely has affected the Greek Cypriot negotiation team,” said the source, speaking on condition of anonymity.
“They have become more reserved, more cautious. There is constant concern that the discussions in negotiations may be used by certain circles to launch attacks and score points in the elections.”
Another factor slowing down the process is the technical and legal complexity of the issues at hand such as maritime affairs, flight information regions (FIR).
Concerns about the deceleration of the process were echoed by UN envoy Espen Barth Eide (inset photo). After meeting Turkish Cypriot leader Mustafa Akinci he said the process was moving in the right direction, adding, however, that he believes it could move faster.
The source close to the Turkish Cypriot side is convinced, however, that the process will pick up in June. The sides are currently trying to close the remaining gaps in the chapters on governance and power-sharing, property, economy and the European Union, on which there already is significant progress.
They want to complete these chapters by the end of May, when the Greek Cypriot negotiator Andreas Mavroyiannis is expected to leave for a new post at the United Nations.
If things go according to the plan, the Turkish Cypriot side expects June to be the crucial month when the two remaining chapters – security and guarantees and territory will be dealt with and solved.
“The sides are still on track,” said the source. “Both sides still believe in and are working on reaching a solution to the Cyprus problem by the end of 2016.”

Saturday, 1 July 2017

Kıbrıs’ta artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Esra Aygın

Crans Montana’da devam etmekte olan Kıbrıs Konferansı’nda, Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafı ve garantör devletler Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık, görüşmelerin, temel konuları içeren bir paket üzerinden devam etmesi konusunda anlaşmaya vardılar.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, bugün yaptığı yazılı bir açıklamada, bu paketin, süreci kapsamlı bir çözüme taşıyabileceğini belirtti.

Söz konusu paket anlayışı çerçevesinde, taraflar, yönetim ve güç paylaşımı başlığı altında etkin katılım ve dönüşümlü başkanlık, mülkiyet başlığı altında kimlerin mülklerine dönme önceliği olacağı, toprak başlığı altında toprak düzenlemelerine tabii olacak bölgeler, Türk ve Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele ve güvenlik ve garantiler konularını birbiri ile bağlantılı şekilde ve eş zamanlı ele alacaklar. Bu yöntemle, tarafların birbirlerine doğru karşılıklı eş zamanlı adımlar atması mümkün olacak.

Taraflar bugün öğleden sonra ve yarını, pakette yer alan konularla ilgili önerilerini hazırlamakla geçirecekler ve Pazartesi günü bunları BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’ye sunacaklar.

BM Genel Sekreteri Guterres ise, her an Crans-Montana’ya dönmeye hazır bir şekilde hafta sonunu ailesinin bulunduğu Lizbon’da geçirecek. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias ve Birleşik Krallık Avrupa ve Amerika'dan Sorumlu Devlet Bakanı Alan Duncan önümüzdeki hafta boyunca Crans-Montana’da kalmayı planlıyor.

Crans-Montana’da yaşanan bir diğer önemli gelişme ise, güvenlik ve garantiler başlığı altında çözümlenmesi gereken konulardan biri olan ‘çözümün uygulanması’ konusunda bir teknik çalışma grubunun kurulmuş olması. Kıbrıs Türk tarafından baş müzakereci Özdil Nami’nin yer aldığı çalışma grubu, çözümün gereklerinin tüm taraflarca yerine getirilip getirilmediğinin nasıl bir mekanizma ile izlenebileceği ve çözümün uygulanması konusunda herhangi bir tarafın yükümlülüklerini getirmemesi durumunda ne gibi yaptırımların hayata geçirilebileceği üzerinde çalışacak.

Crans-Montana’daki diplomatik kaynaklar, Türk ve Yunan taraflarından, güvenlik ve garantiler ve Türk-Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele konularında karşılıklı esneme sinyalleri geldiğini belirtiyorlar.

En iyimser kişilerin bile tahmin edemeyeceği kadar olumlu

Kaynaklara göre, şu anda Crans Montana’da yaşanmakta olan süreç, en iyimser kişilerin bile tahmin edemeyeceği kadar olumlu seyrediyor.

Kaynaklar, sürecin bir dönüm noktasının eşiğinde olduğunu ve kapsamlı bir çözüme ulaşmak için artık tüm koşulların yerli yerine oturduğunu belirtiyorlar.

Tabii ki, Kıbrıs sorununda daha önce defalarca olduğu gibi, taraflardan biri veya birkaçı her an geri adım atabilir. Ancak paket anlayışı çerçevesinde karşılıklı kararlılık ve cesaret ile müzakerelere devam edilirse, önümüzdeki hafta sonuna kadar Crans-Montana’dan, söz konusu paketteki unsurları içeren bir çerçeve anlaşma çıkması ihtimali var.

Böyle bir çerçeve anlaşmanın ortaya çıkması durumunda ise, önümüzdeki aylarda, Anayasa ve yasaların yazılması, anlaşmanın teknik detaylarının tamamlanması ve Kıbrıs Türk toplumunun Avrupa Birliği’ne hazırlanması çalışmalarının hızlandırılması ve sonbaharda da Kıbrıs Konferansı’nın yeniden toplanarak kapsamlı çözüm anlaşmasının imzalanması planlanıyor.

Tabii ki henüz hiç bir şey kesinleşmiş veya geriye dönülemez bir noktaya gelmiş değil. Ancak gelinen bu kritik aşamada, eğer süreç bu kez de bir anlaşma ile sonuçlanmazsa, bu sadece taraflardan birinin veya birkaçının çözümü gerçekten istememesi veya bu tarihi sorumluluğu üstlenecek cesaretinin olmaması nedeniyle olacak.


Önümüzdeki haftanın başında sürecin çözüme doğru mu çöküşe doğu mu evrileceğini göreceğiz. Ancak kesin olan tek bir şey var; o da, Crans-Montana’dan sonra Kıbrıs’ta artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Tuesday, 6 December 2016

Intensive talks to resume


Esra Aygin
2 December 2016

The two Cypriot leaders agreed last night to the formula to restart UN-brokered negotiations, following a dinner hosted by UN Special Advisor Espen Barth Eide and his Deputy Elizabeth Spehar.

The talks are expected to start immediately in Cyprus, followed by a conference in Geneva, Switzerland on January 9, to be attended solely by the Cypriot camps. Representatives of guarantor powers Greece, Turkey and the UK would thereafter join the conference from January 12.

International actors earlier had been sweating over finding ways to get the Cypriot leaders back to the negotiation table after talks stalled at Mont Pelerin, Switzerland over disagreement on territory criteria.

Some formulae that combine dates and work plans leading up to a multi-party conference, where the final deal would be sealed, had been deliberated upon and conveyed to both sides.

UN Secretary-General Special Advisor in Cyprus Espen Barth Eide had also been engaged in intensive shuttle diplomacy between the sides, and is due in Athens today and in Ankara on Monday to garner support for the continuation of the process.

“We can live with an interim formula that somehow brings the sides back to the table,” said a source close to the talks.

“However, any formula that does not deal with when the territory chapter is to be finalised, but only aims at bringing the sides back to the table, will only postpone but not solve the problem.

“The negotiations can move forward in a results-bearing way only if the Turkish Cypriot and Greek Cypriot sides reach an understanding over the timing of the finalisation of the territory chapter.”

Territory is the biggest bargaining chip that the Turkish Cypriot side holds, and it does not want to lose it before the international conference, where the final give-and-take between the biggest and most sensitive issues, including rotating presidency and security and guarantees, would take place.

It cites the February 11, 2014 joint declaration, which serves as the basis of the current negotiations and states that all unresolved issues “will be discussed inter-dependently”.

Turkish Cypriot leader Mustafa Akinci is willing to discuss the issue now and achieve certain convergences without finalising it. The Greek Cypriot side, however, strongly opposes leaving the final decision on territory to the conference.

This difference in approach was essentially the reason talks failed in the Swiss Alpine resort of Mont Pelerin between Akinci and Greek Cypriot leader Nicos Anastasiades.

“What brought us to a deadlock in Mont Pelerin was an effort [by the Greek Cypriots] to finalise the territory issue with all its elements and a map before accepting rotational presidency or provisions that would enable the effective participation of the Turkish Cypriot community in decision-making – the two basic elements of our political equality – and without reaching an agreement over security arrangements that would make the Turkish Cypriots feel safe.”

Akinci said earlier this week: “The aim in Mont Pelerin was to take up the territory chapter, achieve progress and reach the most possible convergences on criteria that would allow the two sides to prepare their own maps for discussion at the five-party conference. But we went there knowing that we would not be finalising the map. Both sides knew this.”

The multi-party conference, bringing in the guarantor states, will seek to achieve an agreement on a mutually-acceptable security formula.

Parallel to talks on security and guarantees, and at a different table, the Cypriot sides will finalise all the outstanding internal issues, including territory, Akinci said.

Monday, 28 November 2016

Mont Pelerin’in ardından...


 Esra Aygın

Çöken Mont Pelerin zirvesinden sonra birçok şey yazıldı ve söylendi. Kim haklı kim haksız, kim suçlu, kim suçsuz tartışmasına, magazin tadında bol aksiyonlu, gözyaşlı perde gerisi hikayelere hiç girmeyeceğim. Çünkü her hikayenin en az iki tarafı olduğunu ve hiç bir zaman tek bir tarafın mutlak haklı ve iyi, veya mutlak haksız ve kötü olmadığını biliyorum. Bu nedenle sadece tarafların pozisyonunu ve bu pozisyonun arkasındaki mantığı aktarmaya çalışacağım.

Bildiğim bir şey daha var... O da, Mont Pelerin zirvesinin ardından yapılan resmi ve gayrı-resmi açıklamaların ve karşı tarafı suçlama oyununun, çözüm sürecine masadaki tıkanıklıktan daha büyük zarar vermiş olduğudur... Kuzeyde açıktan, güneyde daha çok el altından devam eden bu sorumluluk ve suç yükleme oyunu toplumların birbirine ve çözüme olan güvenini büyük oranda sarstı ve sarsmaya da devam ediyor.

Oysa çözüm sürecinin temeli toplumlardır ve toplumların desteği olmadan çözüm yapılamaz, yapılsa da yaşatılamaz. Maalesef, şu anda çözümün temeli büyük bir hızla çöküyor. Eğer hedef hala çözümse, liderlerin bir görevi de, müzakere masasında ne yaşanırsa yaşansın, halkı buna hazırlamaya devam etmektir.

Sorun Kıbrıs’ta başladı, İsviçre’ye taşındı, geri getirildi

Mont Pelerin’e gelince... Yaşanan sorunun temelinde, Toprak başlığının Garantiler başlığı ile bağlantılı mı yoksa ayrı mı ele alınacağı ile ilgili anlaşmazlık yatıyor. Bu anlaşmazlık 27 Ekim akşamı Lefkoşa’da liderler arasında beş saat süren gergin görüşmenin konusuydu ve orada aşılamayıp sadece ertelenmişti.

Kıbrıs Türk tarafı 11 Şubat ortak açıklamasında da belirtildiği gibi Toprak ve Garantiler başlığı da dahil, tüm konuların birbiri ile bağlantılı görüşülmesini talep ediyor, çünkü Rum tarafının Garantiler konusundaki pozisyonunu görmeden Toprak konusunda herhangi bir taahhüt altına girmek istemiyor.

Kıbrıs Rum tarafı ise Garantilerin sürecin en sonunda, tüm diğer konularda bir uzlaşmaya varıldıktan sonra ele alınması konusunda ısrarcı. Bu yaklaşımın arkasında çok büyük ihtimalle, Toprak ve Garanti konularını birbirinden tamamıyla ayrı tutarak Kıbrıs Türk tarafının her iki konuda da esnemesini sağlamak var. Çünkü Toprak ve Garantiler paralel şekilde ele alınırsa olası sonuç, bir konuda bir tarafın, diğer konuda da diğer tarafın esnemesi olacaktır.

Rum tarafı son günlerde yaptığı açıklamalarla da beşli konferansta sadece Garantiler konusunun ele alınmasını istediğini ortaya koydu. Çünkü güçlü bir Türkiye’ye karşı zayıf bir Yunanistan’ın olacağı beşli konferansta her konuda baskı altına alınabileceğinden endişe ediyor.

Sonuç olarak, İsviçre’de Garantiler konusu tatmin edici bir şekilde ele alınamadığı için Kıbrıs Türk tarafının da Toprak konusunu orada bitirmesi mümkün olmadı.

Yine de Kasım başındaki ilk Mont Pelerin zirvesinde Akıncı’nın liderlik göstererek yaptığı bazı açılımlar, tarafları toprak kriterlerinde anlaşmaya çok yakınlaştırmıştı. İki lider geçtiğimiz Pazar günü Mont Pelerin’de bir araya geldiklerinde toprak kriterlerinde anlaşmaya varacaklarına dair büyük bir beklenti ve umut vardı. Hatta zirve başlamadan görüştüğüm müzakerelere yakın diplomatik bir kaynak “Toprak kriterlerinde anlaşmaya varamamaları neredeyse ihtimal dışı. Bu anlaşma Akıncı’nın açılımları sayesinde geçtiğimiz Cuma da sağlanabilirdi” demişti.

Tarafların üzerinde anlaşması gereken Toprak kriterleri üç maddeden oluşuyor: Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum kurucu devletlerinin toplam alan içerisindeki yüzdelikleri, toprak düzenlemesine tabii olacak yerlere dönecek Kıbrıslı Rum göçmenlerin sayısı, ve sahil şeridinin toplam alanı.

Taraflar Akıncı’nın yaptığı açılım ile ilk kriter için %28,2-%29,2 aralığında anlaşırken, toprak düzenlemesine tabii olacak yerlere dönecek olan Kıbrıslı Rum göçmen sayısında tıkandılar. Kıbrıs Rum tarafı 78,000-92,000 aralığında ısrar ederken Kıbrıs Türk tarafı alt sınır için 55,000 ile başladı ve bu rakamı 65,000’e kadar çıkardı.

Rakamların özünde Omorfo var

Kıbrıs Rum kurucu devletine iade edilecek yerlere dönecek Kıbrıslı Rum göçmenlerin sayısı, aslında geri verilecek yerlerin kodu. Dönecek göçmen sayısı ne kadar yüksek olursa, o kadar çok yerleşim yerinin (ör. Omorfo) iade edilmesi söz konusu olur. Dolayısıyla, tarafların üzerinde anlaşamadığı bu rakam, temelde Omorfo’nun geri verilip verilmeyeceğinin göstergesi. Rakamın 70 binlerin üzerinde olması Omorfo’nun verilmesi ihtimalini çok yükseltiyor. Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafının Garantiler ile ilgili pozisyonunu görmeden – ki bu da beşli konferansa kalmış görünüyor – elindeki en büyük müzakere kartı olan Omorfo ile ilgili bir taahhüt altına girmek istemiyor. Bu, Akıncı’nın da dediği gibi Kıbrıs Türk tarafının beşli konferansa hiçbir müzakere gücü olmadan gitmesi anlamına geliyor.

Diğer taraftan, Kıbrıs Rum tarafı, bugüne kadar devam eden müzakerelerde ‘alan’ tarafın Kıbrıs Türk tarafı olduğunu, Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığı altında Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitlikleri adına birçok kazanım elde ettiğini, yönetimde eşit ortak olmalarının temin edildiğini ve tüm KKTC vatandaşlarının federal Kıbrıs vatandaşı olmalarının kabul edildiğini, buna karşın Kıbrıslı Rumların ‘alacağı’ başlıklar olan Mülkiyet ve Toprakta henüz ellerinde kamuoyuna sunacak somut bir şeyleri olmadığını söylüyor. Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiadis, elinde Omorfo gibi somut bir kazanım olmadan beşli konferansa gitmeyi, yani sürecin son aşamasına geçmeyi kamuoyuna meşru gösteremeyeceğini düşünüyor.

Bütünlüklü olarak bakıldığında, Kıbrıs müzakerelerinde 1975’ten beri formül, toprak karşılığında siyasi eşitlik ve güç paylaşımıdır. Yönetimdeki hakkımız, siyasi eşitliğimiz, uluslararası tanınmışlık ve uluslararası hukuka dahil olmak karşılığında Akıncı’nın da dediği gibi, verebileceğimiz tek şey topraktır. Dolayısıyla, bana göre sorun toprak iadesinde değil bunun zamanlamasındadır.

Mont Pelerin tıkanıklığının ardından her iki taraf da çözüm sürecini devam ettirme isteklerini ortaya koydular. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide sürecin nasıl devam edebileceğini araştırmak için dün akşam adaya geldi. Çok büyük ihtimalle yakın bir zamanda müzakere masasının yeniden kurulduğuna ve tarafların yeniden masaya oturduklarına şahit olacağız. Ve yine çok büyük ihtimalle sürecin en zor olacağı bilinen son aşamalarında müzakerelerde yine gergin anlar, hayal kırıklıkları hatta kırılmalar yaşanacak.

Önemli olan, federal Kıbrıs hedefine bu kadar yaklaşmış olan iki liderin büyük resme odaklanması, her esinti ile savrulmaması, toplumlarını çözüme, barışa ve karşılıklı diyaloğa teşvik etmeye devam etmesidir. Zira Kıbrıs için bundan başka alternatif yoktur. 



Kıbrıslı Rum göçmenlerin çözüm durumunda mallarına geri dönmek konusundaki niyetlerini belirlemek amacıyla yapılan araştırma ile ilgili haber: http://esraaygin.blogspot.com.cy/2016/11/rum-gocmenlerin-beste-biri-kuzeye.html