ÇÖZÜMÜN UYGULANMASI GÖRÜŞÜLÜYOR: Eide, hangi zaman diliminde hangi
adımların atılacağı da dahil çözümün uygulanması konusunun görüşülmeye
başlandığını söyledi. “Müzakere
sürecinin nihai aşamasına gelindiğinde ve gerçekten siyaseten zor konular
aşıldığında, geriye kalan diğer herşey ile ilgili çerçevemizin hazır ve
planlanmış olmasını sağlamak istiyoruz..”
GARANTİLERDE YOĞUN DİPLOMASİ: Güvenlik ve garantiler ile ilgili perde
gerisinde yoğun bir diplomasi yaşanıyor. “Atina, Ankara, Londra’nın yanı sıra,
Güvenlik Konseyi ve diğer ilgili taraflar, ve tabii iki taraf ile güvenlik ve
garantiler ile ilgili devamlı temas halindeyiz ve nihai aşamanın hazırlıklarını
yapmaya çalışıyoruz.”
IMF VE DÜNYA BANKASI BURADA: Eide, uzun vadede çözümün kendi kendisini
finanse edeceğini, ancak ilk aşamada gereken finansman ile ilgili ise iki tür
uluslararası devlet desteğinden ve uluslararası yatırımlardan kapsayan bir
paket hazırlığı içerisinde olduklarını aktardı. “IMF, Dünya Bankası ve Komisyondan
ayrı ayrı heyetler neredeyse her hafta Kıbrıs’ta çalışma yapıyor.”
Esra AYGIN
Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide,
Kıbrıs sorununa
kapsamlı bir çözüm bulmak için yürütülmekte olan müzakerelerde, tarafların, hangi
zaman diliminde hangi adımların atılacağı da dahil çözümün uygulanması ve
birleşik Kıbrıs’ın anayasası için hazırlıkları görüştüğünü söyledi.
Havadis
gazetesine özel bir röportaj veren Eide, “Müzakere sürecinin nihai aşamasına
gelindiğinde ve gerçekten siyaseten zor konular aşıldığında geriye kalan diğer
her şey ile ilgili çerçevemiz hazır ve planlanmış olsun istiyoruz,” dedi.
Güvenlik ve
garantiler ile ilgili perde gerisinde yoğun bir diplomasi yaşandığını ve Atina,
Ankara ve Londra’nın yanı sıra Güvenlik Konseyi gibi diğer ilgili taraflarla da
konunun istişare edildiğini belirten Eide, hem sürecin olumlu seyri, hem
taraflar arasındaki güven, hem de garantörlerin olumlu tavrı nedeniyle
garantilerin aşılması çok zor bir konu olmasını beklemediğini söyledi.
Özel Danışman
Eide, uzun vadede çözümün kendi kendisini finanse edeceğini, ancak, ilk aşamada
gereken finansman ile ilgili iki tür uluslararası devlet desteğini ve
uluslararası yatırımları kapsayan bir paket hazırlığı içerisinde olduklarını
aktardı. Uluslararası Para Fonu IMF, Dünya Bankası ve AB Komisyonu’ndan ayrı
ayrı heyetlerin neredeyse her hafta Kıbrıs’ta bulunduğunu ve kuzeyin Euro’ya
geçişi, bankacılık sektörü, sürdürülebilirlik, borçlar, emeklilik sistemi gibi tüm
ekonomik boyutlarda çalışmalar yaptıklarını da aktardı.
Güneyde seçim sürecinin başlaması bugüne kadar devam
eden olumlu havayı etkiler mi? Karşılıklı suçlamaların başlayabileceği
konusunda endişeli misiniz? Bunun sinyallerini halihazırda aldık.
Eide: Çok fazla endişe duymuyorum. Evet, son günlerde yapılan açıklamalar daha
farklı olabilirdi, ama her iki tarafta da buna dair bir farkındalık olduğunu
düşünüyorum. Dahası şu anda, çok önemli, ama siyasi olarak iki taraf arasında
büyük görüş ayrılıklarına neden olmayacak konuları ele aldığımız teknik bir
aşamadayız; finansman, Euro’ya geçiş, AB müktesebatına uyum, anayasa
çalışmalarına hazırlık, çözümün uygulanması ile ilgili çalışmalar gibi. Bu
nedenle de seçim sürecinin çalışmalarımızı çok fazla etkileyeceğini
düşünmüyorum.
Müzakere sürecinde geriye kalan işlerin çoğunlukla
siyasi farklılıkların aşılmasından çok teknik çalışmalar olduğunu söyleyebilir
miyiz?
Eide: Şöyle söyleyebiliriz: Şu anda yaptığımız çalışmalarla, müzakere sürecinin nihai
aşamasına gelindiğinde ve gerçekten siyaseten zor konular aşıldığında, geriye
kalan diğer her şey ile ilgili çerçevemizin hazır ve planlanmış olmasını
sağlamak istiyoruz. Örneğin çözümün uygulanması ile ilgili adımların ve
takvimin hazır olmasını istiyoruz.
Yani çözümün uygulanması konusu görüşülmeye
başlandı mı?
Eide: Evet bunun görüşülmeye başlandığını söyleyebilirim.
Şu anda ne noktadayız. Bizi nasıl bir süreç
bekliyor?
Eide: Yönetim ve güç paylaşımı, AB, ekonomi, ve mülkiyet konularının büyük
oranda tamamlandığını söyleyebilirim. Tabii, henüz üzerinde anlaşılmamış bazı
önemli noktalar var. Toprak düzenlemeleri ve güvenlik ve garantilerin sürecin
sonunda görüşüleceğinde de mutabıkız. Bu tabii ki, bu konulara hiç
değinilmediği anlamına gelmiyor. Ama harita ve rakamlar en son aşamada
görüşülecek. Güvenlik ve garantiler konusunun da nihai noktaları son aşamada
görüşülecek. Ancak Atina, Ankara, Londra’nın yanı sıra, Güvenlik Konseyi ve diğer
ilgili taraflar, ve tabii iki taraf ile güvenlik ve garantiler ile ilgili
devamlı temas halindeyiz ve nihai aşamanın hazırlıklarını yapmaya çalışıyoruz. Bu
temasların olumlu seyrettiğini düşünüyorum. Bu işe ilk başladığımda güvenlik ve
garantilerin hem en önemli hem de en zor konu olacağını düşünüyordum. Şimdi hala
önemli olduğunu, ancak ille de aşılması zor bir konu olmayacağını düşünüyorum.
Yakın geçmişte verdiğiniz bir röportajda
Kıbrıs’taki güvenlik sisteminde önemli değişiklikler yapılması gerektiğini
söylediniz. Ne demek istediniz?
Eide: Her iki lider de, her iki toplumun güvende olması gerektiğini biliyor. Kıbrıs’ta
geleneksel olarak, bir toplumun güvenlik arayışı diğer toplumun aleyhine
işledi. Kıbrıslı Türkler Türkiye’nin ordusu ve garantisi ile kendilerini
güvende hissettiler. Aynı Türk ordusu ve garantisi Kıbrıslı Rumların
güvensizlik hislerinin kaynağı oldu. Aynı şekilde, darbe ve ENOSİS geçmişi
Kıbrıslı Türklerin güvensiz hissetmelerinin kaynağıydı ve bu nedenle güvenlik
arayışına girdiler. Kıbrıs’ta sadece can güvenliği değil, toplumların
varlıklarını sürdürebilecekleri konusunda da kendilerini güvende hissetmelerini
sağlayacak bir güvenlik sistemi gerekiyor. Yani benim güvende olduğum, sizin
güvende olduğunuz, ama siz güvende olduğunuz için benim kendimi tehdit altında
hissetmeyeceğim, bir arada güvende olacağımız yeni bir güvenlik modeli bulmamız
gerekiyor. Bu konuda iki taraf da mutabık. Bu ortak bir hedef. Bunu elde etmek
için ne yapmalıyız sorusunun üzerinde çalışıyoruz. Ama hem müzakerelerdeki
ilerleme ve giderek artmakta olan güven, ve hem de garantörler de dahil ilgili
uluslararası aktörlerin yapıcı tavrı nedeniyle bu konunun en zor konu
olmayacağını düşünüyorum.
“Birleşme durumunda adayı
çok daha ciddi bir büyüme ve refah bekliyor”
Geçtiğimiz gün yaptığınız açıklamada çözüm maliyetinin
“maliyet olarak değil, ileride daha çok kazanmak için şimdi konacak bir para”
olarak görülmesi gerektiğini söylediniz. Çözümün kendi kendisini finanse
edeceği yönündeki açıklamalar soyut. Bu nasıl olacak?
Eide: Çözümün kendi kendisini finanse edeceği argümanı benim uydurduğum bir
argüman değil, bu konuda yapılmış olan tüm araştırmaların doğruladığı bir
argüman. Kıbrıs’ın birleşmesi durumunda, adayı çok daha ciddi bir büyüme ve
refah bekliyor. Bu soyut bir vizyon değil, çok somut bir şey aslında. Bunun da
en az dört nedeni var: 1. Herkes tüm komşularıyla ticaret yapabilecek. Örneğin,
Kıbrıslı Türkler AB’nin bir parçası haline gelecekler ve tüm AB pazarı ile
ticaret yapabilecekler. Halihazırda AB ile ticaret yapabilen Kıbrıslı Rumlar
artık Türkiye ile de ticaret yapabilecekler. Sadece bu bile, hellimden
hizmetlere tüm sektörlerin ve dolayısıyla adanın ekonomik koşullarını önemli
oranda iyileştirecek. 2. Gemicilik/taşımacılık endüstrisinin Türk limanlarına
erişim problemi çözülecek. Bu sadece Türkiye’ye erişim demek değil, bölgedeki
yoğun gemicilik/taşımacılık faaliyetlerinde Kıbrıs limanlarının doğal bir geçiş
noktası olması demek. 3. Jeopolitik risklerin ortadan kalktığı bir ortamda
hidrokarbon ekonomisini geliştirmek çok daha kolay olacak, çünkü bu sektördeki
şirketler uzun vadeli yatırımlarını ne olacağı endişesi taşımadıkları
istikrarlı siyasi ortamlara yönlendirmeyi tercih ederler. 4. Ve birleşik
Kıbrıs’ın yabancı yatırımları çekeceğinden eminim çünkü prensipte çok stratejik
ve cazip bir yerde ama bölünmüşlük ve jeopolitik riskler nedeniyle bu
potansiyelini kullanamıyor.
Dolayısıyla,
birleşik Kıbrıs’ın büyüme eğrisinin iki bölünmüş ekonomiye kıyasla çok daha yüksek
olacağını hesaplamak zor değil. Bu da demek oluyor ki, 15-20 yıllık bir süreç
içinde çözümün getirdiği ek gelir bugün çözüme harcanacak miktardan çok daha
fazla olacak.
Ama çözüm için hemen belli bir miktar paraya
ihtiyaç var...
Eide: Evet ama tek ihtiyacınız olan bu. Yani sürekli olarak uluslararası sübvansiyonlar
gibi katkılara ihtiyacınız yok. Sadece bir başlangıç yapabilmek için belli bir
paraya ihtiyacınız var.
Önemli bir miktardan bahsediyoruz …
Eide: Muhtemelen ama ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Dillendirilen bazı rakamların
aşırı yüksek olduğunu düşünüyorum...
20 milyar Euro gibi mi?
Eide: Evet. Bu bana fazla yüksek geliyor.
Size gerçekçi gelen miktar nedir?
Eide: Herhangi bir rakam dile getirmeyeceğim çünkü bunu yapmak için elimizde
henüz yeterli veri yok. Mülkiyetle ilgili anlaşmanın nihai detayları ve toprak
düzenlemeleri ile ilgili bilgi sahibi olmamız gerekiyor.
Çözümün ilk aşaması için finansman bulma konusunda
somut bir stratejiniz var mı?
Eide: İki tür uluslararası devlet desteğini ve uluslararası yatırımları kapsayan
bir paket çözümden bahsediyoruz. İki tür devlet desteği, hibe/bağışlar ve
uluslararası özel yatırımların buraya gelmesine yardımcı olacak teminatlardır.
Bugün dünya, özel
sektörün elinde ve gidecek yeri olmayan sermaye ile dolu. Büyük ekonomilerin
geleceği ile ilgili belirsizlikten dolayı yatırılamayan büyük miktarda özel
sermaye. İstikrarlı birleşik bir Kıbrıs çok cazip bir destinasyon olur ve bu
sermayenin bir kısmı buraya kanalize edilebilir. Bu sermayeyi buraya çekmenin
en kolay yolu, hükümetlerin riski teminat altına alması. İngiltere Dışişleri
Bakanı buraya geldiğinde Avrupa’nın finans merkezi olan City of London’da bazı
görüşmeler yapmam için beni Londra’ya davet etti. Orada yaptığım görüşmelerde
bu yöntemin işe yarayacağını teyit ettik. Ancak tabii ki, bir çözüme
ulaşacağımızı ve bu çözümün güvenilir ve yaşayabilir olacağını, dolayısıyla
insanların buranın yatırım yapılabilecek bir yer olduğunu düşüneceklerini
varsayıyoruz. Bu, eski bilindik ‘bize para verir misiniz lütfen’ çağrısından
çok farklı, yeni bir yaklaşım. Ve çok önemli çünkü Kıbrıs’ı desteklemek isteyen
çok sayıda taraf olmasına rağmen, burası Suriyeli mülteciler, Yemen, Irak ve
Sudan gibi dünyadaki diğer krizler ile rekabet ediyor olacak... yani donörlerin
sadece Kıbrıs’ı bekleyen çok paraları var diye bir varsayımda bulunmamalıyız.
Aynen. Her gün insanlar ölüyor. Bu krizlerle
kıyaslandığında neden Kıbrıs’a bağış yapsınlar. Burada kimse ölmüyor.
Eide: Kesinlikle. Ama belli donörlerden bir miktar bağış olacağını biliyorum.
İlk aşamada çözüm için gerekli olan parayı
bulabileceğimiz konusunda ikna olmuş gibi görünüyorsunuz...
Eide: Geleneksel yardım muhtemelen Kıbrıs’taki mülkiyet sorunun çözümü yerine
Suriyeli mültecilere gidecektir. Ama, hiçbir yatırımcı Suriye’ye yatırım
yapmayacaktır. Burada ise, istikrarlı, demokratik, modern kurumlara sahip,
organize, yatırımcılar için çok cazip federal bir devlet olacak. Dolayısıyla,
devletlerden yardım almak konusunda şansınız daha düşük olsa da, özel sektörden
para almak konusunda şansınız çok daha yüksek. Ve teminat vermeye istekli
hükümetlerin desteği hayata geçerse, özel yatırımlar daha da güçlü bir olasılık
haline gelir. Ama tüm bunlar devletlerden hiç para almayacağınız anlamına
gelmiyor. Burada AB’nin büyük bir sorumluluğu var. Burası bölünmüş bir AB
ülkesi. Ve buna neden olan çok özel bir geçmiş var. Dolayısıyla, AB Komisyonu
en üst düzeyde buraya destek olacağını taahhüt etmiş durumda. Amerika destek
olmak istediğini söyledi. Borçları affetmek isteyecek ülkeler olabilir. Yani
yeterli katkıyı alabilmeniz için birçok yol var. IMF, Dünya Bankası ve AB Komisyonu
artık sürekli olarak burada. Kıbrıs’ta artık neredeyse her hafta ekonominin
farklı boyutlarını ele alan büyük bir heyet var. Bu pek fazla bilinmiyor ama
sır da değil. Bu ekipler burada ve kuzeyin Euro’ya geçişi, bankacılık sektörü,
sürdürülebilirlik, borçlar, emeklilik sistemi gibi ekonominin tüm boyutlarında çalışma
yapıyorlar.
“Elinizde bir veya iki yıl
daha olduğunu varsayamazsınız. Dünya bu kadar güzel bir yer değil”
Sürece baktığınızda en büyük endişeniz nedir?
Eide: En büyük endişem Kıbrıs’ın kendi içinden kaynaklanmıyor. Kıbrıs dışındaki
bir gelişmenin süreci raydan çıkarmasından endişe ediyorum. Kastettiğim spesifik
bir şey yok. Sadece uluslararası olarak çözümü çok zorlaştıracak bir gelişmeden
bahsediyorum. Neredeyse dokuz aydır aralıksız müzakereler yürütülüyor. Gerçek
bir kriz olmaksızın geçen dokuz ay... Aslında bu çok uzun bir süre. Elinizde
bir veya iki yıl daha olduğunu varsayamazsınız. Dünya bu kadar güzel bir yer
değil. Evet, ciddiyetle çalışalım, acele etmeyelim, ama aynı zamanda şu anda
elimize geçmiş olan fırsatı da değerlendirelim. Tabii ki aceleye getirilmiş,
eksik, zayıf bir çözüm istemiyoruz. Diğer taraftan, ihtiyacımız olandan daha
fazla zaman harcayamayız. Önümüzdeki aylar çok iyi yapılandırılmış olmalı ki, gerçekleşebilecek
olumsuz bir gelişme süreci raydan çıkarmasın. Burada Kıbrıs sorununa o kadar
çok odaklanıyoruz ki bazen bunun dünyada iyi giden çok az şeyden biri olduğunu
unutabiliyoruz. Dünyada neredeyse her şey paramparça oluyor. Suriye, Yemen,
Irak, Libya... Stratejik açıdan bakarsak dünyanın büyük güçleri birbirinden
giderek uzaklaşıyor. Ve bu güzel küçük ada birleşme lüksüne sahip. Tüm detaylara
saygı duyuyorum ama bazen ortada büyük bir resmin de olduğunu ve bu tablonun
sonsuza kadar sürmeyeceğini hatırlamak önemli.
No comments:
Post a Comment