Dışişleri Bakanı Nami: Fırsat
Kaçarsa Yazık Olur
Dışişleri Bakanı
Özdil Nami ile Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs konusu ile ilgili pozisyonunu,
başlaması beklenen müzakereleri ve ortak metinle ilgili sorunları konuştuk.
Bakan Nami, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs müzakerelerinde son bir çaba
içerisinde olduğunun çok net olduğunu vurguladı ve bunun Kıbrıslılar için ciddi
bir tehlike olduğunun altını çizdi. Bunun hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı
Rumlar tarafından çok iyi şekilde algılanması gerektiğini belirten Nami, BM’nin
artık müzakereler yoluyla Kıbrıs’ta federasyon oluşturma çabalarının
tükendiğini ilan etmesi halinde, bizleri yıllarca sürecek sancılı, sıkıntılı
bir sürecin beklediğine dikkat çekti.
Soru: Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Kıbrıs’ta ‘nihai bir çaba’dan bahsetti. Siz gerek Downer gerek diğer BM
yetkilileri ile yakın temastasınız. Kıbrıs sorunu konusunda BM tarafında artık
bir bıkkınlık hissediyor musunuz?
Bakan Nami: Hissetmekten öte, bunu kendi kulaklarımızla
duyuyoruz. Bunu çok net bir şekilde ifade ediyorlar. Eğer Kıbrıslılar bunun
anlamını algılamazlarsa büyük hata içerisine girerler. Müzakere masasında iki taraf
yoktur. Bir de Birleşmiş Milletler vardır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin
kendisi, ‘nihai bir çaba’dan söz ediyor. Kıbrıs ile ilgili ilk Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararı Mart 1964’te alındı. Mart 2014’e geliyoruz. 50 yıl
oldu. Milyonlarca dolar harcadılar. Çok zaman harcadılar ve artık bunun karşılığını
görmek istiyorlar. O yüzden, biz her ne kadar masadan kalkmak istemesek bile, Birleşmiş
Milletler’in kendisi, artık müzakereler yoluyla federasyon oluşturma
çabalarının tükendiğini ve kendilerinin bu kanaate vardığını ilan edebilir.
Eğer onlar bu noktaya gelirse bizim durumumuz ne olur, bunu çok ciddi şekilde
değerlendirmemiz lazım. Bu otomatik olarak KKTC’nin dünya tarafından tanınacağı
anlamını taşımaz – böyle bir sonuç da üretmez.
Nami: BM çabaların
tükendiğini ilan ederse bizi yıllarca sürecek sancılı, sıkıntılı bir süreç
bekler
Soru: Peki BM bu noktaya gelirse bize ne olur?
Bakan Nami: Bizi yine yıllarca sürecek sancılı, sıkıntılı bir
süreç bekleyebilir. Bu bir belirsizlik ortamıdır. Öyle bir ortamın içerisinde
elbette Kıbrıslı Türkler dünyayla bütünleşmek için ellerinden gelen her türlü
çabayı yapacaklardır. Ve dünyaya müzakerelerin çökme sebebinin kendilerinin
çözümü yeterince arzu etmemeleri olmadığını anlatıp izolasyonların
kaldırılmasını talep edeceklerdir. Bundan daha doğal bir hak da olamaz. Ama, umarız
kendimizi böyle çözümsüzlük senaryoları içinde bulmayız ve kapsamlı çözüme
ulaşırız. Çünkü böyle senaryolar hem bizim için, hem Rumlar için büyük
belirsizlikler taşımaktadır, ve herhangi bir tarafın da çıkarına senaryolar
değildir.
Nami: Ortak metin konusunda
tünelin ucunda ışık var
Soru: Ortak metin konusundaki sıkıntı nedir? Neden
iki ayı aşkın bir süredir yazılamıyor?
Bakan Nami: Rum tarafı, bu ortak metinde, belli ifadelerin
net şekilde yer almasını isterken, Türk tarafının çok önem verdiği bazı diğer
konuların metinde yer almasına olumlu bakmıyor. Örneğin, Rum tarafı, ‘tek
egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik’ kavramlarının metinde net
bir şekilde yer almasını istiyor. Ama ‘tek vatandaşlık’tan söz ederken, bunun
tamamlayıcı unsuru olan ‘kurucu devletlerin kendi iç vatandaşlıkları’ olacağı
hususuna atıfta bulunmak istemiyor.
Türk tarafının
çok önem verdiği bir diğer konu ise, federal hükümete bırakılacak yetkilerin
dışında kalan ve ‘artık yetkiler’ diye tanımlanan konularda kurucu devletlerin
tam yetkili olacağı - bu ‘artık yetkilerin’ kurucu devletlerde kalacağı. Rum tarafı
bunun metinde yer almasına olumlu bakmıyor.
Bunlar adadaki
siyasi yapının çeşitli dengeleri ile ilgili olduğundan, bizim için çok önemli
konular. Bunlardan bazılarını açıkça ifade edip de diğerlerini ifade etmemek,
atıfta bulunmamak bu dengeleri bozan bir yaklaşım olur. Türk tarafı, ‘Bu
konuların hepsinden eğer bahsedeceksek bahsedebiliriz, eğer bir kısmından
bahsedip bir kısmından bahsetmeyeceksek olmaz,’ şeklinde bir tavır sergiliyor.
Soru: Egemenlik konusu ile ilgili de bir sıkıntı
var mı?
Bakan Nami: Evet, egemenlikle ilgili konu da liderler
arasında sıkıntılı bir konu olarak ön plana çıkmış gibi. Çünkü, her ne kadar da
ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları, oluşacak bir yapıda Kıbrıs’ta
‘tek egemenlik’ olacağından söz etse bile, Kıbrıs’ta bu egemenliğin her iki
halktan kaynaklandığı bizim için çok önemli. Bu ifadenin ortak metine girmesi
mutlaka bizim görmek istediğimiz bir unsur. Eğer ‘tek egemenlik’ vardır diyerek
noktayı koyarsanız, sanki 1960 yapısını çağrıştıran bir ifade olacağına dair Türk
tarafında endişe duyanlar var.
Soru: Ama kurulacak olan yapının federasyon
olacağı açık değil mi?
Bakan Nami: Evet, zaten bir devletin içerisinde birden fazla
egemenlik olamaz. Ancak bu egemenliğin paylaşımı söz konusu olabilir. Bu egemenliğin,
Kıbrıs özelinde, Kıbrıslı Türklerden ve Kıbrıslı Rumlardan eşit şekilde kaynaklandığı
önemlidir. Bir tarafın diğerine tahakküm kuramayacağının net şekilde bilinmesi,
ifade edilmesi önemlidir. Federal devletle kurucu devletler arasında herhangi
bir alt-üst ilişkisi olmayacağının net şekilde ifade edilmesi önemlidir. Biz
bunların ortak metinde yer almasını istiyoruz. Rum tarafı ise bunları koymak
istemiyor.
Yalnız şunu da
ifade etmek lazım: Rum tarafı aslında kapsamlı bir çözüm anlaşmasında bunların yer
alacağının, alması gerektiğinin, almazsa da bir anlaşmanın olmayacağının
farkında. Resmi olmayan ortamlarda, bu kavramların kabul edilecek kavramlar
olduğunu ifade ediyorlar. Ama yazıya şu anda dökülemiyor. Umarız ki önümüzdeki
günlerde, bugüne kadar oluşmuş Birleşmiş Milletler parametreleri ve
müktesebatında da zaten ifade edilmiş, benimsenmiş bu yaklaşımlar, Rum
tarafınca da açıkça kabullenilir, ve hem Birleşmiş Milletler’in ilgili Güvenlik
Konseyi kararlarına uygun, hem iki tarafın da gönül rahatlığıyla
benimseyebileceği bir ortak açıklama metini çıkar. Bu ortak açıklama metininde
Kıbrıs’ta gerçek anlamda bir federal yapının nasıl şekil alacağı tarif edilmiş
olursa, müzakerelere de bunun detaylarını oluşturmak kalır.
Soru: Peki bu ortak metin konusunda tünelin ucundaki
ışığı görebiliyor musunuz?
Bakan Nami: Evet görüyoruz. Liderler ve temsilcileri kesinlikle
başladığımız noktada değil. Gerçekten önemli çalışmalar yapıldı... ve gelinen
noktada tarafların eskisinden çok daha yakın bir noktada olduğunu biliyorum,
görüyorum.
Nami: Anastasiadis ve
Hristofyas arasındaki en belirgin fark federal yapıyla ilgili
Soru: Geçmiş dönemdeki müzakerelerden farklı
olarak, bu sefer hem Rum tarafının hem de Türk tarafının daha gevşek bir
federasyon istediği belirtiliyor. Bu doğru mu?
Bakan Nami: Buradaki doğru ifade ‘gevşek federasyon’ mu emin
değilim. Konu, federal hükümetin yetkilerinin, mümkün olan en asgari seviyede
tutulmasıdır ve daha çok yetkinin, ‘artık yetki’ olarak kurucu devletlere
bırakılmasıdır. Bu belki de Sayın Anastasiadis ve Sayın Hristofyas arasındaki
en belirgin farktır. Sayın Hristofyas federal hükümete daha fazla sayıda
yetkinin bırakılması gerektiğini savunuyordu. Sayın Anastasiadis ise, tam tersine,
federal hükümette ne kadar az yetki olursa iki taraf arasındaki sürtüşme
olasılığının da o kadar az olacağını düşünüyor. Bu, Türk tarafının da
paylaştığı bir görüştür. Aslında bu çok önemli bir konudur, çünkü Kıbrıs
sorunun belkemiği güç paylaşımı ve yönetim konusudur. O konu başlığı altıdaki
en ana konulardan biri de, federal devlete bırakılacak yetkiler listesidir. Bu
konuda iki taraf arasında daha da rahat bir yakınlaşma ve fikir birliği olacağı
anlaşılmaktadır. Bu da, ortak metin ortaya çıktıktan sonra ilerlemenin hızlı
olacağına dair bizde bir ümit ışığı yaratmaktadır.
Müzakereler Eroğlu’nun
insafına mı bırakıldı?
Soru: Siyasi geçmişine bakıldığında, Cumhurbaşkanı
Eroğlu federal çözüme inanmayan, bunu benimsememiş birisi. Ve müzakereler Eroğlu’nun
insafına bırakılmış görünüyor. Hükümet, Eroğlu ile Kıbrıs konusunda uyum
mesajları veriyor. Eroğlu’nun çözüm konusunda gerçekten samimi olduğuna
inanıyor musunuz?
Bakan Nami: İfade ettiğiniz gerçektir. Yani Sayın Cumhurbaşkanı,
Kıbrıs konusu ile ilgili Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin görüşlerinden farklı
görüşler taşıyan bir siyasi kimlik olarak bilinmektedir. Bunun en çarpıcı
örneği de Annan planına biz ‘Evet’ derken kendisinin ‘Hayır’ demesiyle ortaya
çıkmıştır. Ancak zaman içerisinde başka gerçekler de ortaya çıktı ki, bunu da
hep beraber gördük. Sayın Cumhurbaşkanı göreve geldikten kısa bir süre sonra,
seçimlerde rakibi olan Sayın Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğini, ilgili
tüm Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını kabul ettiğini, ve Sayın Talat
ile Sayın Hristofyas arasında sağlanan tüm yakınlaşmalara sadık olduğunu yazılı
bir şekilde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne ifade etti. Bu da, bizimle
kendisi arasında ortak çalışma imkanını doğuran bir zemin oldu. Biz şu anda o
zeminde hareket ediyoruz.
Nami: Umarım radikal
değişiklikleri gerektirecek ortamlar ortaya çıkmaz
Soru: Müzakere ekibinde yer alacak mısınız?
Bakan Nami: Bu tabii ki Cumhurbaşkanı’nın vermesi gereken bir
karar. Bizim Dışişleri Bakanlığı olarak görevden kaçmayacağımız herkes
tarafından biliniyor. Bizim öncelikli hedefimiz Kıbrıs müzakerelerinin olumlu neticelenmesini
sağlamaya katkı koymaktır, bunu temin etmektir. Müzakereler liderler
seviyesinde ne zaman başlayacak henüz daha belli değil. Bunun tarihi belli
olduktan sonra elbette Türk tarafı kendi içinde bir değerlendirme yapacak. Eğer
böyle bir ihtiyaç müştereken tespit edilirse Dışişleri Bakanlığı kendisinden
beklenen görevi yerine getirecektir.
Soru: Güneyde tüm partilerin oybirliği ile
seçilmiş bir müzakereci var. Bizde ise Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi var. Bu bir
denklik veya yetki sorunu yaratmıyor mu? Yeni bir müzakereci atanması düşüncesi
var mı?
Bakan Nami: Hayır. Tabii her taraf, kendi siyasi yapılanması
içerisinde müzakerecisini kendi verdiği sıfatla belirliyor. Şu anda, bildiğim
kadarıyla Cumhurbaşkanı’nın bu konuda değişiklik yapmak gibi bir değerlendirmesi
yoktur. Hele bir müzakereler başlasın, ne gibi ihtiyaçlar ortaya çıkacak
görelim. Umarım radikal değişiklikleri gerektirecek ortamlar ortaya çıkmaz,
mevcut sistem olumlu neticeler üretmeye başlar, ve başarılı bir şekilde süreç
tamamlanır. Ama bazen de tabii ki ihtiyaçlar farklı adımları gerektirir.
Soru: Annan Planı müzakerelerinde Sayın Talat, Cumhurbaşkanı
olan Denktaş’ı saf dışı bırakarak müzakereci olmuştu. İleride Cumhurbaşkanlığı
ve hükümet arasında Kıbrıs konusundaki uyum bozulursa benzeri bir durum söz
konusu olabilir herhalde?
Bakan Nami: Şu anda herhaldelerden bahsetmek istemiyorum. Biz
hepimiz önümüzdeki bahar aylarında, önümüzdeki yılın ilk aylarında bu sorunu
kapsamlı çözüme ulaştıracak bir referandum yapmaktan bahsediyoruz. Onun için
mevcut yapılanmaların sağlıklı şekilde çalışıp netice üretmesi için çalışıyoruz.
Çünkü radikal değişiklikler çok zaman kaybettirir. Bizim böyle bir amacımız,
hedefimiz yoktur. Bunlar ancak şartların zorladığı gelişmeler olur. Az önce de
belirttiğim gibi, bizim temennimiz, şartların bizi kapsamlı çözüme götürmesidir.
Başka yollara itmemesidir.
Nami: Ne Türk tarafı iki
ayrı egemen devletin yeni bir ortaklığından bahsedebilir, ne de Rum tarafı
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrimleşmesinden bahsedebilir
Soru: Gerçekten samimi şekilde yılın ilk yarısında
çözüm ve referandum olabileceğine inanıyor musunuz?
Bakan Nami: İnanmasam söylemezdim. Bugüne kadar inanmadığım
hiçbir şeyi söylemedim. Eğer bugüne kadar var olan yakınlaşmalara ve
anlaşmalara saygı çerçevesinde, gereken yoğunlukta ve siyasi iradeyle
müzakerelere bırakıldığı yerden devam edilirse, teknik olarak önümüzdeki bahar
aylarına kadar bu sürecin tamamlanması pekala mümkündür. Bundan sonra da hızlı
bir şekilde referanduma gidilebilir. Sorunun konuşulmadık tarafı kalmadı. Bazı
temel önkoşullar vardır. Birleşmiş Milletler parametrelerine sadakat bunların
başında gelmektedir. Artık bu zeminde ne Türk tarafı iki ayrı egemen devletin
yeni bir ortaklığından bahsedebilir, ne de Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
evrimleşmesinden bahsedebilir. Önemli olan nasıl bir federal çözümden
bahsettiğimiz konusunda mutabık kalmak, siyasi irade göstermek ve liderler
seviyesinde müzakereleri başlatmaktır... Yani artık liderlerin bunu bir misyon
olarak sahiplenip büyük bir şevk ve hevesle bu işe asılmaları lazım. Bunu
yaparlarsa, bu dediğim mümkündür. Ama taraflardan birinde ya da ikisinde niyet
yoksa o zaman istediğiniz kadar hedef koyun, bunlar sadece hedef olarak kalır -
ki tarihimiz zaten kaçırılan altın fırsatlarla dolu olmasaydı Kıbrıs meselesi
50 yıl sürmezdi.
Soru: Peki bizim liderliğimizin siyasi iradesi var
mı?
Bakan Nami: Türk tarafının masaya koyduğu resmi pozisyonlar,
ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygundur şu anda. Bunun
yanında, biz hükümetteyiz. Dışişleri Bakanlığı’nın zaten Kıbrıs sorunu ile
ilgili net iradesi herkes tarafından bilinmektedir. Hal böyle iken, ve
Türkiye’nin de verdiği güçlü destek ortadayken, ben Türk tarafından dünyanın
kabullenmeyeceği bir resmi tavır çıkmayacağını net bir şekilde biliyorum.
Nami: İnsanların kolay
değişmeyeceğine inanıyorum
Soru: Annan Planı’na ‘Evet’ diyen Anastasiadis
değişti mi, yoksa çözüm konusunda hala samimi ve istekli mi?
Bakan Nami: Ben insanların öyle kolay değişmeyeceğine
inananlardanım. Gerçekten zor şartlar altında, Annan planına ‘Evet’ deme
cesaretini gösteren bir insanın, şimdi Cumhurbaşkanı olduktan sonra müzakere
masasında da bu adanın artık 50 yıldan sonra gerçek anlamda birleşebilmesi için
gereken iradeyi göstereceğine inanmak istiyorum.
Soru: Kimi çevrelere göre, Türkiye’nin yılın ilk
yarısında çözüm söyleminin arkasında KKTC’nin statüsünü yükseltme çabalarına
başlama planı var. Bu doğru mu?
Bakan Nami: Birleşmiş Milletler çatısı altında müzakere yapmak
mümkün olduğu sürece Türk tarafı masadan kalkan taraf olmayacak.
Nami: Çapraz ziyaret
konusunda sorun Yunan başbakanında
Soru: Liderlerin temsilcilerinin Ankara ve
Atina’ya yapması öngörülen çapraz ziyaret de mi ortak metine takıldı? Ankara’nın
Kıbrıslı Rum müzakereciye üç tarih verdiği, Atina’nın ise Kıbrıslı Türk
temsilciye henüz tarih vermediği belirtiliyor. Bu doğru mu?
Bakan Nami: Doğrudur. Burada tıkanıklık Yunan hükümetinden kaynaklanıyor.
Daha da açıkçası, Yunan başbakanından kaynaklanıyor, çünkü bu davet Sayın Davutoğlu
ile Yunan muhatabının yaptığı görüşmeden çıkan müşterek bir davetti.
Dolayısıyla sıkıntının, Yunan dışişleri bakanından kaynaklanmadığı net bir
şekilde ortada. O zaman tek kalan makam başbakandır. Bunun gerekçesi olarak, Yunanistan’da
yakın geçmişte gerçekleşen güven oylaması dile getiriliyordu. Bu güven
oylamasından önce bir Kıbrıslı Türk liderin özel temsilcisinin Atina’da kabul
edilmesinin oradaki sağ kesim tarafından siyaseten başbakan aleyhine kullanılacağı
ifade ediliyordu. Şimdi güven oylaması geride kaldı. Tabii o geride kalır
kalmaz hemen ertesi hafta pozisyon değiştirmek kendileri için zor olduğundan,
sanırım şimdi de ‘bu ortak açıklama metini olsun da o vesileyle bu ziyaretler
olsun’ gibi bir duruşları var. Dolayısıyla ne kadar da resmi olarak deklare
edilmese de sanırım şimdi ortak metin bekleniyor.
Nami: Maraş kapsamlı çözüm
hedefi olmayanların projesidir
Soru: Maraş güven yaratıcı bir önlem olabilir mi,
yoksa kesinlikle kapsamlı çözümün parçasıdır pozisyonunda mıyız hala?
Bakan Nami: Maraş kesinlikle kapsamlı çözümün parçasıdır. Maraş,
hele de önümüzdeki bahar aylarında kapsamlı çözüme ulaşma hedefi koyan
insanların bir projesi olamaz. Maraş kapsamlı çözüm hedefi olmayanların
projesidir. Bu da bu kadar nettir. Bakın, daha önce Lokmacı barikatında,
Yeşilırmak kapısının açılmasında yaşanan sıkıntıları ve nasıl süreçlerden sonra
bunların gerçekleşebildiğini, ne kadar büyük zaman ve enerji harcandığını
biliyoruz. Bunun hem güneyde hem kuzeyde yarattığı çalkantıları yaşadık. Dolayısıyla,
bunları bilerek Maraş önerisini değerlendirdiğinizde, Maraş ile ilgili başlayacak
bir sürecin kapsamlı çözüm müzakerelerini tamamen gölgede bırakacağını ve hatta
selametini de büyük riske atacağı görmemek için Kıbrıs konusunu veya müzakere
sürecini bilmemeniz gerekir. Bu çok
hızlı bir şekilde güven yaratıcı önlemden güven yıkıcı bir hale dönüşebilir. Bizim
böyle bir riski alma lüksümüz yok.
Nami: Umarım doğalgazı
çözümün lehine kullanma becerisini gösterebiliriz
Soru: Sizce güneyde bulunan doğalgaz çözüm
açısından bir fırsat mı yoksa tam tersine ortamı gerebilecek bir tehdit mi?
Bakan Nami: Bu bizim bunu nasıl kullandığımıza bağlı.
Dünyanın geneline baktığınızda, doğal kaynağı olan bazı ülkeler gerçekten
halklarına büyük bir refah ve zenginlik kazandırma başarısını göstermişlerdir. Ama
yine başka ülkeler, büyük doğal zenginliklerin üzerinde oturmalarına rağmen
ciddi sıkıntılar içerisinde yaşıyorlar. Onun için, bir kaynağın bulunması
otomatik olarak şu ya da başka bir netice üretmez. Bunu insanların nasıl
kullandığı çok önemli. Biz Kıbrıslılar olarak, iyi eğitimli Avrupai insanlar
olarak, umarım bu imkanı çözümün lehine bir unsur olarak kullanma becerisini
gösterebiliriz. Bunun yolu da, kapsamlı çözümün, doğal kaynakların en güvenli
ve en karlı bir şekilde satılıp Kıbrıs’ın tamamına fayda getirmesini
sağlayacağını algılamaktan geçer. Bunu algıladığımız anda ve halka da bunu
anlattığımız ölçüde kapsamlı çözüm kolaylaşır.
Nami: Krizden çıkışın en
kestirme yolu kapsamlı çözümden geçiyor
Soru: Güneydeki ekonomik kriz toplumun çözüm
iradesini nasıl etkiliyor?
Bakan Nami: Rum tarafında bence çözüm iradesinin olgunlaşmakta
olduğu bir süreç yaşıyoruz. Hala bir şok yaşıyorlar. Ekonomik krizin günlük
hayatlarına yaptığı çok derin bir etki var, ve bundan çıkış yolu arayışı
içerisindeler. Sanırım giderek daha da genişleyen
bir çevre, bundan çıkışın aslında en kestirme ve en sağlıklı yolunun kapsamlı
bir çözümden geçtiğini anlamaya başlıyor. Tabii bu sürecin hızlanması, Rum
tarafındaki siyasi liderliğin buna cesaretle öncülük yapmasıyla doğrudan
bağlantılıdır.
No comments:
Post a Comment