Esra Aygın
Kıbrıs’ın doğalgaz
rezervleri ile ilgili yapılan birçok yorum, sanki halihazırda satılmaya hazır,
alıcı bulmuş, hemen gelir getirecek bir kaynak varmış algısı yaratıyor. Henüz
ispatlanmamış ve ticarileştirilmekten uzak olan bu rezervlerle ilgili
konuşurken, hele de Kıbrıs sorununun çözümüne finansman sağlayabileceği gibi
kritik bir argüman yapılırken, özelde Kıbrıs ve bölge, genelde dünya doğal gaz
realitelerini göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Dünya petrol fiyatlarında
ve buna bağlı olarak doğalgaz fiyatlarında 2014 yılından beridir yaşanan sert
düşüş nedeniyle sektörde faaliyet gösteren şirketler son 30 yılın en büyük
krizi ile karşı karşıya. Onlarca doğalgaz ve petrol şirketi iflas ederken, bu
alanda çalışan 250,000 kişi işini kaybetti. Fiyatların en az 2020 yılının
sonuna kadar düşük seyredeceğine kesin gözüyle bakıldığından şirketlerin
neredeyse hepsi araştırma ve üretim faaliyetlerini büyük oranda durdurdu. Bu da,
derin sularda bulunan ve çıkarma-üretim maliyeti çok yüksek olan Kıbrıs dahil
Doğu Akdeniz doğalgazının geliştirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri.
Nitekim, Kıbrıs’ın
Münhasır Ekonomik Bölge olarak ilan ettiği alanda bulunan 12. Blok’un operatörü
Noble Energy, birkaç hafta önce, sözleşme şartlarına göre 23 Mayıs 2016’ya
kadar yapmak zorunda olduğu ek sondaj çalışmasını gerçekleştirmeyeceğini açıkladı.
12. Blok’ta Afrodit dışında herhangi bir kaynak olup olmadığını tespit için
planlanmış olan ek sondajın iptalinin ardından, Noble’ın Mayıs sonu itibarıyla
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne 6 milyon Euro gibi bir tazminat ödeyerek Blok’un Afrodit dışındaki
kısımlarını devlete iade etmesi bekleniyor.
10 ve 11.
Bloklarda doğalgaz arama lisansını elinde bulunduran Fransız TOTAL, sismografik
araştırmalarda kayda değer kaynağa rastlamadığından sondaj yapmaktan vazgeçti
ve 10. Blok’u iade etti. 11. Bloktaki lisansını iki yıllığına uzatan şirketin en
az 2018’e kadar hiçbir sondaj faaliyetine girmesi beklenmiyor. 2, 3 ve 9.
Bloklardaki lisansı elinde bulunduran İtalyan-Güney Kore ortaklığı ENI/KOGAS
ise, 9. Blok’ta kazdığı Onasagoras ve Amathusa kuyularının boş çıkmasının
ardından iki yıllık uzatma alarak Kıbrıs’taki tüm faaliyetlerini durdurdu.
Yani şu anda ve öngörülebilir
bir süre boyunca Kıbrıs’ın elindeki tek kaynak ‘ispatlanmış’ değil, sadece ‘tahmini’
olan Afrodit. Afrodit rezervuarında, ortalama 4.5 trilyon ayak küplük bir gaz
rezervi olduğu tahmin ediliyor. Bunun sektördeki anlamı şu: Afrodit’te 4.5
trilyon ayak küplük gaz rezervi olma olasılığı %50. Henüz sadece ‘olası kaynak’
sınıfına giren Afrodit’teki doğalgazın keşfedileceğine veya çıkarılabileceğine dair
bir katiyet de yok.
Afrodit’te
bulunduğu tahmin edilen rezerv tek başına hiçbir satış projesini karlı
kılmadığından, Afrodit’in ya 90 kilometre ötedeki Mısır-Zohr ya da İsrail-Leviathan
rezervuarları ile birleştirilerek ticarileştirilmesi gerekiyor. Zohr’daki durum
ve Leviathan haznesinin geliştirilmesi ile ilgili ekonomik, jeolojik ve yasal zorluklar
ise başka bir makale konusu...
Afrodit önündeki
bir diğer engel ise, ticarileştirilebilmesi için İsrail ile imzalanması gereken
‘ortak işletme’ anlaşması. Afrodit’in bir kısmının İsrail sularında olduğunun
ortaya çıkması ile iki ülke arasında uzun bir süredir devam eden müzakerelerde
henüz hiçbir ilerleme yaşanmadı. Afrodit ile ilgili herhangi bir adım
atılabilmesi için ne kadarının İsrail sularında olduğu, nasıl geliştirilerek
ticarileştirileceği, ve buradan çıkarılacak muhtemel kaynağın paylaşımına dair İsrail
ile yapılacak anlaşma olmazsa olmaz.
Afrodit
rezervuarının, hem kendisinden, hem bölgeden, hem de dünya doğalgaz piyasasından
kaynaklanan bu realiteler nedeniyle uzun yıllar ticarileştirilememe riski taşıdığını
göz ardı ettiğimiz anda, net öngörüler yapmak yerine hayal kurmuş oluruz ki,
hele de Kıbrıs’ta olası bir çözümün finansmanı gibi kritik bir konuda böyle bir
lüksümüz yok.
No comments:
Post a Comment