Montaj Başlıyor
Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a su temini projesini,
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Su İşleri KKTC Proje Müdürü Birol Çınar ile
görüştük.
KKTC Proje Müdürü Çınar, su bedelinin ne
olacağından su dağıtımının özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine, projenin
çevreye verdiği zarardan, aynı borulardan elektrik veya doğalgaz geçirilip
geçirilmeyeceğine kadar tüm sorulara açık yüreklilikle yanıt verdi...
Çınar, toplamda yaklaşık
1 milyar 200 bin TL maliyetinde olan projenin sonuna yaklaşıldığını ve herhangi
bir aksilik olmazsa Mart 2014 itibarıyla KKTC’ye su temin etmeyi
hedeflediklerini belirtti. Bu proje
kapsamında Türkiye’de inşası neredeyse bitmiş olan Alaköprü barajından, deniz
yüzeyinin 280 metre derinliğinde askıda geçecek olan yaklaşık 80 km’lik deniz
hattı vasıtasıyla KKTC’de inşa edilen Geçitköy barajına getirilecek suyun
vatandaşa maliyetinin şu andakinden daha yüksek olmayacağını vurgulayan Çınar,
KKTC’nin 2040 yılına kadar olan içme, kullanma ve endüstriyel su ihtiyacının
karşılanacağının altını çizdi. Çınar, suyun 475 km uzunluğundaki isale hatları
ile Lefkoşa, Girne sahil şeridi, Mağusa-İskele ve Dipkarpaz’a dağıtılacağını,
Lefkoşa hattı için boru montajına başlandığını, Girne sahil şeridinin
ihalesinin tamamlandığını ve bu hafta içerisinde sözleşmesinin imzalanacağını,
Mağusa-İskele hattı projesi ihalesinin şu anda ilanda olduğunu ve Dipkarpaz
hattı projesinin ihalesinin de Ocak 2014’te gerçekleştirileceğini söyledi. Deniz
geçişi montajı ise, hava şartlarının uygun olması durumunda önümüzdeki hafta
başlayacak.
Mevcut su bedelinden daha
pahalı olmayacak
- Bu kadar maliyetli bir proje ile getirilecek
olan suyun satış fiyatının çok yüksek olacağından endişe ediliyor. Bu suyun
vatandaşa maliyeti ne olacak?
Birol Çınar: Su
temel bir ihtiyaç. Eğer su yoksa, maliyetine bakmazsınız. Bu su elbette
maliyetli bir su. Bedava olmayacağı kesin, ama çok pahalı da olmayacak. Ben
size şunu net olarak söyleyebilirim ki, vatandaşlar için mevcut su bedelinden
daha pahalı olmayacak. Yani KKTC’de yaşayan vatandaşlar, şu anda kaç lira
veriyorlarsa ondan daha fazla para ödemeyecekler.
- Öyleyse Türkiye’nin bu işten kazancı ne olacak?
Neden böyle bir şeye girişti?
Birol Çınar: Ha
Türkiye, ha KKTC, Yavruvatan... Bir ayırım söz konusu değil. Başka türlüsü
düşünülemez. Türkiye Cumhuriyeti Yavruvatan’a tabii ki bunu yapacak. Yapıyor da
zaten. Onun dışında, Türkiye içme suyu ihtiyacı olan diğer ülkelere de elini
uzatıyor.
Bu taşıma su değil
- Deniz suyu arıtma veya atık su arıtma projeleri
daha kolay olmaz mıydı?
Birol Çınar: Bu
proje, KKTC’nin 2040 yılına kadar olan içme, kullanma ve endüstri suyu
ihtiyacını karşılayacak. Yani birkaç yıllık bir proje değil, uzun vadeli bir
proje. Deniz suyu arıtma son çaredir, çünkü tuzlanmayı artırır ve çevreye büyük
zarar verir. Aynı zamanda çok daha maliyetlidir. Ülkeler bunu son çare olarak
kullanıyorlar. Atık su arıtılabilir. Ancak atık suyu içme suyu yerine tarımda
sulama suyu olarak kullanmak şu anda daha ekonomik. Onunla ilgili
çalışmalarımız var ve devam ediyor… ama içme suyu olarak kullanmak gibi bir
niyetimiz yok. Yani KKTC’nin su sıkıntısını şu anda köklü olarak çözmenin tek
yolu Türkiye’den adaya su getirmek.
- Peki taşıma suyla değirmen döner mi?
Birol Çınar: Bu
taşıma su değil aslına bakarsanız. Biliyorsunuz, daha önceki yıllarda balonla
taşıma yapıldı. Ona belki bu benzetme yapılabilirdi. Ama bu projenin, herhangi
bir yerin içme suyu ihtiyacını karşılamak için yaptığımız tesislerden bir farkı
yok. Tek farkı, birini karada döşüyorsunuz, diğerinin bir kısmını denizden
geçiriyorsunuz. Buna taşıma su değil, ancak iletilen su demek lazım. Zaten
yerleşimlerin içme veya kullanma suyu ihtiyacı iletilerek karşılanır.
Dolayısıyla bu benzetme, bu anlamda, bu proje için çok yerinde değil.
Özelleştirme de seçeneklerden
biri
- Bu 475 km’lik isale hatları sadece ana hatlar mı
yoksa şebeke bağlantıları da buna dahil mi?
Birol Çınar:
Bunlar şebekeyi besleyen ana hatlar. Bizim projemizin kapsamında ana hat-depo
bağlantıları var. Şebeke bağlantıları yok. Zaten belediyelerin mevcut şebeke
bağlantıları var. Olmayanlar için de Kıbrıs Su İşleri gereğini yapıyor.
- Yani içme suyunun şehir içi dağıtımda
belediyelerin şebekesi mi kullanılacak?
Birol Çınar:
Evet. Bizim çalışmamız suyu 475 km isale hattıyla mevcut depolara iletmek.
Ondan sonrasını tamamen KKTC tarafı yapacak. Onlar da eşzamanlı çalışıyorlar
zaten.
- Belediyelerle bu konuda bir anlaşmaya varmak
için mi çalışıyorlar?
Birol Çınar: Tabii.
Bu konuyu Kıbrıs Su İşleri ve belediyelerle konuşmak lazım. Yani mevcut
depolara su aktarılacağı için çok büyük bir iş yok aslına bakarsanız.
- Bu durumda, depolarına aktarılan suyun ödemesini
belediyeler mi yapacak?
Birol Çınar: Bu
daha sonra değerlendirilecek olan bir konu. Bunun işletmesini kim yapacak?
Mevcut şekliyle mi devam edecek, yoksa yeni bir yöntem mi geliştirilecek... O
konudaki çalışmalar devam ediyor. Henüz net karar verilmedi.
- Özelleştirme de seçeneklerden biri mi?
Birol Çınar: Tabii.
Bu kadar büyük, komplike bir sistemin özelleştirilmesi de alternatifler
arasında. Mevcut düzende de devam edebilir.
80 km niye 180 km olmasın?
- Bu suya barış suyu da deniyor. Suyun Güney
Kıbrıs’a götürülmesi ile ilgili bir temas veya çalışma var mı?
Birol Çınar: Bu
konuda size bir şey söylemem mümkün değil. Ben şu anda size sadece teknik
olarak yapılanlarla ilgili bilgi verebilirim. Bizim birinci önceliğimiz suyu
Türkiye’den KKTC’ye getirmek ve adada dağıtmak. Sonrası ne olur bilemiyorum.
Bu suyu Kıbrıs’tan Ortadoğu’ya yönlendirme hedefiniz
var mı peki?
Bakın, bu projeyi
herkes dört gözle bekliyor. Siz suyu 80 km boyunca deniz yüzeyinin 280 metre
altından boruyla iletebiliyorsanız, bu 80 km niye 180 km olmasın?
Çok yakında hep birlikte
bunun yapılabilir olduğunu göreceğiz
-Benzer projeler hep kuma döşenen borularla
gerçekleştirildi. Bu projede deniz geçişi neden kum üzerinde değil?
Birol Çınar:
Türkiye ile KKTC arasında en derin nokta 1,450 metre. 1,450 metre derindeki
basınca dayanacak boruyu yapmak ve o derinliğe indirmek hiç ekonomik değil.
- New York Times gazetesinde yayınlanan bir
makalede bazı mühendisler bu proje için ‘deneysel’ ifadesini kullanıyor ve
çalışıp çalışmayacağını sorguluyor. Hatta dünyada ilk kez uygulanacak deniz geçişinin
inşa edilip edilemeyeceğini bile sorguluyorlar. Bu projenin tamamlanıp çalışacağından
emin misiniz?
Birol Çınar:
Kesinlikle. Hiçbir kuşkumuz yok. Biz bu işin 100% yapılabileceğine ve
çalışacağına eminiz. Bu tarz eleştiriler mutlaka olacaktır ama çok yakında hep
birlikte bunun yapılabilir olduğunu göreceğiz. Zaten yapılabileceğine inanmasak
biz bu işe başlamazdık, bu yola girmezdik. Teknik olarak yapılamayacak bir şeyi
Devlet Su İşleri gibi büyük bir kurum riske etmez.
-Deniz geçiş montajı için hava şartlarının uygun
olması gerektiğini belirttiniz. Proje bittikten sonra deniz geçişinde herhangi
bir teknik arıza olması durumunda hava şartları müdahaleyi etkileyecek mi?
Birol Çınar: Hava
şartları montaj için daha önemli. Proje bütün deniz şartları düşünülerek
hazırlandı. Olası bir teknik arızaya her zaman müdahale edilebilecek. Bir de şu
var, teknik arıza olduğunda zaten Geçitköy barajında su depolandığı için bir su
kesintisi olmayacak. Barajda depolanan su kullanılana kadar zaten gerekli bakım
onarım da yapılmış olacak.
-Denizdeki boru hattı deprem ve kazalara karşı
nasıl korunacak?
Birol Çınar: Bu
proje dokuz yıllık bir çalışmanın ürünü. Denizde ve karada birçok deney ve
araştırma yapıldı. Depreme dayanıklılık testleri yapıldı. Mühendislik anlamında
yapılması gereken her şey yapıldı. Deniz yüzeyinin 280 metre altını seçmemizin
nedeni de, en gelişmiş denizaltının 200 metrenin altına inmemesi. Bu, en
emniyetli derinlik aslına bakarsanız. Yani öncesinde bu işin yapılabilirliği ve
güvenliği kanıtlandı ve ondan sonra inşaata geçildi. O konuda hiçbir soru
işareti yok. Ayrıca boru hattı üzerinden
geçecek deniz taşıtları bilgilendirilecek ve gerekli güvenlik önlemleri
alınarak geçirilecek. Akıllı boru sistemi ile donatılan hat erken uyarı sistemi
ile de muhtemel arızaları işletme merkezine bildirecek.
KKTC makamları ile işbirliği
içinde çalışıyoruz
- Bu proje ile ilgili olarak KKTC makamlarının saf
dışı bırakıldığı ve söz haklarının olmadığı eleştirileri var. Bu doğru mu?
Birol Çınar:
Bakın, biz yaklaşık 2 yıldır buradayız. İlgili Bakanlığın ilgili Müdürlükleriyle
yakın temas halindeyiz. Dolayısıyla beraber çalışıyoruz.
Kararları birlikte mi veriyorsunuz?
Birol Çınar:
Zaten iki ülke arasında bu proje ile ilgili bir anlaşma var. Bu anlaşmada
nelerin yapılacağı, kimler tarafından yapılacağı çok net olarak açıklanmış.
Buna da iki ülke imza atmış. Çalışmalar bu çerçevede yapılıyor. Bu anlaşmanın
gereğini her iki ülkenin de ilgili kurumları yerine getiriyor. Dolayısıyla, biz
buradaki yetkililerle son derece uyumlu çalışıyoruz. Bu bir işbirliği. KKTC’nin
ilgili kurumlarından destek almadan bu projeyi bu aşamaya getirmek mümkün
değil.
Nerelerin sulanacağı henüz
açıklanmadı
- Su boru hattının geçeceği bölgelerde arazi
satışlarında büyük artış olduğu söyleniyor. Hatta bazı sivil toplum örgütü
yetkilileri bu su etrafında bir rant mafyasının oluştuğundan endişe ettikleri
açıkladılar. Bununla ilgili bir bilginiz var mı?
Birol Çınar: Ben
bu projenin başındaki kişi olarak, henüz Güzelyurt’ta ya da Mesarya’da
nerelerin sulanacağını bilmiyorum. Bu bilgileri kim nereden çıkarıyor onu da
bilmiyorum. Biz şu anda nereyi sulayacağımızı açıklamadık, söylemedik. Sadece
Güzelyurt’ta 6,400 hektar, orta Mesarya’da da 7,400 hektar alan sulanacak
diyoruz. Ama bu alanların nereler olduğu şu an netleşmedi, üzerinde
çalışılıyor. Güzelyurt ve Mesarya’da proje çalışmaları devam ediyor. Dolayısıyla
bunu söyleyenler neye göre söylüyorlar bilemiyorum.
Sulama konusundaki kararı KKTC makamları mı
verecek?
Birol Çınar: Bu
konuda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bir planlama yaptı. Bu suyun sulama
için kullanılacak olan kısmı ile nerelerin sulanmasının ekonomik olacağını
çalıştı. Proje ortaya çıktıktan sonra karar birlikte verilecek.
Çevreye hiç zarar vermedik
dersek yalan söylemiş oluruz
- Proje doğaya, çevreye ve ekolojiye büyük bir
zarar vermekle eleştiriliyor. Geçitköy/Hisarköy vadisinin arazi yapısını
değiştirmek, Geçitköy barajı için yüzbinlerce ton patlayıcı kullanmak, baraj
inşaatı için Hisarköy sırtlarında yeni bir taş ocağı yaratmakla
suçlanıyorsunuz.
Birol Çınar:
Çevre konusunda herhalde en hassas kurumlardan biriyiz. Yaptığımız her işin
çevreye en az şekilde zarar vermesi için elimizden geleni yapıyoruz. Nitekim
yaptık da. Siz insanların en temel ihtiyacını karşılamak için bir proje
yapıyorsunuz. Bu proje yapılırken mutlaka ağaç da keseceksiniz, kaya da lazım
size, kaya ocağı da işleteceksiniz. Ama şunu bilmek lazım. Biz kaç ağaç
kestiğimizin envanterini tutuyoruz. Bu su geldikten sonra bir ağaç kestiysek 1,000
ağaç dikeceğiz. Hiç ağaç kesmedik, çevreye hiç zarar vermedik dersek yalan
söylemiş oluruz. Ama bu zararı en aza indirmeye çalıştık. Güzelyalı pompa
istasyonunun olduğu yerde kaplumbağaların yumurtlama bölgesi var mesela. İlgililer
bizi uyardıktan sonra biz orada 4 ay ışık yakmadık. Şantiye çevresi gece
karanlıkta kaldı. Şunu biliyoruz: Mutlaka olumlu yorumların yanında eleştiriler
de olacak. Eleştirileri dinleyeceğiz ve hatamız varsa düzelteceğiz. Ama şunu
söyleyeyim: Biz hakikaten çevreye mümkün olan en az ölçüde zarar vermek için
çalıştık. Son derece hassas davrandık. Kaya ocağını ilgili dairenin gözetiminde
işlettik. Yoğun patlatma yapmadık, kırıcılarla çalıştık. Ben bu eleştirileri
biraz acımasızca buluyorum doğrusunu söylemek gerekirse. İşin tamamına
bakıldığında çok ufak bir ayrıntı. Sonrasında bu su geldiğinde, baraj
dolduğunda, ağaçlar dikildiğinde, çevre yeşerdiğinde bunların hepsinin
unutulacağını düşünüyorum.
Projenin KKTC ayağında – spesifik olarak gölet
inşaatı ve taş ocağının - Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmadığı iddia
ediliyor. Bu doğru mu?
Birol Çınar: Var.
KKTC Su Temin Projesi’nin ÇED raporu
var. İsale hattı güzergahında kaç tane ağaç kesilecek, hat nerelerden geçecek,
bununla ilgili KKTC ilgili kurumunun mevzuatı gereği yapılması gereken her şey
yapıldı. Projede kesinlikle ayrıcalık yok. Hatta şunu da söyleyeyim, Türkiye’de
içme suyu tesisleri, isale hatları ÇED’den muaftır. Fakat KKTC’de gerekli olduğu
için biz bu proje kapsamında ÇED raporu hazırlattık ve ilgili kuruma
onaylattık.
Proje KKTC’nin 2040 yılı
nüfusuna göre tasarlandı
-Bu tarz su temin projelerinin dünyada artık pek
tercih edilmediği, çünkü su talebini karşılamaktan çok, sulama yapılan arazinin
ve bölgedeki yapılaşmanın artmasına neden olarak su sıkıntısını daha da kötüleştirdiği
söyleniyor. Buna katılıyor musunuz?
Birol Çınar: Biz KKTC’nin
uzun vadedeki içme suyu ihtiyacını belirlerken, o uzun vade diye belirlemiş
olduğumuz tarihteki, yani 2040’taki nüfusu, turizmi, yapılaşmayı düşünerek çalıştık.
Yani bütün proje 2040 yılındaki tahmini nüfus, tarım arazilerindeki artış ve
yapılaşma hesaba katılarak yapıldı. Dolayısıyla bu yorum doğru, su gittiği
zaman mutlaka kullanım artacaktır. Ama bu zaten hesaba katıldı.
-2040 yılı için öngördüğünüz nüfus ne?
Birol Çınar: Tahmini
390,000.
Sistem sadece su nakli için
tasarlandı
- Türkiye’den Kıbrıs’a bir de elektrik nakil
projesi söz konusu. Elektrik aynı hat üzerinden getirilebilir mi?
Birol Çınar: Hayır,
elektrik aynı hattan nakledilmeyecek. Bizim güzergahımızda böyle bir enerji
nakil hattı olmayacak. Elektrik nakli ile ilgili bir proje var ama bunun bizim
projemizle hiçbir alakası yok. O, deniz tabanında döşenecek büyük bir
ihtimalle.
Peki Güney Kıbrıs ile bu konuda bir anlaşma olursa
bu hattan doğal gaz geçirilmesi söz konusu olabilir mi?
Birol Çınar: Hayır.
Bizim sistemimiz sadece su için tasarlandı.
No comments:
Post a Comment