ORTAK OLDUK:
Mavroyannis: Müzakerelerde ilk defa rakipler olarak değil ortaklar olarak
çalışıyoruz. İnsanın muhatapları ile gurur duyması fevkalade bir şey. Ben
muhatabımın Özdil Nami olmasından gurur duyuyorum. Aynı şey liderler için de
geçerli.
BORÇLARI
SİLİNMELİ: Mavroyannis: Türkiye Kıbrıslı Türklerin borçlarını silmez ve 17
milyar euro dolaylarındaki borcu geri isterse çözüm imkansız hale gelir.
Türkiye’nin bu borcu silmeye istekli olduğu yönünde işaretler alıyoruz.
MÜLKİYET HAKKI
İLLE İADE DEMEK DEĞİL: Mavroyannis: Kişilerin mülkiyet hakkını tanımak demek
herkesin malına geri döneceği anlamına gelmez. Mülkiyet hakkı tazmin edilebilen
tek haktır. 1963’teki mülkiyet yapısına geri dönmek imkansızdır. Çözümden
sonraki 2-3 yılda tüm mülkiyet sorunlarının aşılmasını planlıyoruz.
MÜZAKERECİLER
GÖREVİN SONUNDA: Mavroyannis: Müzakereciler olarak yapabileceklerimizin sonuna
gelmek üzereyiz. Süreç artık tamamen siyasileşiyor. Bundan sonra iş liderler
tarafından siyasi iradenin gösterilmesine, siyasi kararların alınmasına
kalacak.
GARANTİLER
AŞAMALI: Mavroyannis: Her iki tarafın da kendini güvende hissedeceği bir formül
arayışındayız. Bugünkü garanti sistemi değişecek. Aşamalı bir yaklaşım üzerinde
duruyoruz. Çözümün ilk günündeki garanti yapısı ile zaman geçtikten sonraki
garanti yapısı aynı olmayacak. BM’nin rolü artacak.
VATANDAŞLARIN
KÖKENİ BİZİ İLGİLENDİRMEZ: Mavroyannis: Kıbrıs’ta geleneksel olarak 4’e 1’lik
bir nüfus oranı olmuştur. Bu oran korunduğu müddetçe kim Türkiye kökenli, kim
Kıbrıslı Türk diye sorgulamayız. Vatandaşlarının kompozisyonu Kıbrıslı
Türklerin iç meselesidir.
ESRA AYGIN
Kıbrıslı Rum
Müzakereci Andreas Mavroyannis, 2016 yılı içerisinde çözüme varmanın mümkün
olduğunu, bundan sonra işin büyük kısmanın siyasi cesaret gösterip siyasi
kararların alınmasına kaldığını belirtti. Mavroyannis “Bugün Kıbrıs’ın yeniden
birleştirilebilmesi olasılığı hiçbir zaman olmadığı kadar büyüktür” dedi.
Stelios Vakfı’nın
iki toplumlu kafesinde müzakerelerdeki son durum ile ilgili bilgi veren Mavroyannis,
Kıbrıs müzakere tarihinde ilk kez tarafların masada rakip olarak değil ortak
olarak oturduklarını, liderlerin kendi toplumlarının çıkarlarını korumaya
odaklanırken karşı tarafın çıkarlarını da gözönünde bulundurduğunu ve her iki
taraf için iyi bir gelecek vizyonu ile çalıştıklarını belirtti.
Mavroyannis, “İnsanın
muhatapları ile gurur duyması fevkalade bir şey. Ben muhatabımın Özdil Nami
olmasından gurur duyuyorum. Aynı şey liderler için de geçerli” diye konuştu.
Çözümün
gerçekleşmesi için her iki tarafın da elinden geldiğini yaptığını, ancak
Türkiye’nin belli konularda katkısı olmaksızın bir çözüme ulaşmanın imkansız
olduğunu belirten Mavroyannis “sadece garantiler konusunda değil, çözümün
uygulanması ve finansmanı konusunda da Türkiye’nin katkısına ihtiyacımız var”
dedi. Mavroyannis sözlerine şöyle devam etti:
“Bugün Kıbrıslı
Türklerin Türkiye’ye 17 milyar euro dolaylarında bir borcu var. Türkiye
Kıbrıslı Türklerin borçlarını silmez ve bu miktarı geri isterse çözüm imkansız
hale gelir. Federal devlet daha oluşmadan çöker.”
Rum müzakereci, Türkiye’nin
bu borcu silmeye istekli olduğu yönünde işaretler aldıklarını da sözlerine
ekledi.
Mülkiyet
konusunda tarafların büyük bir aşama kaydettiklerini belirten Mavroyannis,
liderlerin geçtiğimiz yıl içerisinde vardıkları bir mutabakatla bireysel
mülkiyet hakkını tanıdıklarını hatırlattı, ancak bireysel mülkiyet hakkının
tanınmasının herkesin malına geri döneceği anlamına gelmediğini vurguladı.
Mavroyannis “Hiç kimsenin
mülkiyet hakkı ihlal edilmeyecek. Ancak kişilerin mülkiyet hakkını tanımak,
herkesin malına geri döneceği anlamına gelmez. Mülkiyet hakkı tazmin edilebilen
bir haktır. 1963’teki mülkiyet yapısına geri dönmek imkansızdır” dedi.
Rum müzakereci çözümden
sonra kurulacak olan Mülkiyet Komisyonu’nun 2-3 yıl içerisinde tüm mülkiyet
sorunlarını çözmesini planladıklarını da belirtti.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu Başkanlığı’na aday olan Mavroyannis, Mayıs sonuna kadar
görevinin başında olacağını ancak Mayıs sonunda adaylığı için çalışmak üzere
New York’a gideceğini söyledi. Mavroyannis gidişinin müzakereleri
etkilemeyeceğini çünkü zaten müzakereciler olarak yapabileceklerinin sonuna
yaklaştıklarını belirtti.
“Biz
müzakereciler olarak yapabileceklerimizin sonuna gelmek üzereyiz. Süreç artık
tamamen siyasileşiyor. Bundan sonra iş liderler tarafından siyasi iradenin
gösterilmesine, siyasi kararların alınmasına kalacak” diye konuşan Mavroyannis
“Eğer ben gittikten sonra hala müzakerecilere ihtiyaç olursa yerime birisi
atanacaktır. Hiç kimse yeri doldurulamaz değildir. Müzakereler kişisel değil kolektif
bir çalışmanın ürünüdür,” dedi.
Garantiler
konusunda tarafların eski uzlaşmaz pozisyonlarından çok daha farklı bir noktada
olduğunu belirten Mavroyannis, “Taraflar, her iki toplumun da kendisini güvende
hissedeceği bir sistemin oluşturulması gerektiği konusunda mutabık. Bu da şu
anki garanti sisteminin değişmesi gerektiği anlamına geliyor.
Aşamalı bir
yaklaşım üzerinde duruyoruz. Çözümün ilk günündeki garanti yapısı ile zaman
geçtikten ve toplumların birbirlerine olan güveni arttıktan sonraki garanti
yapısı aynı olmayacak” dedi. Rum müzakereci, Garanti Antlaşmasından çok İttifak
Antlaşmasının devrede olacağı ve BM’nin güvenlik konusundaki rolünün artacağı
bir formül üzerinde durduklarını belirtti.
Türkiye kökenli
KKTC vatandaşlarının durumunun ne olacağının sorulması üzerine Mavroyannis
şöyle konuştu:
“Kıbrıs’ta
Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında geleneksel ve tarihi olarak 4’e 1’lik
bir nüfus oranı var. Bu oran bozulmadığı sürece Kıbrıs Türk tarafında kim
Türkiye kökenli, kim Kıbrıslı Türk diye sorgulamayacağız. Nüfus kompozisyonu
veya yapısı Kıbrıs Türk tarafının kendi meselesidir.”
Kuzeydeki hükümet
değişiminin müzakereleri nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Mavroyannis,
teoride Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı’nın bağımsız olduğunu ve hükümet
değişimlerinden etkilenmeden müzakereleri sürdürebileceğini, ancak pratikte
hükümetin süreci etkileyebilecek adımlar atmasının mümkün olduğunu söyledi.
Mavroyannis UBP-DP hükümetinin, kuzeydeki bazı kiliselerde ayin yapılması için
yapılan başvuruları reddettiğini verilen bazı izinleri de iptal ettiğini
belirterek, “Bu gibi şeyler olumlu ortamı bozacak ve toplumlar arasındaki
güveni sarsacak şeylerdir,” dedi.
Mavroyannis son
olarak, Kıbrıs’ta aynı bir barış projesi olan Avrupa Birliği’nde olduğu gibi, barışın
organik koşullarını oluşturmak için çalıştıklarını belirtti ve “Yapmamız
gereken Kıbrıs’ta iki toplum arasında bir çatışmayı düşünülemez, tasavvur
edilemez kılmaktır. Aynı Fransa ve Almanya’nın bugün savaşa girmesinin tasavvur
edilemez olduğu gibi” dedi.
No comments:
Post a Comment