Esra Aygin
Almanya Nisan ayında kuzeyde yapılan
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini nasıl değerlendiriyor? Kıbrıslı Türklerin büyük
bir oy çoğunluğu ile Sayın Mustafa Akıncı’yı seçmeleri ne anlama geliyor?
Nikolai von Schoepff: Bu
sonuç, Kıbrıslı Türklerin seçimden önceki gidişattan bıktıklarını gösteriyor.
Sayın Mustafa Akıncı’nın seçilmesi, çözüm için çalışacak kararlı ve güçlü bir
lidere verilmiş net bir ‘evet’ oyudur. Sayın Akıncı ile tanıştım. İlk andan
itibaren geniş siyasi tecrübesini, çözüm odaklı yaklaşımını ve güçlü
kararlılığını size hissettiren biri. Akıncı’nın seçimi yeşil hattın her
iki tarafında yeni bir umut ve heyecan
yaratmıştır. Hatta Cumhurbaşkanı Anastasiadis de Akıncı’nın seçiminin bir dönüm
noktası olduğunu, büyük bir değişim yarattığını açıklamıştır. Ben de böyle
düşünüyorum. Bunun için herkesin Sayın Akıncı’ya teşekkür etmesi gerekiyor.
Tabii ki, kuzey Kıbrıs’taki seçmenleri de çözüm ve Avrupa’nın ayrılmaz bir
parçası haline gelmek yönünde yaptıkları açık tercih için tebrik ediyorum.
Akıncı’nın varlığı, yeni müzakere sürecini
başarısızlıkla sonuçlanan önceki süreçlerden farklı kılmak için yeterli mi?
Schoepff:
Şu anki süreçte önceki süreçlere göre büyük bir fark var. Kıbrıslı Türkler
Sayın Akıncı’yı seçerek, ‘farklı bir Kıbrıs istiyoruz’ dediler. Ve güneydeki
hissiyatın da aynı olduğunu düşünüyorum. Hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı
Rumlar arasında, Türkiye ve Yunanistan’ın kontrolünde olmak yerine bir ‘Kıbrıs
ulusu’ kurma isteği yaygınlaşıyor. ‘Kıbrıslılık’ kimliği her iki tarafta da öne
çıkmış durumda. Şu anda önemli olan, her iki toplumda da var olan bu yeni
dinamiğin üzerine somut bir şey inşa etmek. Şartlar hiç bu kadar iyi olmamıştı
ve bir daha hiç bu kadar iyi olmayacak. Ve her iki liderin de bu gerçeğin
farkında olduğuna inanıyorum. Her iki lideri de çok beğeniyorum. Her ikisi de
çok pragmatik, ve her ikisi de Avrupa içerisinde birleşik bir Kıbrıs kurma
vizyonuna sahip. Aynı jenerasyona aitler, her ikisi de Limasollu, birbirlerini
anlıyorlar ve geçmişten beri aynı amacın peşindeler. Aralarında büyük bir uyum
olduğu izlenimini ediniyorum. Birleşik federal bir Kıbrıs Avrupa ve Orta Doğu
arasında bir ticaret ve iş geçidi haline gelecek ve istikrarsızlık ve
sorunlarla boğuşan Orta Doğu ve tüm Arap bölgesi içerisinde bir istikrar
merkezi olacaktır. Liderler bunu görüyorlar. Kıbrıs şu anda doğru yolda.
Kıbrıs’ta çözüme şahit olan büyükelçi
olabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Schoepff: Olacağım konusunda çok umutlu ve
iyimserim. Süreç çok iyi ilerliyor ve durum birkaç ay içerisinde tamamıyla
değişti. Şu anda, iki ay önce rüyamızda görsek inanamayacağımız çok olumlu
şeyler duyuyoruz ve görüyoruz.
Almanya’nın müzakere sürecindeki tavrı ve
rolü ne?
Schoepff: Almanya
müzakereleri yakından izliyor. Şansölye Angela Merkel, Cumhurbaşkanı
Anastasiadis ile sürekli yakın temasta. Çok yakın gelecekte Almanya Dışişleri
Bakanı Frank-Walter Steinmeier de dahil, Almanya’nın önde gelen siyaset
adamları Kıbrıs’ı ziyaret ederek her iki liderle de görüşecekler. Almanya
müzakerelerin yeniden başlamasını çok büyük bir memnuniyetle karşılıyor ve her
iki lidere bütün kalbiyle mevcut ivmeyi korumaları ve yakın zamanda bir sonuca
varmak için gerekli olan cesaret ve dirayeti göstermeleri için şans diliyor.
Yeni Kıbrıs Avrupa Birliği’nin tam üyesi olacağından, varılacak çözümün Avrupa
Birliği müktesebatı ile uyumlu olması gerektiğini söylemeye gerek yok. Hem
Avrupa Birliği hem de Almanya gerektiği zaman sürece yardımcı olmaya hazırdırlar.
Ancak süreç iki topluma ait bir süreçtir. Adil ve kalıcı bir çözümü sadece iki
toplum lideri yapabilir.
Müzakerelerde Ekim sonu veya Kasım başına
kadar önemli ilerleme sağlanması ve daha sonra, Türkiye, Yunanistan ve Birleşik
Krallık’ın da katılımıyla çok-taraflı bir toplantıda garantiler konusunun ele
alınması gibi bir hedef dile getiriliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Schoepff: Bu tamamıyla o zamana kadar sağlanacak
ilerlemeye bağlı. Liderler işin aciliyetini hissettikleri sürece – ki şu anda
bunu hissediyorlar – takvimlere ihtiyaç yoktur. Anladığıma göre, iki taraf,
garantilerin, çözümün tüm diğer unsurları ele alındıktan ve tüm iç konular
konuşulduktan sonra tartışılacağı konusunda anlaştı. Bunun pratik bir yaklaşım
olduğunu düşünüyorum. Günün sonunda garantiler konusu birleşik Kıbrıs’ın karar
vereceği bir konu, ama ben birleşik federal Kıbrıs’ın garantilere ihtiyacı
olduğunu düşünmüyorum. Kıbrıs, çözümden sona, herhangi bir başka normal tam AB
üyesi devlet gibi olmalıdır.
İki lider güven artırıcı önlemler konusunda
da somut adımlar atıyorlar. Bugüne kadar konuşulan önlemler ile ilgili ne
düşünüyorsunuz?
Schoepff: Güven
artırıcı önlemler halka çok güçlü bir mesaj vererek bir arada yaşama kavramının
inşa edilmesine ve Kıbrıslıların ortak vatanının inşa edilmesine yardımcı
oluyor. Günlük yaşamı kolaylaştırmanın yanı sıra, kaydedilen ilerlemenin
Kıbrıslılar için görünür ve somut hale gelmesini sağlıyorlar. Bu bağlamda,
güven artırıcı önlemler olumlu bir atmosfer yaratıyor, insanları birbirine
yaklaştırıyor ve halkı çözüme hazırlıyor.
Almanya’nın yeniden birleşmesinden edindiğiniz
tecrübelere dayanarak, sizce iki toplumu birbirine yaklaştırmak için ne gibi
güven artırıcı önlemler faydalı olur?
Schoepff: Almanya’da biz özel sektörün gücüne çok inanıyoruz.
İki ekonomi arasında daha büyük bir bağ, iş dünyasında daha fazla ortak proje, ve
ortak projelerin desteklenmesi insanları birbirlerine daha çok
yaklaştıracaktır. Bu aynı zamanda, Kıbrıs’ı uluslararası yatırımcıların
haritasına da dahil edecektir. Kıbrıs’ın her iki tarafındaki ticaret odasının başkanı
ile Almanya’ya yaptığım ziyaret bu açıdan çok başarılıydı. Almanya’da ilk kez
Kıbrıs’ın bir bütün olarak tanıtımını yaptık. Hannover, Münih ve Berlin’de çok
iyi toplantılarımız oldu. Ben iş dünyası ve ekonominin geliştirilmesinin çok
önemli olduğunu düşünüyorum.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası ile yakın ilişkileriniz
olduğunu biliyorum. Onun dışında Kıbrıslı Türklerle ilişkileriniz nasıl?
Kuzeyde ne kadar aktifsiniz?
Schoepff: Aslında burada daha fazla zaman geçirdikçe
kuzeyi daha da çok seviyorum. Oradaki misafirperverlik çok hoşuma gidiyor.
Kıbrıs Türk toplumu ile ilgili iki amacım var ve bunu şimdi size
açıklayabilirim: Birincisi bir Kıbrıs-Alman Ticaret Odası kurmak. Bu ticaret
odasının Kıbrıs bacağı iki-toplumlu olacak ve Kıbrıslı Türkleri de kapsayacak.
Bu konuda halihazırda her iki taraftaki ticaret odası ile çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. İkincisi, en kısa zamanda kuzeydeki ofisimizi güçlendirmek, orada
daha güçlü bir mevcudiyete sahip olmak ve her açıdan Kıbrıs Türk toplumu
içerisinde daha aktif olmak istiyorum.
Toplumların birbirlerine yakınlaşmalarının
önündeki en büyük engel veya zorluk nedir, yine Almanya’daki tecrübenize
dayanarak cevap verebilir misiniz?
Schoepff: Almanya
bölünmüşlüğün ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Yeniden birleşme ise bir
süreçtir. Başarılı olması için zamana ihtiyaç vardır. Berlin duvarının yıllar
önce yıkılmasının ardından bugün hala yeniden birleşmenin hem zorluklarını, hem
de faydalarını her gün yaşıyoruz. En önemli şey, hiç kimsenin kendisini dışlanmış
hissetmeyeceği bir eşitlik ve karşılıklı saygı ortamının yaratılmasıdır. Bireyler,
yeni devletin kendilerini veya çabalarını görmediğini, taktir etmediğini
düşünürlerse bir süre sonra kendilerini yeni bir toplum yaratma sürecinin
dışına çıkaracaklar ve bu çabaya katkı koymayı reddedeceklerdir. Bunun yanı
sıra, birleşik Kıbrıs’ta mutlaka ortak, birleşik bir siyasi yapı ve seçim süreci
olması gerektiğine inanıyorum. Çözümden sonra, ancak her iki toplumun da
desteğini alan siyasetçiler bir yere gelebilmeli. Siyaset ayrılık değil, bir
yeniden birleşme aracı olmalı.
Kıbrıs’ta çözümün finansal etkilerinin ne
olacağı ile ilgili elinizde ne gibi veriler var?
Schoepff: Bu
alanda gördüğüm tüm çalışmalar çözümün ekonomik faydalarının çok büyük
olacağını gösteriyor. Bunun da üç basit nedeni var: Öncelikle, bu ‘donmuş
çatışma durumu’ nispeten istikrarlı gibi görünüyor olsa da, uluslararası
yatırımcılar için bir siyasi risk içermektedir. Kıbrıs, ancak bu risk faktörünü
ortadan kaldırdığında Avrupa ve Yakın-Orta Doğu arasında bir ticaret ve iş
merkezi olma potansiyeline tam olarak ulaşabilecektir. İkincisi, Kıbrıs’ın çok
küçük olan piyasası önemli derecede büyüyecek ve Avrupalı ihracatçılar için
Kıbrıs üzerinden geçiş sağlanacak bölge Türkiye’den Mısır’a kadar
genişleyecektir. Üçüncüsü çözümün kendisi, altyapı ve idari alanlarında bir
dizi kamu yatırım projesini tetikleyecektir. Çözümün bu genel etkileri herkesçe
biliniyor. Ancak yeniden birleşmenin sağlayacağı mali değeri tam olarak ölçmek
hala çok zor. Bu konuda akademisyenler veya araştırmacılar tarafından bazı
raporlar hazırlanmış olsa da profesyonel şekilde bu alanda bir çalışma
yapılmadı. Bana göre, Uluslararası Para Fonu IMF kuzey ve güney için
makroekonomik bir çerçeve analizi yapabilecek en uygun kurumdur. Böylesi bir
analiz, önümüze iki ekonominin uyumluluğu ve büyüme potansiyeli ile ilgili çok
daha net bir tablo koyacaktır. IMF’nin yapacağı ekonomik etki analizi,
Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinin gerçek faydaları ve finansal gereklilikleri ile
ilgili bizlere güvenilir veriler sağlayacaktır. Ve ben bunun şu anda hayati
öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Böyle bir araştırma için IMF’nin
yetkilendirilmesinin çok iyi bir güven artırıcı önlem de olacağını düşünüyorum.
Son olarak, Yunanistan’daki gelişmeler ile ilgili düşüncelerinizi
bizimle paylaşır mısınız?
Schoepff: Aslında, bu konuda çok fazla yorum
yapmak istemiyorum. Sadece, Avrupa’nın Yunanistan’ı asla yalnız bırakmayacağını
söyleyebilirim. Kıbrıs aslında bu konuda çok olumlu bir örnek. Finansal krizi
çözmek konusunda Kıbrıs çok sonuç-odaklı davrandı. Mali krizi çok iyi yönetti
ve tüm Avrupa’da çok olumlu bir algı yarattı. Zor ama gerekli reformları büyük
bir disiplin ile gerçekleştirerek ve sağlam bir mali politika güderek şu anda
olumlu mali rakamlar elde etmeye başladı ve ekonomi tekrar büyüme trendine
girdi.
No comments:
Post a Comment