BM’nin varlığı sorgulanıyor
Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, BM’nin adadaki
varlığının çözüme mi yoksa çözümsüzlüğe mi hizmet ettiğinin bazı ülkelerce
sorgulanmaya başlandığını söyledi.
Oslo Barış
Araştırmaları Enstitüsü PRIO’nun Lefkoşa’da Ara Bölge’de organize ettiği “Avrupa’da
Çatışma – Çatışan Avrupa: Avrupa’da ve Çevresinde Çatışmanın Değişen Doğası”
temalı konferansa katılan Eide, konuşmasının ardından Havadis gazetesinin sorularını
yanıtladı.
Eide, BM Güvenlik
Konseyi’nin Kıbrıs ile ilgili tutumunun açık olduğunu, ancak 50 yılın ardından
BM’nin Kıbrıs’taki varlığının bazı ülkelerce sorgulanmaya başlandığını söyledi.
Eide sözlerine
şöyle devam etti: “Benim özel danışman
olarak görevim taraflara Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi konusunda yardımcı
olmak. Eğer bu değişecekse, bunun kararını BM Güvenlik Konseyi verecektir. Şu
anda BM Güvenlik Konseyi’nin tüm Daimi Üyeleri Kıbrıs’ın birleştirilmesi ve
BM’nin de buna yardımcı olması konusunda hemfikirdir. Ancak hissiyatım o
yöndedir ki, bazı ülkeler, BM’nin Kıbrıs’taki varlığını sorgulamaya
başlamıştır. Evet BM Barış Gücü Kıbrıs’ta barışa katkı sağlıyor. Ama kimi
çevrelerde ‘acaba BM’nin Kıbrıs’taki varlığı bir taraftan da çözümsüzlüğe
hizmet ediyor mu?’ sorusu sorulmaya başlanmıştır. Bu çevreler, BM’nin Kıbrıs’taki
varlığının çözümden çok çözümsüzlüğe mi hizmet ettiğinin yeniden gözden
geçirilmesini istemektedirler,” dedi.
Karar anı
Kıbrıslı Türkler
ve Kıbrıslı Rumların ne yapmak istediklerine artık karar vermeleri gereken bir
noktada olduklarını vurgulayan Eide, birleşme dışındaki alternatiflerin ne
olduğu yönündeki soruya, “Bence sadece bir tane iyi alternatif var – o da birleşmek.
Bunun dışındaki alternatiflerin ne olduğunu düşünmek size kalıyor” diye
karşılık verdi.
Çözümsüzlük siyasi kültür haline geldi
Konferans
sırasındaki konuşmasında, bölgede büyük bir kargaşanın yaşandığı bu dönemde
Kıbrıs’ta kalıcı bir anlaşmaya varmanın önemine vurgu yapan Eide, “Şu anda
Avrupa’ya ve dünyaya hakim olan siyasi koşullar, güvenlik açısından, soğuk
savaştan beridir, hatta soğuk savaş da dahil olmak üzere, tarihteki en kötü
koşullardır,” dedi.
Eide konuşmasına
şöyle devam etti: “İçinden geçtiğimiz günler, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğü sürdürmek için
özellikle kötü günlerdir. Hemen yanı başınız, Orta Doğu, alevler içerisinde.
Yüzbinlerce insan hayatını kaybediyor. Ülkeler yıkılıyor, devletlerin yerini
aşiretler alıyor. Kıbrıs’taki ortamın hep böyle çatışmasız ve güvenli kalacağı
varsayımında bulunmanız hata olur. Şu anki güvenlik ortamının hep böyle devam
edeceğini düşünmeniz hata olur. Olumsuz dinamikler çok hızlı yayılıyor.”
Kıbrıs’ta irade
olduğu sürece çözülemeyecek bir sorun olmadığını tekrarlayan Eide, “Buradaki
sorun ne kadar toprağın geri verileceği, veya mülkiyetin nasıl düzenleneceği, veya
yönetim ve güç-paylaşımının detayları değil. Buradaki sorun, tüm bunları
çözecek iradenin olup olmadığıdır” dedi. Kıbrıs’ta siyasi olarak yeterli irade
görmediğini söyleyen Eide, Kıbrıs sorununun çözümünün kişisel sancıdan çok
toplumsal fayda getireceğinin altını çizerek, tüm Kıbrıslılara çözümle elde
edecekleri fırsatları iyi değerlendirmeleri çağrısında bulundu.
Kıbrıs’ta ‘sorunu
çözmeme’ olgusunun siyasi kültürün bir parçası haline geldiğini vurgulayan Özel
Danışman Eide, “Kıbrıs’taki güvenlik koşullarının hep böyle kalacağını
varsayamazsınız. Uluslararası toplumun Kıbrıs ile ilgili bugün olduğu gibi
fikir birliği içinde olacağını da varsayamazsınız. Büyük ülkelerin, Kıbrıs
sorununu çözmek için bu kadar zaman harcamaya devam edeceğini de
varsayamazsınız. Size söylemeye çalıştığım şu: Ne yapmak istediğinize karar
verin... Şimdi karar anı. Kıbrıslılar gerçekten bir arada yaşamak istiyorlar
mı, yoksa bu işten vazgeçip başka bir yola mı girmek istiyorlar?” dedi.
AB büyük derogasyonları hazmedemez
Derogasyonlar
konusuna da değinen Özel Danışman Eide, şu anda AB’nin kendi içerisinde
yaşadığı sorunlardan dolayı, artık ciddi derogasyonları hazmetmeye eskiden
olduğu kadar hazır olmadığı yönündeki gözlemini paylaştı.
Eide “Kıbrıs’taki
bir çözüm durumunda hiç derogasyon olmayacak demiyorum. Bu derogasyonların
büyüklüğüne ve kalıcı mı geçici mi olduklarına da bağlı. Ama gözlemlerime göre,
AB kendi içerisindeki sorunlardan dolayı derogasyonlar konusunda eskisinden çok
daha isteksiz. Şu çok açık ki, kişilerin başka bir yere taşınmasına veya başka
bir yerde mülk edinmesine engel olacak derogasyonlar içeren bir çözüm
kesinlikle mümkün değil. Bu AB’ye temel oluşturan ilkelere aykırı” dedi.
No comments:
Post a Comment