Saturday 1 November 2014

Almanya Devlet Bakanı Michael Roth ile Röportaj (Havadis Gazetesi, 15 Eylül 2014)


Roth: Çözümün Tam Zamanı

Almanya ’nın Avrupa Birliği’nden sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth, 17-19 Eylül tarihlerinde Kıbrıs’a gerçekleştireceği ziyaret öncesinde Kıbrıs yazılı basınından sadece Havadis’ten Esra Aygın’ın sorularını yanıtladı.

Kıbrıs’ta siyasi eşitliğe dayalı, iki-bölgeli, iki-toplumlu federal bir çözüme ulaşmanın önemine vurgu yapan Bakan Roth, hem Kıbrıs Türk tarafına, hem de Kıbrıs Rum tarafına müzakerelerin başarı ile sonuçlanması için çok çalışmaya devam etmeleri çağrısında bulundu.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin adada yapmış olduğu ilk temasların çözüm umutlarını yeniden yeşerttiğini belirten Roth, “Şu an çözümün tam zamanıdır, dedi. Alman Bakan, ayrıca, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz potansiyelinin hem Kıbrıs, hem de bölgenin tamamı için büyük siyasi ve ekonomik fırsatlar yaratabileceğine dikkat çekti.

Türkiye-AB ilişkileri ile ilgili bir soruyu da cevaplayan Roth, Birliğin, Türkiye ile ilişkilerini daha da yoğunlaştırması gerektiğine vurgu yaparak, “Türkiye’de son zamanlarda yaşanan endişe verici gelişmeler gözönünde bulundurulduğunda, demokrasi, hukukun üstünlüğü, dini özgürlükler, düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğü gibi konular Türkiye ile üyelik müzakerelerinin ana odağı haline getirilmelidir” dedi.

İşte Almanya ’nın Avrupa Birliği’nden sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth’un Havadis’in sorularına verdiği yanıtlar:

Kıbrıs’taki bölünme AB için sürekli bir baş ağrısı. Kıbrıs sorununa iki-bölgeli, iki- toplumlu federal bir çözüm bulmanın mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? Müzakerelerin bir çözümle sonuçlanacağı konusunda umutlu musunuz?
Bakan Roth: Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmayı amaçlayan müzakerelerin yeniden başlamış olması çok olumlu. Her iki tarafa da, bu müzakerelerin başarılı bir sonuca ulaşabilmesi için çok çalışmaya devam etmeleri çağrısında bulunuyoruz. Ortak Açıklama “siyasi eşitliğe dayalı, iki-toplumlu, iki-bölgeli bir federasyon”a atıf yapmaktadır. Karşılıklı olarak kabul edilebilir bir anlaşmanın modeli budur. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin burada yaptığı ilk temaslar, bu sorunun çözülebileceği konusunda bizi yeniden umutlandırmıştır. Şu an çözümün tam zamanıdır!

Rusya ile Ukrayna konusunda yaşanan son kriz, bir kez daha Avrupa’nın alternatif enerji kaynaklarına olan ihtiyacını gözler önüne serdi. Kıbrıs’ın Avrupa için alternatif bir doğalgaz kaynağı veya güzergahı olarak rol oynayabileceğini düşünüyor musunuz?
Bakan Roth: En ucuz enerji, tüketmediğimiz enerjidir. Temiz, güvenli ve ekonomik olarak makul enerji temini için enerji verimliliğinin yanı sıra, mümkün olan en geniş tedarik yelpazesi, tedarik güzergahı ve enerji kaynağı çeşitliliği hayati önem taşımaktadır. Dolayısıyla, alternatif gaz kaynakları bulmak, enerji kaynağımızın kesintiye uğraması tehlikesine karşı bizi dayanıklı kılar. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz potansiyeli, hayata geçirilmesi durumunda, hem Kıbrıs hem de bölgenin tamamı için büyük siyasi ve ekonomik fırsatlar yaratabilir. Ancak, Kıbrıs için, rüzgar ve güneş enerjisinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Euro Bölgesi’nde yaşanan son ekonomik krizin ele alınış şekli, Kıbrıs’ta büyük bir AB ve özellikle de Almanya karşıtlığına neden oldu. Almanya-Kıbrıs ilişkileri şu anda ne durumda?
Bakan Roth: Yaptığım birçok görüşmede edindiğim izlenim, Almanya-Kıbrıs ilişkilerinin mükemmel olduğu yönündedir. Bu ilişkileri küçümsememeliyiz. Örneğin, Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in Mayıs ayında Berlin ve Hamburg’a yaptığı ziyaretler çok önemliydi. Ben, Kıbrıs ziyaretim sırasında, resmi görüşmelerimin yanı sıra, Kıbrıs’taki gençlerle görüşmeyi çok istiyorum. Onlardan, insanların günlük hayatlarını etkileyen sorun ve konuları öğrenmek istiyorum. Tabii, buna gençler arasındaki işsizlik ve göç de dahil. Bu ziyaretin ötesinde de, Kıbrıs ve Almanya arasındaki işbirliğini geliştirmek için çalışmaya devam etmeye niyetliyim.

Siz Türkiye’de son zamanlarda yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye’nin AB üyeliğini güçlü şekilde desteklemeye devam ediyorsunuz. Özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanında yapılması gereken bu kadar çok şey varken Türkiye’nin hala AB içerisinde bir geleceği olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye’nin giderek AB’den uzaklaştığı gerçeğini gözönünde bulundurarak, AB’nin de Türkiye’ye yaklaşımında hatalar yaptığı görüşüne katılıyor mısınız?
Bakan Roth: Katılım süreci çerçevesinde AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri daha da yoğunlaştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Her iki tarafın da bundan fayda sağlayacağına eminim. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, dini özgürlükler, düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğü gibi ortak Avrupa değerlerinin teminat altına alınması AB’ye katılım için hayati önkoşullardır. Türkiye’de son zamanlarda yaşanan endişe verici gelişmeler gözönünde bulundurulduğunda, bu konular müzakerelerin ana odağı haline getirilmelidir. Seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ve daha sonra da Başbakan Davutoğlu’nun söyledikleri, Türkiye’nin AB ile ciddi bir müzakere sürecine girme isteğinin altını çizmiştir.

Bazı gözlemciler, yaşanmakta olan ve Avrupa Birliği içerisindeki dayanışma ruhu ve güveni de derinden sarsan son ekonomik krizin Birliğin sonunu getireceği yorumunu yapmaktadırlar. Sizce AB bu krizi altatıp hem mali hem de sosyal olarak yeniden güçlü bir yapıya kavuşabilecek mi?
Bakan Roth: Krizin başladığı günden bu yana, Avrupa’da ekonomik açıdan kayda değer bazı ilerlemeler sağladık. Euro Bölgesi’ndeki borç düzeyi yarıya düştü. Kendi başına bu krizi atlatamayan devletlerle dayanışma içerisinde olduk. Bu ülkeler, genelde vatandaşları için çok sancılı süreçlere yol açan çok büyük reformlara gittiler. Tüm bunların olumlu sonuçlarını görmeye başlayacağız. Ancak reformların etkisini gösterebilmesi için belli bir zamana ihtiyaç vardır. Kaydedilen tüm ilerlemeye rağmen, Avrupa’daki endişe verici ve bir türlü düşmeyen işsizlik oranlarının da gösterdiği gibi, elde ettiğimiz iyileşme kesinlikle yeterli değildir. Bu nedenle, büyüme, istihdam ve herşeyin ötesinde Avrupa içerisinde sosyal bütünlük ve dayanışma için çok daha fazla çaba sarfetmemiz gerekmektedir. Diğer AB üye devletleri ile ve yeni Avrupa Komisyonu ile birlikte bunu başarmak için çalışıyoruz.

No comments:

Post a Comment