Bir yıl içerisinde anlaşma
Rum Dışişleri Bakanı Ioannis Kasulides,
Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulmak için yürütülen müzakerelerde Eylül
ayında al-ver aşamasına geçilmesini ve en fazla bir yıl içerisinde de sürecin
tamamlanmasını beklediğini söyledi.
Havadis
aracılığıyla Kıbrıslı Türklere, “Bizim bir B Planımız yok. Sadece A Planımız
var. Bu da sorunu bu kez kesin olarak çözmek. Başka hiçbir planımız yok. Bu
sefer başaracağız” mesajını gönderen Kasulides, federal yürütme konusunda her
iki tarafın da ortaya koyduğu pozisyonların aşırı olduğunu vurguladı. Bu aşırı
pozisyonların elimine edilerek kabul edilebilir alternatiflere odaklanılması
çağrısında bulunan Rum Dışişleri Bakanı, Kıbrıs’ta bulunan doğalgazın tüm
Kıbrıslılara ait olduğunun da altını çizdi.
Kasulides “Bu
on-yılın sonunda, doğalgazdan para elde edilmeye başlandığında, bu para tüm
Kıbrıslıların olacak. Eğer o zamana kadar bir çözüme ulaşmış olursak, Kıbrıslı
Türkler kendi paylarına düşen miktarı alacaklar. Eğer henüz çözüme ulaşmamışsak
- ki bu çok büyük bir talihsizlik olur - o zaman da, çözüme ulaştıktan sonra
Kıbrıslı Türklere paylarına düşeni vereceğiz. Çünkü en baştan beri yaklaşımımız
budur. Kıbrıslı Türklerin hakkı olan Kıbrıslı Türklerin hakkıdır” dedi.
İşte Kasulides’in
Havadis gazetesinin sorularına verdiği yanıtlar...
Sayın Kasulides, öncelikle müzakereleri sormak istiyorum. Kuzeyde
müzakereler ile ilgili çok olumsuz yorumlar yapılıyor. Hatta müzakerelerin
çökmek üzere olduğu bile konuşuluyor.
Kasulides: Müzakerelerin çökmek üzere olduğu yorumuna
katılmıyorum. Şu anda müzakerelerde ikinci aşamaya geçmiş bulunuyoruz. Bu
aşamada, iki taraf tüm konular üzerinde aralarında bulunan fikir ayrılıklarını
daraltmaya çalışacaklar. Bu çalışma sırasında bana göre, tarafların asla kabul
edilmeyeceğini bildikleri pozisyonları elimine edilmeli. Böylece masada, üçüncü
ve son aşama olan al-ver aşamasında incelenebilecek bir dizi seçenek kalmış
olacak. Sanıyorum süreç - en azından bizim öngördüğümüz takvim doğrultusunda-
ilerliyor ve en fazla bir yıl içerisinde her şey tamamlanmış olacak.
Netleştirmek istiyorum, bahsettiğiniz bir yıla son
aşama, yani al-ver-aşaması da dahil, değil mi?
Kasulides: Evet, her şey. Siyasi irade, ortak açıklamanın
hazırlanması sürecine müdahil olan ama daha sonraki süreçte bunu henüz yapmamış
olan Türkiye gibi diğer paydaşların girişimi, Güvenlik Konseyi’nin sürece
yardımcı olmak isteyen daimi üyelerinin dahiliyeti, ve müzakerecilerin Ankara
ve Atina’daki doğrudan temasları iyi gittiği müddetçe – yani tüm bu faktörler
biraraya geldiği müddetçe – müzakerelerin hızı artacaktır. Bu yaz sonuna kadar kesinlikle
somut bazı sonuçların üretilmiş olması gerekiyor ki, Eylül ayında elimizde
insanlara sunabileceğimiz iyi bir şey olsun. Kamuoyunun ilerleme görmeye
ihtiyacı var. Ve tabii ki, momentumun ve ortak açıklama sonrasında kamuoyunda
oluşan iyimserliğin devam edebilmesi için gerçek bir ilerlemenin sağlanması
bizim de siyaseten çıkarımıza olacaktır. Oluşmuş olan bu iyimserliğin yerini,
çözüm karşıtı olanların amaçlarına hizmet edecek bir düş kırıklığının almasını
istemiyoruz.
Eylül ayına kadar somut bazı sonuçlar almak
istediğinizden bahsettiniz. Bu, ikinci aşamanın bitişi ve üçüncü aşama olan
al-ver aşamasına geçilmesine mi denk geliyor? Yani Eylül ayında al-ver süreci
mi başlayacak?
Kasulides: Evet, öyle umuyorum. Tabii ki, al-ver sürecine başlayabilmek için her iki tarafın da her konuda
nerede durduklarının, yani pozisyonlarının masada olması gerekiyor.
Değinmek istediğim şeylerden biri de bu. Kıbrıs
Rum tarafı bu aşamada tüm konuların masaya gelmesini istiyor. Kıbrıs Türk
tarafı ise, örneğin toprak konusunun, ancak çözüme çok yakınlaştığımızda veya
bir yol haritası oluşturduğumuzda tartışılabileceğini çünkü bunun ekonomik ve
psikolojik bazı sonuçlarının olacağını söylüyor. Bu görüş farklılığı nasıl
aşılacak?
Kasulides: Bu argümanın geçerliliğini anlayabiliyorum. Ancak
her iki tarafın da anlaması gerekiyor ki, başka konularda benzer endişeleri de diğer
taraf taşıyor. Eğer Sayın Özersay, iddia ettiği gibi bir yol haritasının
oluşturulmasını bu kadar çok istiyorsa, bu, onun çözüme hazır olduğunu
gösteriyor. Bu da demektir ki, insanlara gidip, ‘bakın harita budur ve bu
harita ile maalesef bazı kişilerin başka bölgelere yerleştirilmesi gerekecek’
demeye hazırdır.
Elimde bir yol haritası olursa bunu yapabilirim
diyor. Ancak Rum tarafı bir yol haritası oluşturmak istemiyor.
Kasulides: Diyelim ki yarın bir yol haritası oluşturuldu.
Neden bunu yapabilecek? Bahsettiğiniz ekonomik sonuçlar ne olacak?
Çünkü o zaman insanlar tünelin ucunda bir ışık olduğunu
görebilecek ve belli şeyleri daha çok tolere edebilecek.
Kasulides: Tünelin ucundaki ışığı görmenin tek bir yolu var.
Bu da süreçte ilerleme kaydetmek. Yol haritasını, takvimi ortaya çıkaracak olan
kaydedilen ilerlemedir. Diyelim ki, bir yol haritası oluşturduk, ve ikinci
aşamanın kesin olarak Eylül ayında biteceğini yazdık. Ben sizinle konuşurken
Eylül ayını hiçbir taahhüt veya katiyet olmadan dile getirdim ve beklentimin bu
olduğunu söyledim. Ama Sayın Özersay bunun masada kesin bir şekilde ortaya konmasını
istiyor. Ve diyelim ki ilerleme kaydediyoruz ama Eylül ayına kadar ikinci
aşamayı tamamlayamadık. O zaman ne olacak? Toplanıp gidecek miyiz?
Hayır. Neden toplanıp gidesiniz? Yol haritasında
ufak ayarlamalar ve düzeltmeler yapmak her zaman mümkün değil mi?
Kasulides: Bu çok anlamsız. Bir yol haritası oluşturmanın ne
faydası olacak?
Ama neden olmasın?
Kasulides: Çünkü bu yol haritasını kaydedilen ilerleme
belirleyecek. Elimizi kolumuzu bağlayacağımıza... Bakın, yol haritasında
öngörülenden daha erken de bitirebiliriz.
Tabii ki. Ama yol haritası sizin elinizi kolunuzu
bağlayacak katı bir şey olmayacak ki. Bu sadece bir plan.
Kasulides: Ama neden Sayın Özersay muhatabı Sayın Mavroyannis
ile bunu konuşmuyor? Neden katı yol haritaları oluşturulacağına, sizinle
konuşmamızda yaptığım gibi önlerindeki sürece dair takvim beklentilerini dostça
ve katı olmayan bir şekilde tartışmıyorlar?
Sanıyorum Kıbrıslı Türkler belli güvensizliklerini
aşabilmek için çözüm sürecine dair bir bağlılık ve kararlılık görmek
istiyorlar. Sürecin bizi referanduma götüreceğine dair somut bir gösterge
istiyorlar.
Kasulides: Evet, ve tamamen aynı şekilde, Kıbrıslı Rumlar da
kendilerini ilgilendiren konularda bu şekilde bir bağlılık ve siyasi irade
görmek istiyorlar. Aksi taktirde burada da ekonomik bazı sonuçlar ve başka
olumsuzluklar ortaya çıkacaktır. Sorunun çözülmesi gerekliliğine dair felsefemi
açıklamama izin verin: Kıbrıslı Rumların çözüm için vereceği şeyler nelerdir? Kıbrıslı
Türklerle güç paylaşımı, Kıbrıslı Türklerle ortak olarak uluslararası hukuk
sistemine girme, ortak olarak AB’ye girme – ki, hatırlatmak isterim, biz bunun
için çok çaba sarfederken bir taraftan da Türkiye tarafından savaş ile tehdit
ediliyorduk. Şimdi, Kıbrıslı Rumlar diğer taraftan ne vermesini beliyor? En
önemlisi toprak, ve sonra mülkiyet. Yani, nasıl ki Kıbrıslı Türkler kartlarını
açabilmek için tünelin sonuna dair bir bağlılık görmek istiyorlarsa, tamamıyla
aynı nedenlerle Kıbrıslı Rumlar da bu konularda bir bağlılık görmek istiyorlar.
Aradaki tek fark şu: Müzakere ettiğimiz tüm bu yıllar boyunca, Kıbrıs Rum
tarafı güç paylaşımı, birlikte uluslararası hukuk sistemine dahil olma,
birlikte AB’nin bir parçası olma konularında – yani bizim vereceğimiz konularda
– kartlarını hep açık oynamıştır. Ancak, Kıbrıs Türk tarafından tek bir harita
bile görmedik. Evet, Annan Planı haritasını gördük, Gobi haritasını gördük,
Ghali haritasını gördük, ancak bu konu ile ilgili Kıbrıs Türk tarafının
pozisyonunun ne olduğuna dair hiçbir gösterge olmadı. Ben eleştiri yapmaya
çalışmıyorum. Sadece, taraflardan herhangi biri bir talep ortaya koyduğunda,
konuya sadece kendi tarafından bakmamasının akıllıca ve sağduyulu olacağını
söylüyorum. Aynı zamanda, diğer tarafın da nasıl hissettiğinin görülebilmesi
lazım.
Peki bunu nasıl aşacağız?
Kasulides: Benim önerim şu: Formaliteleri ve prosedürle
ilgili bu tarz konuları bir tarafa bırakalım, kendimizi bu kısıtlamalardan kurtaralım
ve müzakere masasına daha özgür bir şekilde giderek öze odaklanalım. Ve
birbirimize karşı daha az kuşkucu olalım. Çünkü eğer müzakere ederken
birbirimize karşı şüphe duyarsak, birlikte yaşarken de şüphe duyacağız
demektir. Bu iyi birşey değil.
Federal yürütme konusuna da değinmek istiyorum.
Havadis gazetesinin konuştuğu Kıbrıslı Türk kaynaklar çapraz oy konusunda retçi
bir tutuma sahip olmadıklarını söylüyorlar. Kıbrıslı Rum kaynaklar ise, ‘dönüşümlü
başkanlık konusunu konuşabiliriz’ diyorlar. Öyleyse sorun ne?
Kasulides: Şu anki durum şu: Kıbrıs Türk tarafı, dönüşümlü
başkanlık istiyor ve Kıbrıslı Rum başkanın Kıbrıs Rum toplumu tarafından,
Kıbrıslı Türk başkanın ise, Kıbrıs Türk toplumu tarafından seçilmesini istiyor.
Yani eğer Kıbrıslı Türkler nüfusun %20’sini oluşturuyorlarsa, %10 + 1, devletin
başkanına karar verecek. Bu demokratik de değildir, adil de değildir. Diğer
taraftan, Kıbrıs Rum tarafı ise, Kıbrıslı Rum olacak olan devlet başkanının
ortak listeden seçilmesini istiyor. Kıbrıslı Türk başkan yardımcısının ise çapraz
oyla seçilmesini istiyor. Bu bizim başlangıç pozisyonumuz. Şahsen ben ne bir
tarafın ne de diğer tarafın bu kadar aşırı talepleri elde etmeyeceğini
düşünüyorum. İşte bu nedenle elde edemeyeceğimiz pozisyonları eleyelim iyorum.
Bu iki pozisyon da elememiz, ve diğer alternatifler arasından en iyi olanı al-ver
aşamasında seçmemiz gerekiyor.
Mağusa paketinin durumu ne? Öldü mü?
Kasulides: Eğer iyi niyet varsa bu güven artırıcı önlemler
paketi üzerinde birkaç haftada mutabakata varabiliriz. Bu öneriler paketine ‘Mağusa
paketi’ denmesi bizim hatamız herhalde. Bu isimle anıldığında sanki Kıbrıs Rum
tarafı sadece Mağusa’daki kapalı bölgeye odaklanmış gibi bir algı oluşuyor. Ama
aslında bu pakette birçok başka konu var. Çok adil bir paket. Hatırlıyorum, 2004
sonrası ben Avrupa Parlamentosu’nda iken, Kıbrıs Türk tarafının tüm mücadelesi
dünyanın geri kalanıyla direk olarak ticaret yapma hakkını elde etmekti. Bunu
bu paket kapsamında teklif ediyoruz. Mağusa ve direk ticaret bu pakette
birarada. Ve tabii ki, direk ticaret Ankara protokolü ile ilgili sorunu da
ortadan kaldıracağından, Türkiye’nin AB müzakere başlıklarının açılması da
sözkonusu. Yani bu bütünlüklü bir paket. Sadece Mağusa’dan bahsedip Kıbrıslı
Türklerin yasal olarak elde edecekleri çok önemli bir şeyi gözden kaçırıyoruz.
ABD Başkan Yardımcısı Biden buradayken bu paketin
ilk adımı olarak bir mutabakat elde etmeye çalıştı ama başaramadı. Sorun neydi?
Kasulides: Bu olayı çok kötü karşıladık. Ben çok iyi niyetli
bir insanım. Her zaman çözümü savunmuş olan bir kişiyim. Ve size söylemeliyim
ki, Kıbrıs Türk tarafının tutumu beni çok büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.
Kıbrıs Türk tarafı Maraş’a girecek olan uzmanların uluslararası uzmanlar veya Kıbrıslı Türk uzmanlar olabileceğinde,
ancak Kıbrıslı Rumların özellikle bunun dışında bırakılması gerektiğinde ısrar
etti. Ve bunun, Sayın Biden’ın açıklaması planlanan mutabakata dahil edilmesini
istedi. Biden, uzmanların Mağusa limanına girerek limanın kapasitesinin
artırılması için bir plan hazırlayacaklarını da açıklayacaktı. Bunu kabul
etmeye hazırdık. Ama biz, Maraş’a hiçbir zaman Kıbrıslı Rum uzmanların
girmesini talep etmedik ki. Sadece uluslararası uzmanlardan bahsediyorduk.
Böyle bir ifadeyi kabul etmek bizim açımızdan çok onur kırıcı olurdu.
Bütün sorun bu muydu?
Kasulides: Maraş bağlamında, evet. Liman ile ilgili olarak
ise, limanın kapasitesinin ‘ticari gemiler ve seyahat gemileri için’
artırılacağı ifadesini koymak istediler. Bunu koymanın anlamı ne? Bir limanın
kapasitesini ne için artırırsınız?
Bu paket kapsamında Ercan konuşuldu mu peki?
Kasulides: Hayır, bunu konuşmak istediklerini söylemediler.
Eğer diğer taraf Ercan’ı masaya getirmek isterse, Ercan’ı da konuşabiliriz.
Bunu konuşmaya açığız.
Sanırım Kıbrıs Türk tarafında bir ara anlaşmanın
ortaya çıkabileceğinden ve kapsamlı çözüme olan ilginin azalacağından da endişe
ediliyor.
Kasulides: Bu paket her iki tarafa da fayda sağlıyor. Eğer
tek bir tarafa fayda sağlasaydı, ‘tamam motivasyonlarını kaybedebilirler’
diyebilirdim. Bunu anlarım. Ama her iki tarafın da belli faydalar sağlaması
çözüme olan iştahı artıracaktır bence. Şunu da eklemek istiyorum ki, her iki
tarafta da çözüme karşı olan insanlar var. Bu kez, bir referanduma gittiğimizde,
çözümün her iki tarafça kabul edilmesi gerekiyor. Ve daha önce bahsettiğimiz
güvensizliklerin üstesinden gelecek olan, bu tarz güven artırıcı önlemlerdir.
Bunlar insanların çözümü onaylamasını kolaylaştıracaktır.
Tüm bu engelleri aşarak ileriye doğru adım
atabileceğimize dair umudunuz var mı?
Kasulides: Tüm bu yıllar içerisinde öyle engellere şahit
oldum ki! Hafızanızın birkaç ay öncesine gitmesine izin verin. Ekim ayı ile 11
Şubat arasında, ortak açıklamayı hazırlarken ne engeller, ne sorunlarla
karşılaştık. Ama sonuçta başardık. Bu aşamada bu tarz engellerin ortaya çıkması
beklenmedik bir durum değil. Bu sefer de başaracağız. Ben bu röportajı okuyan
tüm Kıbrıslı Türklere çok açık şekilde ilan etmek istiyorum ki, bizim bir B
Planımız yok. Sadece A Planımız var. Bu da sorunu bu kez kesin olarak çözmek.
Başka hiçbir planımız yok.
Peki ya çözemezsek?
Kasulides: Çözmek zorundayız.
Çözemezsek ne olur?
Kasulides: Çözmek zorundayız.
Umarım haklısınız. İzninizle enerji konusuna
geçmek istiyorum. Bir röportajınızda, Doğu Akdeniz’deki doğal gazın, 2. Dünya
Savaşı sonrası Avrupa’da kömür ve çeliğin oynadığı rolü oynayabileceğini
söylediniz ve Lübnan, İsrail ve Mısır’dan bahsettiniz. Türkiye’yi bilinçli
olarak mı dışladınız?
Kasulides: Hiçbir ülkeyi dışlamıyorum. Buna Türkiye de dahil,
Yunanistan da Filistin de.
Kıbrıs’ta bir çözüm olmadığı müddetçe Türkiye ile
enerji işbirliği imkansız mı?
Kasulides: Kaçınılmaz olarak öyle. Ve önümüzde böyle bir
fırsat da varken neden çözüme ulaşmayalım? Bu, bizi bir çözüme doğru itecek
unsurlardan biri. Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde bulunan doğalgaz tüm
Kıbrıslılara aittir. Tüm Kıbrıslılara. Bu konuda çok samimiyiz. Bu on-yılın
sonunda, doğalgazdan para elde edilmeye başlandığında, bu para tüm Kıbrıslıların
olacak. Eğer o zamana kadar bir çözüme ulaşmış olursak, Kıbrıslı Türkler kendi
paylarına düşen miktarı alacaklar. Eğer henüz çözüme ulaşmamışsak - ki bu çok
büyük bir talihsizlik olur - o zaman da, çözüme ulaştıktan sonra Kıbrıslı
Türklere paylarına düşeni vereceğiz. Çünkü en baştan beri yaklaşımımız budur.
Kıbrıslı Türklerin hakkı olan Kıbrıslı Türklerin hakkıdır. Ama bu on-yılın
sonundan bahsediyoruz. Çözüm olur artık!
Çözümsüz kaç on-yıllar geçti Sayın Kasulides...
Kasulides: Ama bu kez başarısız olma lüksümüz yok.
Rusya ile ilişkileriniz nasıl? Yaptırımlardan
etkilendi mi? Kıbrıs sanki ABD ile giderek daha da yakın ilişkiler içerisine
giriyor?
Kasulides: Herhangi bir ülke ile yakınlaşmak veya stratejik
ortak olmak başka bir
ülkenin düşmanı olmak veya o ülkeye karşı olmak anlamına
gelmiyor.
Evet ama ya o iki ülke birbirine düşmansa?
Kasulides: Bırakın kendi sorunlarını kendileri çözsünler.
Biz karışacak değiliz. Modern dış politikada ilişkiler sıfır toplamlı değildir.
Rusya bizim nerede durduğumuzu biliyor. Biz AB üyesiyiz ve Rusya buna saygı
duyuyor. Dolayısıyla, AB’nin bir parçası
olarak, Batı ailesinin bir parçası olduğumuzu biliyor. Ancak bu bizim birçok
alanda Rusya ili iyi ilişkiler içerisinde olmamızı engellemiyor. Ve belli
ülkelerle çok yakın çalıştığımız için bu iyi ilişkilere son vermemiz için bir
neden yok.
No comments:
Post a Comment