Üst düzey
Birleşmiş Milletler yetkilisi Jane Holl Lute, Kıbrıs’ta müzakere sürecinin
yeniden başlaması için yeterli zemin olup olmadığını, ve olası bir sürecin bu
kez başarıya ulaşma ihtimalini ölçmek için, geçtiğimiz gün Kıbrıslı Türk lider
Mustafa Akıncı ve Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis ile görüştü.
Lute, Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kendisine verdiği görev
çerçevesinde, Ankara, Atina ve Londra’da da temaslarda bulunarak, değerlendirmelerini bir rapor haline
getirecek. Raporun, Eylül ayı başında BM Genel Sekreteri’ne sunulması
bekleniyor.
BMGS taraflardan ne
bekliyor?
BM Genel
Sekreteri, yeni bir sürece müdahil olmak ve ev sahipliği yapmak için ne gibi
göstergeler aradığını 14 Haziran 2018 tarihinde Güvenlik Konseyi’ne sunduğu
raporda açıkça yazmıştı. Buna göre, Genel Sekreter, müzakereler için ana
sorumluluğun liderlerde olduğunu vurgulamış ve: “Eğer kapsamlı bir çözüme varma
niyeti ile görüşmelere devam etmeye birlikte karar verirlerse, en güçlü siyasi
bağlılığı, cesareti ve kararlılığı ortaya koymaları gerekmektedir. Aciliyet
duygusunu yeniden içselleştirmeleri, güven erozyonu ile ilgili önlemler almalı,
ve siyasi iradelerine dair güçlü ve belirsizliğe mahal vermeyen sinyaller
vermelidirler. Her iki tarafa da fayda sağlayacak bir anlaşmaya varabilmek için
toplumlarını sürece dahil ederek, çözümün faydalarını aktarmaları ve her iki
tarafın da tavizde bulunmasının önemini anlatmaları gerekecektir.”
Adada durum ne?
Mayıs 2015’te
Akıncı ve Anastasiadis arasında başlayan müzakereler, 7 Temmuz 2017’de çökene
kadar Kıbrıs sorununun tüm başlıklarında, daha önceki süreçlerde hiç görülmemiş
yakınlaşmalara varılmış, birçok konu ya kapanacak noktaya gelmiş, ya da nasıl
nihayetleneceği ortaya çıkmıştır. Tüm bu benzersiz ilerlemelere rağmen, Crans
Montana’dan beridir çözüm yönünde hiç bir gelişme yaşanmadı. Liderler BM Genel
Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar’ın daveti ile sadece bir
kez bir araya geldi ve bu görüşme herhangi bir fikir birliğine varılmaksızın sonuçlandı.
Yaşanan çıkmaz, adada bir çözüm olacağı yönündeki beklentileri düşürdü,
liderler, toplumlar ve taraflar arasındaki güven büyük yara aldı. Liderlerin 3
yıl önce sözünü verdikleri mobil telefonların karşılıklı çalışabilirliği, ve
Derinya ve Aplıç kapılarının açılması konusunda da herhangi bir gelişme olmadı.
Bu ortamda
gerçekleşen Lute ziyareti için, BM Genel Sekreteri, yine 14 Haziran 2018
tarihli raporunda taraflara şu çağrıyı yapmıştı: “Tarafların, ada için ortak
bir yol çizmek adına hala sorumlu ve kararlı davranabileceklerine inanıyorum.
Yakın gelecekte, taraflarla derinlemesine bir istişare yapması için üst düzey
bir BM yetkilisini adaya göndermeyi planlıyorum. Bu istişareler, tarafların
Crans Montana’dan beridir yaptıkları değerlendirmenin sonuçlarını BM’ye
aktarmaları için daha resmi, yapılandırılmış ve detaylı bir yöntem teşkil
edecek ve bu aşamada şartların anlamlı bir süreç için olgunlaşmış olup
olmadığını tespit etmeye yardımcı olacak.
Tarafları, bu egzersizin öneminin farkına varmaları ve dolayısıyla bu
fırsatı değerlendirmeleri için teşvik ederim” ifadelerini kullanmıştı.
Anastasiadis olumsuz imajını
değiştirmek adına istekli görünmeye çalışıyor
Hiçbir zaman
resmi belge ve raporlara yansımasa da, uluslararası toplum, müzakerelerin
çökmesi ve adadaki güven ortamının bu derece yara almasından Kıbrıs Rum
tarafını sorumlu tutuyor. Anastasiadis’in, bu imajdan kurtulmak, ve
görüşmelerin başlamamasına sebep olarak gösterilmemek için Lute’u yeni bir
Crans Montana’nın mümkün olduğuna ikna etmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Anastasiadis,
Lute’a müzakerelere Crans Montana’da bırakılan yerden başlamaya hazır olduğunu
aktardı. Ancak diplomatik kaynaklar, Lute’un somut hiç bir gösterge veya adım
olmadan sadece söylenenlerle ikna olmasının çok zor olduğunu belirtiyor.
Ayrıca, Kıbrıs
Rum tarafı, görüşmeler başlamadan önce özellikle güvenlik ve garantiler
konusunda bir hazırlık süreci talep ediyor. Bu çerçevede, Garanti
Antlaşması’nın çözümün ilk gününde ortadan kalkması şartıyla belli bir süre
için belli sayıda Türk askerinin uluslar arası bir oluşum bünyesinde adada
kalmasını kabul edebileceğinin işaretini veriyor.
Güvenlik ve
garantiler konusunun müzakereler sırasında değil, öncesinde konuşulması talebi,
bir önşart, veya Guterres çerçevesini değiştirme girişimi olarak görüldüğünden,
Türk tarafınca kabul edilmesi çok zor. Ayrıca güvenlik ve garantiler başlığının
ayrı ele alınması, Genel Sekreter’in “açıkta kalan tüm konuların bir paket
şeklinde birbiri ile bağlantılı ele alınması” çağrısı ile de bağdaşmıyor.
Akıncı sonuç odaklı süreç
istiyor
Akıncı ise, Lute
görüşmesinde, 30 Haziran 2017’de sunulan Guterres çerçevesi temelinde
müzakerelere başlamaya hazır olduğunu bir kez daha tekrarladı. Ancak Kıbrıslı
Türk lider, sırf müzakereler yeniden başlamış olsun diye, yine bir kısır
döngüye dönüşebilecek ucu açık ve belirsiz bir sürece girmeyeceğini net şekilde
ortaya koydu. Kıbrıs Türk tarafı, müzakerelerin modalitesinin değişmesini, iyi
yapılandırılmış, iyi takvimlendirilmiş, ve siyasi bir anlaşmaya götürecek
şekilde sonuç odaklı olmasını istiyor.
Tarafların, BM’yi
yeni bir inisiyatif almak konusunda cesaretlendirmek ve Kıbrıs’a her açıdan
yatırım yapmaya devam etmesi konusunda ikna etmek için, ne öncesinde toplumlar
nezdinde, ne de Lute ile görüşmeleri sırasında herhangi bir yeni ve umut verici
adım atmadıkları açık. Sırada, Lute’un Ankara, Atina, ve Londra’da yapacağı
görüşmeler var. Bu başkentlerde de ezber bozacak bir şeyler duymaması halinde BM
yetkilisinin, raporunda Kıbrıs’ta yeni bir süreç ile ilgili olumlu bir
değerlendirme yapması olası değil.
Olumlu veya
olumsuz, Kıbrıs’ta yeni bir süreç ile ilgili kararı ise, BM Genel Sekreterinin
Ekim ayında vermesi bekleniyor.
No comments:
Post a Comment