Birleşik Krallık’ın
Kıbrıs’taki Yüksek Komiseri Stephen Lillie Esra Aygın’a konuştu...
ESRA AYGIN
Kıbrıs Rum tarafının, masada görüşüldüğü şekliyle
iki-bölgeli, iki-toplumlu federasyondan vazgeçtiği ve gevşek federasyon,
konfederasyon, iki-devletli çözüm gibi alternatiflerin konuşulduğu yönünde birçok
haber var. Bu haberlerle ilgili düşünceniz nedir?
Lillie: Çok haklısınız, şu anda alternatif modellerle ilgili birçok tartışma var.
Ancak aslında kimin tam olarak neyi söylediği ile ilgili fazla bir netlik yok. Bildiğim
kadarıyla, masada henüz iki-bölgeli, iki-toplumlu federasyon dışında bir şey
yok. Sanırım şu anda, Kıbrıs çözüm sürecine karşı yeni bir ilgiye ve
beklentilere şahit oluyoruz. Dolayısıyla, insanların yeniden bu konuya
odaklanması ile, farklı olası modeller de konuşulmaya başladı. Ancak, Birleşik
Krallık’ın pozisyonu şudur: İki-bölgeli, iki-toplumlu federasyon üzerinde çok
zaman ve çaba harcadı, ve bu model bugüne kadarki BM müzakerelerini ve
kararlarını yansıtıyor. Evet, belki basit değil, evet belki mükemmel değil... Ama eğer birileri alternatif model önermek
istiyorlarsa - ki bunu yapmaları gayet meşrudur - o zaman bu modellerin nasıl
çalışacağını, neyi içerdiğini ve sözkonusu modeller ile ilgili spesifik
engellerin nasıl aşılacağını da açıklamaları gerekir.
Herhangi biri alternatif bir
model önerdi mi peki?
Lillie: Bize hiç kimse alternatif bir model önermedi. Güneydeki tartışmalardan
anladığım şu: Her ne kadar bazı tartışmalar yaşanmış olsa da, Sayın Averof
Neophytou iktidardaki partinin pozisyonunun hala iki-bölgeli iki-toplumlu bir
federasyon çerçevesinde olduğunu net şekilde ortaya koydu.
Ki gevşek federasyon da bu
modelin olası şekillerinden biri...
Lillie: Tabii, federasyon birden fazla şekilde olabilir. Almanya’daki gibi oldukça
sıkı bir federasyon kurabilirsiniz, veya Belçika’daki gibi oldukça gevşek bir
federasyon... Tabii bu – yani federal hükümetin kurucu devletlere göre ne kadar
yetkisi olacağı - iki-bölgeli iki-toplumlu federasyon hakkında hala karar
verilmesi gereken detaylardan biri.
Sizce taraflar ne istedikleri konusunda emin
midirler?
Lillie: Taraflar ne istedikleri konusunda net. Problem , tarafların istekleri
arasında fark var. Ve önümüzdeki zorluk bu farkı nasıl gidereceğimiz.
Garantörler New York’ta bir araya geldi.
Görüşmenin ardından Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, garantörler
arasındaki tartışmaları ileri taşıyacak ortak bir zemin olduğundan bahsetti.
Ama aynı zamanda Kıbrıs’ın çıkarları ile, ilgili bazı diğer ülkelerin ulusal
çıkarları arasında denge kurmanın zorlu bir iş olduğunu söyledi. Bu açıklamadan
ne anlamalıyız?
Lillie: Sanırım bu ifade siyasi gerçekleri yansıtan bir ifade. Kıbrıs sorununun
çözülebilmesi için aşılması gereken bir dizi zor konu var. Bu konulardan
bazıları sadece iki toplumu ilgilendiriyor... Ancak hepimizin de bildiği gibi,
en zor konulardan biri adadaki Türk askeri varlığının geleceği. Ve tabii ki, bu
konu, iki tarafı ilgilendirdiği kadar Türkiye’yi de ilgilendiriyor.
Hunt aynı zamanda yapılması gereken çok iş
olduğunu söyledi. Birçok konuda önemli yakınlaşmalar elde edilmişken ve geçtiğimiz
yıl çözüme bu kadar yaklaşmışken yapılması gereken ne kaldı? Güvenlik ve
garantiler ile ilgili bir anlayış birliği sağlamak mı? Yoksa anlaşılmış
konularda geri adımlar mı atılıyor?
Lillie: Sanırım çözümün parametreleri ve sonuçlandırılması gereken altı ana başlık
ile ilgili hepimizin genel bir bilgisi var. Bu başlıklardan bazılarında
tarafların pozisyonları birbirine çok yakın. Ama o başlıklarda bile hala
çözümlenmesi gereken ufak detaylar var. Örneğin toprak. Toprak düzenlemelerinin
nasıl olacağını kabaca biliyor olabiliriz, ama tam metrekare veya tam olarak
hangi köylerin toprak düzenlemesine tabi olacağı hala üzerinde karar verilmesi
gereken şeyler. Bunun yanında, tarafların pozisyonlarının birbirinden çok uzak
olduğu bir başlık var, ki bu da güvenlik ve garantiler. Bir de, tarafların
pozisyonlarının birbirine ne kadar yakın veya uzak olduğunun pek de net
olmadığı başlıklar var, yönetim ve güç paylaşımı gibi. Birleşik Krallık
hükümeti bunların zor ve karmaşık konular olduğunu ve çözümlenmeleri için büyük
çaba ve bağlılık gerektiğini düşünüyor. Ancak, bağlılık ve kararlılıkla
çözülebilecek konular olduklarına inancımız tam.
Gerçekten de bağlılık ve
kararlılık var mı sizce?
Lillie: Her iki lider de Kıbrıs sorununun çözümüne bağlılıklarını açıkladılar ve
Jane Holl Lute ile de dahil olmak üzere, sürecin nasıl ilerleyebileceği ile
ilgili görüşlerini paylaştılar. Dolayısıyla, ben onların söyledikleri ve
bağlılıkları ile ilgili olumsuz bir yargıya varmak istemiyorum.
Süreç Temmuz 2017’de çöktüğünden beri çözüme yönelik
hiçbir ilerleme olmadı. Hiç bir güven yaratıcı önlem hayata geçirilmedi.
Derinya ve Aplıç hala kapalı. Cep telefonları hala Kıbrıs’ın bütününde
çalışmıyor. Yani söylemle eylem arasında çok fark var.
Lillie: Jane Holl Lute’un raporunda ne yazacağına
ve BM Genel Sekreteri’nin bu rapor sonrasında ne gibi sonuçlara varacağını
bekleyelim. Eğer Genel Sekreter ileriye dönük bir fırsat olduğu sonucuna
varırsa, Birleşik Krallık kesinlikle bunu destekleyecektir. Bu sorunu çözmek
çok açık şekilde herkesin çıkarınadır, çünkü ben de dahil birçok kişinin
söylediği gibi, mevcut statüko sonsuza kadar sürdürülebilir değil.
Neden olmasın? Statüko on yıllardır devam ediyor
ve insanlarda da böyle devam edebileceği yönünde giderek artan bir inanç var...
Lillie: Sürdürülebilir olmadığını söylememin nedeni yaşamakta olduğumuz gerçeklerdir.
Yeşil hattın her iki tarafındaki ekonomik ve demografik değişimler yaşanıyor.
Ama daha da önemlisi, Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’ye olan bağımlılığı artıyor.
Nüfusu değişiyor, kültürü değişiyor. Kuzey daha az Kıbrıslı Türk oldukça adayı
birleştirmek daha çok zorlaşacaktır.
Kuzeyde bir Türk devleti ve güneyde de Kıbrıs
Cumhuriyeti olacak. Bu fikir artık çok fazla insanı rahatsız ediyormuş gibi
görünmüyor…
Lillie: Bunun çok fazla insanı rahatsız etmediğini söylemek doğru olur mu, emin
değilim. Kıbrıslıların ne düşündüğünü söylemek bana düşmez. Muhtemelen birçok
insan statükonun statik olduğunu ve diğer tarafta hep tanınmamış bir yapı
olacağını varsayıyordur. Ancak bunun değişme riski var.
Kuzeyin siyasi statüsü
değişebilir mi diyorsunuz?
Lillie: Evet. Ve ben insanların bu riskin giderek daha fazla farkına vardığını
düşünüyorum.
Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiadis ile Türkiye
Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu arasında New York’ta bir görüşme gerçekleştiği
ortaya çıktı. Buna nasıl bir anlam yüklemeliyiz?
Lillie: Diplomasinin en temel ilkelerinden birisi, insanların birbiri ile konuşması
gerekliliğidir. Bir bakıma, insanlar arasında ne kadar çok görüşme
gerçekleşirse, o kadar iyi, çünkü böylece birbirlerini daha iyi anlarlar. Bazen
Kıbrıs sorununda, başkalarının ne düşündüğünü, veya bir şeyi söylerken aslında
ne demek istediğini tahmin etmeye çalışmakla çok vakit kaybediliyor.
Dolayısıyla, taraflar arasında doğrudan görüşmelerin olması iyi bir şey.
Yakın bir gelecekte Exxon Kıbrıs açıklarında
sondaj çalışmalarına başlayacak. Türkiye de Ekim sonunda Akdeniz’de sondaj
yapmayı planladığını açıkladı. Doğu Akdeniz bölgesinde bu nedenle bir gerginlik
bekliyor musunuz?
Lillie: Doğu Akdeniz’de gerginlik görmek istemiyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
Münhasır Ekonomik Bölgesi’ni ve bu bölgedeki kaynaklardan faydalanma hakkını
tanıyoruz. Tabii ki, bu doğal kaynaklardan tüm Kıbrıslıların
yararlanabileceğini umuyoruz.
Bu sadece bir çözümle mi
mümkün?
Lillie: Bunu çözmenin birden fazla yolu var. Eğer Kıbrıs sorunu iki-toplumlu,
iki-bölgeli federasyon çerçevesinde bütünlüklü bir şekilde çözülürse, o zaman
bu kaynaklar federal kaynak olacak ve gelirler paylaşılacak. Bunun yanında, Kıbrıs
Cumhuriyeti birçok kez mali getirilerin, her iki topluma da fayda sağlayacak
şekilde, ulusal bir fonda toplanacağını açıkladı. Dolayısıyla, bu da potansiyel
bir çözüm.
Birleşik Krallık olası
herhangi bir gerginliği önlemek için bir şey yapıyor mu?
Lillie: Bu sorunun Kıbrıs sorunu ile tamamıyla bağlantılı olduğunu göz önünde
bulundurursak, bizim temel yaklaşımımız, Kıbrıs sorununun kapsamlı bir şekilde
çözülmesini savunmak ve bunun için tüm taraflarla görüşmeye devam etmektir.
Çözüm sürecinin bir kez daha tıkanmasıyla BM Barış
Gücü UNFICYP’in Kıbrıs’taki varlığı da tartışılmaya başladı. UNFICYP ile çözüm
müzakereleri arasında bir bağlantı kurulması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Ocak 2019’da UNFICYP’in Kıbrıs’taki görev süresi ile ilgili tartışmalarda bu
konuda nasıl bir tavır takınacaksınız?
Lillie: UNFICYP burada büyük bir siyasi pazarlığın bir parçası olarak değil, barışı
koruma görevi ile bulunuyor. UNFICYP’in görev süresinin uzatılması lehindeki ve
aleyhindeki veriler kendi içlerinde ve mevcut koşullarda değerlendirilmelidir.
Biz her zaman UNFICYP’in barış ve istikrarı sağlamak, ve özelikle de
istikrarsızlığa neden olabilecek olayları engellemek adına önemli bir rol
oynadığı görüşünü savunmuşuzdur. Ocak ayında meydana gelecek tartışmaları şimdiden
ele almak istemiyorum. Dediğim gibi, önce Jane Holl Lute sonra da Genel Sekreter
bir değerlendirme yapacak, ve Kıbrıs müzakere süreci ile ilgili neler olduğunu
veya olmadığını ayrıntılarıyla açıklayacak. UNFICYP ile ilgili ne yapılması
gerektiğine karar vermeden önce süreçte ne olduğunu veya olmadığını bilmemiz
gerekiyor.
Temmuz ayında UNFICYP’in görev süresinin
uzatılması ile ilgili tartışmalarda, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafları
arasında doğrudan temas mekanizmalarının kurulması fikri de masaya geldi. İki
tarafın askeri makamları arasında doğrudan temas, Genel Sekreter’in de
raporunda ele aldığı bir konuydu. Bu öneriye bakışınız nedir?
Lillie: Dediğim gibi, eğer insanlar arasındaki bir anlaşmazlığı gidermeye
çalışıyorsanız, insanların birbirleri ile konuşmaya başlaması lazım. Ve
dünyadaki başka barış gücü misyonlarında, karşıt güçlerin birbiri ile doğrudan
temas kurduğu örnekler var – belki BM’nin arabuluculuğu veya kolaylaştırıcılığı
ile ama doğrudan. Dolayısıyla, eğer güveni artırmak ve gerginliği azaltmak
istiyorsanız, böyle bir adım Kıbrıs bağlamında da mantıklı olacaktır.
Son olarak, Kıbrıs’ta çözüm sürecinin yeniden
başlaması olasılığını yüksek görüyor musunuz?
Lillie: Ben şu anda masada olan sorunlara baktığımda, çözülemez sorunlar görmüyorum.
Büyük bir bağlılık ve büyük siyasi irade ile bu sorunlar çözülebilir. Burada
dikkat edilmesi gereken, yeniden uluslararası bir konferansa gidilmeden önce
çok daha iyi bir hazırlığın yapılması. Yani tarafların ne olacağını, ne
beklemeleri gerektiğini, ne yapacaklarını bilmeden çok-taraflı bir konferansa
gitmesi bizi yeni bir başarısızlığa götürebilir, ki, bu Kıbrıs’taki durumu daha
da kötüleştirir. Konferansa gitmeden önce her şey konuşulmuş ve hazırlanmış
olmalı, ve konferans bir başlangıç değil, bir son nokta olmalı. Öyle sanıyorum
ki, gelişmeler nedeniyle, dünyadaki, bölgedeki ve ülkedeki değişimler nedeniyle,
Kıbrıs’ta çok sınırlı bir fırsat penceresi olduğuna dair giderek daha da büyük
bir farkındalık oluşuyor. Bu pencerenin ne kadar açık kalacağını söylemeyeceğim,
ama bunun ucu açık bir süreç olmadığı kesin.
http://www.yeniduzen.com/kuzeyde-daha-az-kibrisli-turk-oldukca-adayi-birlestirmek-daha-cok-zorlasacaktir-107694h.htm
http://www.yeniduzen.com/kuzeyde-daha-az-kibrisli-turk-oldukca-adayi-birlestirmek-daha-cok-zorlasacaktir-107694h.htm
No comments:
Post a Comment