Friday 9 December 2016

EIDE: BM GARANTİLERDE ARACI ROLÜ OYNAYACAK

ESRA AYGIN 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide Ocak ayında yapılacak Kıbrıs Konferansı ve süreç ile ilgili önemli açıklamlar yaptı... 

CENEVRE’DE GARANTÖRLER VE AB: Uluslararası Konferansın bariz katılımcıları garantörler. AB aktif bir gözlemci olarak orada olacak. Burgenstock modelinden esinlendik. Güvenlik Konseyi konferansta değil sonrasında rol oynayacak. Kıbrıslılar bizim ev sahipliğimizde Kıbrıs sorununu çözmek için bir araya getiriliyorlar ve buna saygı gösterilmeli.

BM GARANTİLERDE ARACI: 6. başlıkta, yani güvenlik ve garantiler konusunda BM’nin ve Genel Sekreter’in temsilcisi olarak benim, diğer başlıklardan farklı bir rolümüz olduğunu düşünüyorum. Diğer 5 başlıkta biz, Kıbrıslıların çözdüğü bir sürece sadece ev sahipliği yaptık. Şimdi ise, daha büyük bir oyun söz konusu ve tarafsız bir oyuncuya ihtiyaç var.

KIBRIS REHİN OLMASIN: Sadece Kıbrıs’ı ilgilendiren ve Kıbrıslıların çözebileceği en zor şeyler geride kaldı. Şu anda Kıbrıslılar kendi aralarında 100 % hemfikir olsalar bile, diğer aktörleri de aynı noktaya çekmemizi gerektiren bir konu – yani güvenlik ve garantiler - üzerinde çalışıyoruz. Kıbrıslıların bu noktada Kıbrıslılar olarak – tek bir Kıbrıs – olarak düşünebilmeleri ve başka ülkelerin çıkarlarına rehin olmamaları önemli.

MALİYET DAHA DÜŞÜK: Dünya Bankası çalışmaları sonucunda mülkiyet sorununun çözümü ile ilgili rakamlar ortaya çıktı. Söz konusu rakamların daha önce dile getirilenlerden önemli derecede düşük olduğunu ve finanse edilebilirliğinin düşünülenden yüksek olduğunu söyleyebilirim.



Ocak ayındaki konferansa kimlerin katılacağı konusunda birçok tartışma var. AB ve Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden bahsediliyor…
Eide: Evet AB orada olacak. Önce, 9 Ocak’ta sadece Kıbrıs’taki iki taraf bir araya gelecek. Daha sonra toplantı uluslararası bir konferans şeklini alacak. Ve tabii ki, bariz katılımcılar, ilgili antlaşmaların tarafları olan garantörleri. Ayrıca, AB’nin çözümdeki çok büyük önemi nedeniyle – ki onlarla çok yakın çalışıyoruz çünkü bir Avrupa ülkesini yeniden birleştiriyoruz - onlar da orada olacak. Onlar karar verici bir role sahip olmayacak ama anlaşmanın bazı boyutları AB’yi yakından ilgilendirdiğinden, önemli şeyler danışacağımız aktif bir gözlemci olacaklar. Burgenstock modelinden esinlendik ve konferansın katılımcılarını hakkındaki öngörümüz bu.

Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin konferansa katılması konusunda bazı görüşler var?
Eide: Güvenlik Konseyi, ancak konferansın sonucu kendilerine sunulduğu zaman bir rol oynayacak. Güvenlik Konseyi’nin aynı zamanda, anlaşma ile birlikte görev üstlenecek BM misyonunu da görevlendirmesi gerekecek. Çünkü Kıbrıs’taki BM Barış Gücü ve İyi Niyet Misyonu artık buradaki görevlerini sonlandıracaklar. Bir anlaşma durumunda, anlaşmayı destekleyecek, ve siyasi ve askeri unsurlar içeren tek bir BM misyonu söz konusu olacak. Dolayısıyla bizim açımızdan – yani BM açısından - Güvenlik Konseyi önemli, ve rol oynayacak, ama konferansta değil, hemen sonrasında.  Unutmayın ki bu konferans, BM binasında gerçekleşecek olan bir BM konferansı. Dolayısıyla katılımcılara – tabii ki tarafların fikir birliği ile - biz karar veririz. Kıbrıslılar bizim ev sahipliğimizde Kıbrıs sorununu çözmek için bir araya getiriliyorlar ve buna saygı gösterilmeli.

Atina ve Ankara’da görüşmeler yaptınız. İki ülkenin güvenlik ve garantiler ile ilgili resmi pozisyonları hala birbirinden çok uzak görünüyor. Realite yapılan açıklamalardan farklı mı?
Eide: Sanırım öyle. Tabii ki ben hiçbir hükümet adına konuşamam. Ama şunu söyleyebilirim: Her ikisi de bu işin artık oluyor olduğunu veya ‘olabilir’ olduğunu anladılar. Dolayısıyla, garantiler konusuna çözüm bulma zamanının geldiğinin farkındalar. İkincisi, çok samimi bir şekilde, bulundukları yerden - Ankara ve Atina’dan - bakıldığında dünyanın Kıbrıs’tan çok daha büyük olduğunu tüm açıklığı ile ifade ediyorlar. Hem bireysel olarak hem de kendi aralarında Kıbrıs’ın çok ötesinde konular var: Türkiye-AB ilişkiler, Orta Doğu, enerji konusu... Ama hemen ardından şunu da söylüyorlar: ‘Kıbrıs’ta bir çözüm büyük resim için avantaj olur.’ Yani, Kıbrıs belki onlar için şu anda en önemli konu değil, ama burada bir çözüm daha büyük konularda onlara avantaj sağlayacak. Ve kesinlikle Kıbrıs’taki sürecin çökmesini istemiyorlar.

Güvenlik ve garantiler formülünün Kıbrıslılar yerine bazı büyük ülkelerin çıkarlarını gözetecek bir şekle bürünmesini engellemek için ne yapılabilir?
Eide: Gerçekçi olmak gerekirse, şunu anlamamız gerekiyor: Anastasiadis için, Akıncı için, benim için, öncelik Kıbrıs’tır ve biz Kıbrıslılar için en iyisi ne ise onu yapmak istiyoruz. Diğer aktörler ise - umarım Kıbrıslıları da düşünüyorlardır –ama, kendi çıkarlarını gözetiyorlar. Dolayısıyla, Yunanistan’ın pozisyonu Anastasiadis’in pozisyonu ile, Ankara’nın pozisyonu da Akıncı’nın pozisyonu ile birebir aynı olamaz. Bu da çok meşru, çünkü her ülke kendi büyük ve geniş çıkarlarını düşünmek zorunda. Bu nedenle 6. başlıkta, yani güvenlik ve garantiler konusunda BM’nin ve Genel Sekreter’in temsilcisi olarak benim, diğer başlıklardan farklı bir rolümüz olduğunu düşünüyorum. Çünkü diğer 5 başlıkta biz Kıbrıslıların çözdüğü bir sürece sadece ev sahipliği yaptık. Şimdi ise, daha büyük bir oyun söz konusu ve tarafsız bir oyuncuya ihtiyaç var. Atina ve Ankara’daki görüşmelerimde, benim bazı görüşler ortaya koymamdan ve aracı olmamdan memnun olduklarını gördüm. Açık bir şekilde bunu benim –yani BM’nin - yapmasını istiyorlar çünkü başka aktörlerin buna müdahil olmasını tercih etmiyorlar. Tabii ki, birbirleri ile konuşmaları gerekecek, ama bir aracı olmaksızın bu konuyu tamamıyla çözemezler. Dolayısıyla, şimdi artık enerjimin %90’nı bu başlığa harcamam gerektiğini düşünüyorum.

Bu konuda bir orta yol bulabileceğinize inanıyor musunuz?
Eide: ‘Tüm Türk askerleri adadan ayrılacak’ ve ‘Tüm Türk askerleri hep adada kalacak’ başlangıç pozisyonlarını ele alırsanız, bunlar tabii ki bir araya getirilebilir pozisyonlar değildir. Bu durumda ya bir orta yol bulmaya çalışırsınız, ya da farklı bir açıdan bakıp kalıpların dışında düşünebilirsiniz. Yani bugüne kadar kimsenin düşünmediği, ama her iki tarafa da uyan bir formül bulmayı deneyebilirsiniz. İşte şu anda yapmamız gereken tam da bu. Benim bu konuda somut fikirlerim var, ama bunları şu an için sadece taraflarla paylaşabilirim.

Liderlerin bu aşamada güvenlik ve garantileri ele almasını sağlamaya çalışacak mısınız?
Eide: Bir bakıma halihazırda başladılar diyebiliriz. Ama tabii ki daha derinlemesine ele almaları lazım.

En zorunu atlattık mı yoksa en zoru bundan sonrası mı?
Eide: Sadece Kıbrıs’ı ilgilendiren ve Kıbrıslıların çözebileceği en zor şeyler bence artık geride kaldı. Şu anda Kıbrıslılar kendi aralarında 100% hemfikir olsalar bile diğer aktörleri de aynı noktaya çekmemizi gerektiren bir konu – yani güvenlik ve garantiler - üzerinde çalışıyoruz. Kıbrıslıların bu noktada Kıbrıslılar olarak – tek bir Kıbrıs – olarak düşünebilmeleri ve başkalarına rehin olmamaları önemli. Bu her iki tarafın da ortak yararına – başka ülkelerin çıkarlarına rehin olmamak...

Uluslararası konferansta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de ayrıca temsil edilmesi tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eide:  Beğenelim veya beğenmeyelim - bazı konular garantörler olmaksızın konuşulamaz, çünkü bu devletler uluslararası antlaşmaların tarafı. Ve güvenlik yapısını değiştirmek isterseniz onlarla birlikte değiştirmek zorundasınız. Söz konusu uluslararası antlaşmaları değiştirmek, adapte etmek, sonlandırmak için – yapmak istediğiniz her ne ise – dört kalem gerekiyor. Biri Kıbrıs’a, diğer üçü de garantörlerin her birine ait dört kalem. Bu konu bugüne kadar hep ideolojik bir konu olarak tartışıldı, ama bence pratik bir sorun. Aslında biz, imza zamanı geldiğinde kalemi kimin tutacağı sorusunun cevabını arıyoruz. Dolayısıyla, eğer imza referandum sonrası gerçekleşecekse, imzalayacak olan kişi de federal Kıbrıs’ın başkanı olacak.

Referandumdan önce güvenlik ve garanti formülü üzerinde anlaşılacak, ama imza sonraya kalabilir mi diyorsunuz?
Eide: Evet kesinlikle. En az bir garantörün, referandum sonucunu görmeden mevcut garanti antlaşmasını sonlandırma imzasını atmayacağını tahmin edebilirsiniz. Belli şeylerin belli bir sırada yapılacağına dair mutabakata varabilir, karar alabilirsiniz. Ve sonra doğru zamanda bunlar yapılır ve yürürlüğe girer. Bunu çözmenin tek yolu budur demiyorum. Ama sonu olmayan bir tartışmaya girmek yerine, pratik bir şekilde bunu ele alalım diyorum.

Konferans mı daha kritik olacak, yoksa konferanstan önceki bir ay mı?
Eide: Konferanstan önceki 31 gün, ve 9-11 Ocak arasındaki üç günün, açık olan konuların hızlı ve etkili bir şekilde ele alınması ve aşılması için kullanılması lazım. İyi haber şu ki, konuşmadığımız tek bir konu bile kalmadı. En açık konu güvenlik ve garantiler. Ama orada bile en az 20 kere duymadığımız herhangi bir argüman yok. İşte tam da bu noktada elimizde bir tarih olmasının getirdiği enerji ortaya çıkıyor. Çünkü eğer elinizde bir tarih yoksa, sürekli olarak aynı dairenin içinde dönüp durursunuz. Bunu 3 ay, 3 yıl, 30 yıl, 42 yıl boyunca yapabilirsiniz. Bunun sonu yok. Aynı dairenin içinde dönüp durarak bir şeyleri çözeceğinize inanırsanız, bunu unutun. Bu hiçbir zaman olmaz. Dünyada hiçbir barış anlaşması veya iki süper güç arasındaki silahsızlanma anlaşması bir Salı günü çalışma saatleri içinde yapılmadı. Herkesin artık bitap düştüğü bir otel odasında sabahın dördünde, artık yapmak zorunda olduklarını bildikleri bir anda yapıldı. Bir noktada artık bir tarih ortaya koymak durumundasınız. Bunu çok erken yapamazsınız çünkü bu aceleye getirmek olur ve sorumsuzluk olur. Ama gereğinden fazla beklemek de şu ana kadar elde ettiğiniz her şeyi kaybetmek demek olabilir.

Mont Pelerin’de krize neden olan toprak konusunun ne zaman kapatılabileceği gibi modalite problemleri aşıldı mı?
Eide: Bence Mont Pelerin zirvesi, iki liderin, neyin elde edilebilir olduğunu ve limitlerin nerede çizildiğini anlamalarını sağladı. Şu anda 5 başlıkta ne olacağını aşağı yukarı biliyorlar. Ve bu başlıklardaki hiç bir şey kriz yaratacak şeyler değil. Belirsizlik sadece 6. başlıkta, yani güvenlik ve garantilerde. Geriye dönüp baktığımda, Mont Pelerin’deki kriz belki de sağlıklı bir şeydi diyebilirim. Tüm tarafların olaylara daha sağlıklı ve net bakabilmesi için yaşanması gereken bir durumdu.

Son olarak, mülkiyet sorununun çözümü için finansman konusunda herhangi bir gelişme var mı?
Eide:  Dünya Bankası çok sıkı ve etkin bir çalışma yapıyor. Mülkiyet sorununun çözümü ile ilgili rakamlar ortaya çıktı ama bunları kamuoyuna açıklamadan önce her iki tarafla birlikte doğrulamayı bekliyorlar. Ancak söz konusu rakamların daha önce dile getirilenlerden önemli derecede düşük olduğunu ve finanse edilebilirliğinin düşünülenden yüksek olduğunu söyleyebilirim. Bu konu tamamıyla aşıldı diyemem, ama endişelenmemi gerektirecek bir durum yok.



No comments:

Post a Comment