Wednesday 10 May 2017

Artık güzel hikayeleri anlatma zamanı

ESRA AYGIN
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak on yıllar boyunca kanı, korkuyu, acıyı, kaybı ve hasreti yaşadık. Birbirimizden ve yaşadığımız yerlerden, köklerimizden koparıldık, bölündük, bu adanın başka başka köşelerine savrulduk. Milliyetçilik, nefret ve düşmanlıkla zehirlendik; ve bir zamanlar kardeş olduğumuzu unuttuk. Hep çirkin hikayeleri anlattık ve dinledik…
Oysa bu adada insan olduğumuzu hatırlatan güzel hikayeler de var. Ortak geçmişimizin; en zor zamanlarda doğan dostlukların, sevginin, dayanışmanın; ve şimdi, şu anda, Kıbrıslı Türklerle Rumlar tarafından yazılan bugünün ortak hikayeleri… Kıbrıs’ın yeniden bir bütün olabileceğini kanıtlayan hikayeler… Ve ben artık bu güzel hikayeleri anlatma zamanının geldiğine inanıyorum…

Artık güzel hikayeleri anlatma zamanı… Maraş’tan Baf’a 20 yılda…
ESRA AYGIN
Babası Andis Hadjiadamous’u üç yıl önce kaybetmişti Sergis. 17 yaşındaydı ve babasının neredeyse 20 yıl önce, 1974 yılında Maraş’taki atölyesinde bıraktığı heykel ve resimleri, hep ailesinin geçmişe dair hikayelerinde dinleyerek büyümüştü.
“Babamın eserleriyle yüklü Amerikan Elçiliğine ait araç Baf’taki evimizin önünde durduğunda, sanki bu eserler bize öbür dünyadan gönderilmiş gibi hissettim,” diyor Sergis. “Babam bize bir mesaj göndermiş ve ‘ben buradayım, yanınızdayım’ demişti sanki.”
Araçtaki görevli, heykel ve resimlerin bir Kıbrıslı Türk tarafından Maraş’taki atölyeden çıkarılarak yıllardır korunduğunu söylemiş ve bunları Sergis ve ailesine teslim ederek oradan ayrılmıştı.
“Aynı cinsten kuşlar yan yana uçar diye bir söz var,” diye anlatıyor Kıbrıslı Türk mimar ve heykeltıraş Baki Boğaç. “Atölyeye girdiğim anda ben onun nasıl bir sanatçı olduğunu anladım ve ‘bu atölye benim olsaydı şu anda ne halde olurdum?’ diye sordum kendime. O anda eserleri almam gerektiğimi anladım.”
Baki, 1982 yılında, İskan ve Rehabilitasyon Dairesi görevlisi olarak binaların envanterini çıkarmak üzere asker nezaretinde Maraş’a girdiğinde karşılaşmıştı Andy’nin eserleriyle. Yanındaki birkaç çalışma arkadaşının yardımıyla mümkün olduğunca çok parçayı her türlü riski de göze alarak, gizlice araca taşımış ve üzerlerini haritalarla örtmüştü.
“Yaptığımız riskli idi ama ben o riski umursamadım,” diyor Baki. “‘Bunları sahibine vereceğim’ kararıyla hareket ettim.”
Atölyede yerdeki cam kırıkları ve dört bir tarafa dağılmış kağıtların arasında bir sergi kataloğu da bulmuştu Baki. Katalogda atölyedeki heykellerden biri ve sanatçının adı vardı.
“Bulmam gereken kişinin adını biliyordum ama o yıllarda güney ile iletişim yoktu,” diye anlatıyor Baki. “Bir gün onları sahibine ulaştırmanın bir yolunu bulurum umudu ile eserleri yıllarca evimin deposunda sakladım.”
Baki Boğaç 1992 yılında Amerikan Elçiliği tarafından düzenlenen iki toplumlu bir sergiye katıldığında, Maraş’ta bulmuş olduğu eserleri sahibine teslim etmek elçilik yetkililerinden yardım istediği.
“İnsanlar iki çeşittir” diyor Baki. “Önüne konan barikatın büyüklüğü oranında büyüyen ve onu aşan, ya da barikatın büyüklüğü oranında küçülen ve yok olan. Ben hep birinci grupta oldum. Amerikalılar benim ısrarımı ve hassasiyetimi görünce yardımcı oldu.”
1993 yılında bir sabah, maalesef Andy hayatını kaybettikten 3 yıl sonra, Baki’nin yıllardır evinin deposunda sakladığı eserler bir Amerikan Elçiliği aracı ile Andy’nin ailesine iade edildi.
“Şaşırıp kalmıştım,” diyor Sergis. “17 yaşında bir çocukken böyle bir şeyin ne anlama geldiğini hemen anlayamazsınız. Aldığım eğitim, beynimde ‘Kıbrıslı Türkler’ denen korkunç şeyler yaratmıştı. Bu olay, ruhumda hala devam etmekte büyük bir değişim başlattı. Sürekli değişiyorum ve sorguluyorum: Neden Kıbrıslı Türklerle Rumlar bu hale geldi? Hala bugün ne olduğunu anlayamıyorum. Sizi ve beni ayıran şey ne? Hala bilemiyorum.”
Baki, Amerikan Elçiliği’nden gelen ve eserlerin Andy’nin ailesine iade edildiğini haber veren telefonla “büyük bir huzur buldum,” diyor. “Üzerimden büyük bir yük kalktı.”
Andy eserlerinin iade edilmiş olduğunu hiç göremedi, ama Baki, onun bunu bir şekilde hissetmiş olduğuna emin:
“Bazen sabahtan gece yarılarına kadar çalıştığım olur. Taş kesmekten, taş oymaktan elim artık kalkmaz duruma gelir. Ne zaman böyle hissetsem, birileri sanki elimi tutup kaldırıyor. Ruhsal bir güç geliyor. Ben onun adını Andy koydum.”
Baki, Sergis ve ailesi ile, ancak 2003 yılında iki taraf açısındaki geçiş noktaları açıldıktan sonra tanışabildi.
“Baf’taki evlerine gittiğimde Andy’nin eşi beni bir odaya götürdü ve ‘Bu oda Andy için yapılmıştı, ama ne yazık ki hiç kullanamadı. Artık bu oda senindir. Ne zaman Baf’a gelirsen kullanımına hazırdır” diye anlatıyor Baki yumuşak bir gülümsemeyle.
Sergis ise Baki’yi görünce bir kez daha şaşırdığını itiraf ediyor.
“İri yarı, kaslı bir adam bekliyordum. Bir Türk canavarından bahsediyoruz! Çok kötü insanlardan!” diyor alaylı bir şekilde. “Ama Baki öyle değil. Kısa boylu, nazik, mülayim, harika biri! Bana anlattıkları ile ilgisi yok. Bu adam inanılmaz derecede muhteşem biri.”
Sergis, Baf 2017 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında Andy’nin iade edilen eserleri ve Baki’nin heykellerinden oluşan ‘Risky Travels’ (Riskli Yolculuk) adında bir sergi organize etti.
“Bunu babamdan çok Baki için yapıyorum,” diyor. “Bu sergi, benim ona teşekkürüm.”
* Risky Travels, Baf Palia Ilektriki kültür merkezinde 5 Mayıs-4 Haziran tarihlerinde 16:00 – 19:00 saatleri arasında ziyarete açık.

No comments:

Post a Comment