Monday 30 July 2018

Lute ikna oldu mu?



Esra Aygın

Üst düzey Birleşmiş Milletler yetkilisi Jane Holl Lute, Kıbrıs’ta müzakere sürecinin yeniden başlaması için yeterli zemin olup olmadığını, ve olası bir sürecin bu kez başarıya ulaşma ihtimalini ölçmek için, geçtiğimiz gün Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı ve Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis ile görüştü.

Lute, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kendisine verdiği görev çerçevesinde, Ankara, Atina ve Londra’da da temaslarda bulunarak,  değerlendirmelerini bir rapor haline getirecek. Raporun, Eylül ayı başında BM Genel Sekreteri’ne sunulması bekleniyor.

BMGS taraflardan ne bekliyor?

BM Genel Sekreteri, yeni bir sürece müdahil olmak ve ev sahipliği yapmak için ne gibi göstergeler aradığını 14 Haziran 2018 tarihinde Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda açıkça yazmıştı. Buna göre, Genel Sekreter, müzakereler için ana sorumluluğun liderlerde olduğunu vurgulamış ve: “Eğer kapsamlı bir çözüme varma niyeti ile görüşmelere devam etmeye birlikte karar verirlerse, en güçlü siyasi bağlılığı, cesareti ve kararlılığı ortaya koymaları gerekmektedir. Aciliyet duygusunu yeniden içselleştirmeleri, güven erozyonu ile ilgili önlemler almalı, ve siyasi iradelerine dair güçlü ve belirsizliğe mahal vermeyen sinyaller vermelidirler. Her iki tarafa da fayda sağlayacak bir anlaşmaya varabilmek için toplumlarını sürece dahil ederek, çözümün faydalarını aktarmaları ve her iki tarafın da tavizde bulunmasının önemini anlatmaları gerekecektir.”

Adada durum ne?

Mayıs 2015’te Akıncı ve Anastasiadis arasında başlayan müzakereler, 7 Temmuz 2017’de çökene kadar Kıbrıs sorununun tüm başlıklarında, daha önceki süreçlerde hiç görülmemiş yakınlaşmalara varılmış, birçok konu ya kapanacak noktaya gelmiş, ya da nasıl nihayetleneceği ortaya çıkmıştır. Tüm bu benzersiz ilerlemelere rağmen, Crans Montana’dan beridir çözüm yönünde hiç bir gelişme yaşanmadı. Liderler BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar’ın daveti ile sadece bir kez bir araya geldi ve bu görüşme herhangi bir fikir birliğine varılmaksızın sonuçlandı. Yaşanan çıkmaz, adada bir çözüm olacağı yönündeki beklentileri düşürdü, liderler, toplumlar ve taraflar arasındaki güven büyük yara aldı. Liderlerin 3 yıl önce sözünü verdikleri mobil telefonların karşılıklı çalışabilirliği, ve Derinya ve Aplıç kapılarının açılması konusunda da herhangi bir gelişme olmadı.

Bu ortamda gerçekleşen Lute ziyareti için, BM Genel Sekreteri, yine 14 Haziran 2018 tarihli raporunda taraflara şu çağrıyı yapmıştı: “Tarafların, ada için ortak bir yol çizmek adına hala sorumlu ve kararlı davranabileceklerine inanıyorum. Yakın gelecekte, taraflarla derinlemesine bir istişare yapması için üst düzey bir BM yetkilisini adaya göndermeyi planlıyorum. Bu istişareler, tarafların Crans Montana’dan beridir yaptıkları değerlendirmenin sonuçlarını BM’ye aktarmaları için daha resmi, yapılandırılmış ve detaylı bir yöntem teşkil edecek ve bu aşamada şartların anlamlı bir süreç için olgunlaşmış olup olmadığını tespit etmeye yardımcı olacak.  Tarafları, bu egzersizin öneminin farkına varmaları ve dolayısıyla bu fırsatı değerlendirmeleri için teşvik ederim” ifadelerini kullanmıştı.

Anastasiadis olumsuz imajını değiştirmek adına istekli görünmeye çalışıyor

Hiçbir zaman resmi belge ve raporlara yansımasa da, uluslararası toplum, müzakerelerin çökmesi ve adadaki güven ortamının bu derece yara almasından Kıbrıs Rum tarafını sorumlu tutuyor. Anastasiadis’in, bu imajdan kurtulmak, ve görüşmelerin başlamamasına sebep olarak gösterilmemek için Lute’u yeni bir Crans Montana’nın mümkün olduğuna ikna etmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Anastasiadis, Lute’a müzakerelere Crans Montana’da bırakılan yerden başlamaya hazır olduğunu aktardı. Ancak diplomatik kaynaklar, Lute’un somut hiç bir gösterge veya adım olmadan sadece söylenenlerle ikna olmasının çok zor olduğunu belirtiyor.

Ayrıca, Kıbrıs Rum tarafı, görüşmeler başlamadan önce özellikle güvenlik ve garantiler konusunda bir hazırlık süreci talep ediyor. Bu çerçevede, Garanti Antlaşması’nın çözümün ilk gününde ortadan kalkması şartıyla belli bir süre için belli sayıda Türk askerinin uluslar arası bir oluşum bünyesinde adada kalmasını kabul edebileceğinin işaretini veriyor.

Güvenlik ve garantiler konusunun müzakereler sırasında değil, öncesinde konuşulması talebi, bir önşart, veya Guterres çerçevesini değiştirme girişimi olarak görüldüğünden, Türk tarafınca kabul edilmesi çok zor. Ayrıca güvenlik ve garantiler başlığının ayrı ele alınması, Genel Sekreter’in “açıkta kalan tüm konuların bir paket şeklinde birbiri ile bağlantılı ele alınması” çağrısı ile de bağdaşmıyor.

Akıncı sonuç odaklı süreç istiyor

Akıncı ise, Lute görüşmesinde, 30 Haziran 2017’de sunulan Guterres çerçevesi temelinde müzakerelere başlamaya hazır olduğunu bir kez daha tekrarladı. Ancak Kıbrıslı Türk lider, sırf müzakereler yeniden başlamış olsun diye, yine bir kısır döngüye dönüşebilecek ucu açık ve belirsiz bir sürece girmeyeceğini net şekilde ortaya koydu. Kıbrıs Türk tarafı, müzakerelerin modalitesinin değişmesini, iyi yapılandırılmış, iyi takvimlendirilmiş, ve siyasi bir anlaşmaya götürecek şekilde sonuç odaklı olmasını istiyor.

Tarafların, BM’yi yeni bir inisiyatif almak konusunda cesaretlendirmek ve Kıbrıs’a her açıdan yatırım yapmaya devam etmesi konusunda ikna etmek için, ne öncesinde toplumlar nezdinde, ne de Lute ile görüşmeleri sırasında herhangi bir yeni ve umut verici adım atmadıkları açık. Sırada, Lute’un Ankara, Atina, ve Londra’da yapacağı görüşmeler var. Bu başkentlerde de ezber bozacak bir şeyler duymaması halinde BM yetkilisinin, raporunda Kıbrıs’ta yeni bir süreç ile ilgili olumlu bir değerlendirme yapması olası değil.

Olumlu veya olumsuz, Kıbrıs’ta yeni bir süreç ile ilgili kararı ise, BM Genel Sekreterinin Ekim ayında vermesi bekleniyor.




No comments:

Post a Comment