Sunday 1 June 2014

TC DSİ KKTC Proje Müdürü Birol Çınar ile Röportaj (1) (Havadis Gazetesi, 28 Kasım 2013)


Montaj Başlıyor

Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a su temini projesini, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Su İşleri KKTC Proje Müdürü Birol Çınar ile görüştük.

KKTC Proje Müdürü Çınar, su bedelinin ne olacağından su dağıtımının özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine, projenin çevreye verdiği zarardan, aynı borulardan elektrik veya doğalgaz geçirilip geçirilmeyeceğine kadar tüm sorulara açık yüreklilikle yanıt verdi...

Çınar, toplamda yaklaşık 1 milyar 200 bin TL maliyetinde olan projenin sonuna yaklaşıldığını ve herhangi bir aksilik olmazsa Mart 2014 itibarıyla KKTC’ye su temin etmeyi hedeflediklerini belirtti.  Bu proje kapsamında Türkiye’de inşası neredeyse bitmiş olan Alaköprü barajından, deniz yüzeyinin 280 metre derinliğinde askıda geçecek olan yaklaşık 80 km’lik deniz hattı vasıtasıyla KKTC’de inşa edilen Geçitköy barajına getirilecek suyun vatandaşa maliyetinin şu andakinden daha yüksek olmayacağını vurgulayan Çınar, KKTC’nin 2040 yılına kadar olan içme, kullanma ve endüstriyel su ihtiyacının karşılanacağının altını çizdi. Çınar, suyun 475 km uzunluğundaki isale hatları ile Lefkoşa, Girne sahil şeridi, Mağusa-İskele ve Dipkarpaz’a dağıtılacağını, Lefkoşa hattı için boru montajına başlandığını, Girne sahil şeridinin ihalesinin tamamlandığını ve bu hafta içerisinde sözleşmesinin imzalanacağını, Mağusa-İskele hattı projesi ihalesinin şu anda ilanda olduğunu ve Dipkarpaz hattı projesinin ihalesinin de Ocak 2014’te gerçekleştirileceğini söyledi. Deniz geçişi montajı ise, hava şartlarının uygun olması durumunda önümüzdeki hafta başlayacak.

Mevcut su bedelinden daha pahalı olmayacak

- Bu kadar maliyetli bir proje ile getirilecek olan suyun satış fiyatının çok yüksek olacağından endişe ediliyor. Bu suyun vatandaşa maliyeti ne olacak?
Birol Çınar: Su temel bir ihtiyaç. Eğer su yoksa, maliyetine bakmazsınız. Bu su elbette maliyetli bir su. Bedava olmayacağı kesin, ama çok pahalı da olmayacak. Ben size şunu net olarak söyleyebilirim ki, vatandaşlar için mevcut su bedelinden daha pahalı olmayacak. Yani KKTC’de yaşayan vatandaşlar, şu anda kaç lira veriyorlarsa ondan daha fazla para ödemeyecekler.

- Öyleyse Türkiye’nin bu işten kazancı ne olacak? Neden böyle bir şeye girişti?
Birol Çınar: Ha Türkiye, ha KKTC, Yavruvatan... Bir ayırım söz konusu değil. Başka türlüsü düşünülemez. Türkiye Cumhuriyeti Yavruvatan’a tabii ki bunu yapacak. Yapıyor da zaten. Onun dışında, Türkiye içme suyu ihtiyacı olan diğer ülkelere de elini uzatıyor.

Bu taşıma su değil

- Deniz suyu arıtma veya atık su arıtma projeleri daha kolay olmaz mıydı?
Birol Çınar: Bu proje, KKTC’nin 2040 yılına kadar olan içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyacını karşılayacak. Yani birkaç yıllık bir proje değil, uzun vadeli bir proje. Deniz suyu arıtma son çaredir, çünkü tuzlanmayı artırır ve çevreye büyük zarar verir. Aynı zamanda çok daha maliyetlidir. Ülkeler bunu son çare olarak kullanıyorlar. Atık su arıtılabilir. Ancak atık suyu içme suyu yerine tarımda sulama suyu olarak kullanmak şu anda daha ekonomik. Onunla ilgili çalışmalarımız var ve devam ediyor… ama içme suyu olarak kullanmak gibi bir niyetimiz yok. Yani KKTC’nin su sıkıntısını şu anda köklü olarak çözmenin tek yolu Türkiye’den adaya su getirmek.

- Peki taşıma suyla değirmen döner mi?
Birol Çınar: Bu taşıma su değil aslına bakarsanız. Biliyorsunuz, daha önceki yıllarda balonla taşıma yapıldı. Ona belki bu benzetme yapılabilirdi. Ama bu projenin, herhangi bir yerin içme suyu ihtiyacını karşılamak için yaptığımız tesislerden bir farkı yok. Tek farkı, birini karada döşüyorsunuz, diğerinin bir kısmını denizden geçiriyorsunuz. Buna taşıma su değil, ancak iletilen su demek lazım. Zaten yerleşimlerin içme veya kullanma suyu ihtiyacı iletilerek karşılanır. Dolayısıyla bu benzetme, bu anlamda, bu proje için çok yerinde değil.

Özelleştirme de seçeneklerden biri

- Bu 475 km’lik isale hatları sadece ana hatlar mı yoksa şebeke bağlantıları da buna dahil mi?
Birol Çınar: Bunlar şebekeyi besleyen ana hatlar. Bizim projemizin kapsamında ana hat-depo bağlantıları var. Şebeke bağlantıları yok. Zaten belediyelerin mevcut şebeke bağlantıları var. Olmayanlar için de Kıbrıs Su İşleri gereğini yapıyor.

- Yani içme suyunun şehir içi dağıtımda belediyelerin şebekesi mi kullanılacak?
Birol Çınar: Evet. Bizim çalışmamız suyu 475 km isale hattıyla mevcut depolara iletmek. Ondan sonrasını tamamen KKTC tarafı yapacak. Onlar da eşzamanlı çalışıyorlar zaten.

- Belediyelerle bu konuda bir anlaşmaya varmak için mi çalışıyorlar?
Birol Çınar: Tabii. Bu konuyu Kıbrıs Su İşleri ve belediyelerle konuşmak lazım. Yani mevcut depolara su aktarılacağı için çok büyük bir iş yok aslına bakarsanız.

- Bu durumda, depolarına aktarılan suyun ödemesini belediyeler mi yapacak?
Birol Çınar: Bu daha sonra değerlendirilecek olan bir konu. Bunun işletmesini kim yapacak? Mevcut şekliyle mi devam edecek, yoksa yeni bir yöntem mi geliştirilecek... O konudaki çalışmalar devam ediyor. Henüz net karar verilmedi.

- Özelleştirme de seçeneklerden biri mi?
Birol Çınar: Tabii. Bu kadar büyük, komplike bir sistemin özelleştirilmesi de alternatifler arasında. Mevcut düzende de devam edebilir.

80 km niye 180 km olmasın?

- Bu suya barış suyu da deniyor. Suyun Güney Kıbrıs’a götürülmesi ile ilgili bir temas veya çalışma var mı?
Birol Çınar: Bu konuda size bir şey söylemem mümkün değil. Ben şu anda size sadece teknik olarak yapılanlarla ilgili bilgi verebilirim. Bizim birinci önceliğimiz suyu Türkiye’den KKTC’ye getirmek ve adada dağıtmak. Sonrası ne olur bilemiyorum.

Bu suyu Kıbrıs’tan Ortadoğu’ya yönlendirme hedefiniz var mı peki?
Bakın, bu projeyi herkes dört gözle bekliyor. Siz suyu 80 km boyunca deniz yüzeyinin 280 metre altından boruyla iletebiliyorsanız, bu 80 km niye 180 km olmasın?

Çok yakında hep birlikte bunun yapılabilir olduğunu göreceğiz

-Benzer projeler hep kuma döşenen borularla gerçekleştirildi. Bu projede deniz geçişi neden kum üzerinde değil?
Birol Çınar: Türkiye ile KKTC arasında en derin nokta 1,450 metre. 1,450 metre derindeki basınca dayanacak boruyu yapmak ve o derinliğe indirmek hiç ekonomik değil.

- New York Times gazetesinde yayınlanan bir makalede bazı mühendisler bu proje için ‘deneysel’ ifadesini kullanıyor ve çalışıp çalışmayacağını sorguluyor. Hatta dünyada ilk kez uygulanacak deniz geçişinin inşa edilip edilemeyeceğini bile sorguluyorlar. Bu projenin tamamlanıp çalışacağından emin misiniz?
Birol Çınar: Kesinlikle. Hiçbir kuşkumuz yok. Biz bu işin 100% yapılabileceğine ve çalışacağına eminiz. Bu tarz eleştiriler mutlaka olacaktır ama çok yakında hep birlikte bunun yapılabilir olduğunu göreceğiz. Zaten yapılabileceğine inanmasak biz bu işe başlamazdık, bu yola girmezdik. Teknik olarak yapılamayacak bir şeyi Devlet Su İşleri gibi büyük bir kurum riske etmez.

-Deniz geçiş montajı için hava şartlarının uygun olması gerektiğini belirttiniz. Proje bittikten sonra deniz geçişinde herhangi bir teknik arıza olması durumunda hava şartları müdahaleyi etkileyecek mi?
Birol Çınar: Hava şartları montaj için daha önemli. Proje bütün deniz şartları düşünülerek hazırlandı. Olası bir teknik arızaya her zaman müdahale edilebilecek. Bir de şu var, teknik arıza olduğunda zaten Geçitköy barajında su depolandığı için bir su kesintisi olmayacak. Barajda depolanan su kullanılana kadar zaten gerekli bakım onarım da yapılmış olacak.

-Denizdeki boru hattı deprem ve kazalara karşı nasıl korunacak?
Birol Çınar: Bu proje dokuz yıllık bir çalışmanın ürünü. Denizde ve karada birçok deney ve araştırma yapıldı. Depreme dayanıklılık testleri yapıldı. Mühendislik anlamında yapılması gereken her şey yapıldı. Deniz yüzeyinin 280 metre altını seçmemizin nedeni de, en gelişmiş denizaltının 200 metrenin altına inmemesi. Bu, en emniyetli derinlik aslına bakarsanız. Yani öncesinde bu işin yapılabilirliği ve güvenliği kanıtlandı ve ondan sonra inşaata geçildi. O konuda hiçbir soru işareti yok. Ayrıca  boru hattı üzerinden geçecek deniz taşıtları bilgilendirilecek ve gerekli güvenlik önlemleri alınarak geçirilecek. Akıllı boru sistemi ile donatılan hat erken uyarı sistemi ile de muhtemel arızaları işletme merkezine bildirecek.

KKTC makamları ile işbirliği içinde çalışıyoruz

- Bu proje ile ilgili olarak KKTC makamlarının saf dışı bırakıldığı ve söz haklarının olmadığı eleştirileri var. Bu doğru mu?
Birol Çınar: Bakın, biz yaklaşık 2 yıldır buradayız. İlgili Bakanlığın ilgili Müdürlükleriyle yakın temas halindeyiz. Dolayısıyla beraber çalışıyoruz.

Kararları birlikte mi veriyorsunuz?
Birol Çınar: Zaten iki ülke arasında bu proje ile ilgili bir anlaşma var. Bu anlaşmada nelerin yapılacağı, kimler tarafından yapılacağı çok net olarak açıklanmış. Buna da iki ülke imza atmış. Çalışmalar bu çerçevede yapılıyor. Bu anlaşmanın gereğini her iki ülkenin de ilgili kurumları yerine getiriyor. Dolayısıyla, biz buradaki yetkililerle son derece uyumlu çalışıyoruz. Bu bir işbirliği. KKTC’nin ilgili kurumlarından destek almadan bu projeyi bu aşamaya getirmek mümkün değil.

Nerelerin sulanacağı henüz açıklanmadı

- Su boru hattının geçeceği bölgelerde arazi satışlarında büyük artış olduğu söyleniyor. Hatta bazı sivil toplum örgütü yetkilileri bu su etrafında bir rant mafyasının oluştuğundan endişe ettikleri açıkladılar. Bununla ilgili bir bilginiz var mı?
Birol Çınar: Ben bu projenin başındaki kişi olarak, henüz Güzelyurt’ta ya da Mesarya’da nerelerin sulanacağını bilmiyorum. Bu bilgileri kim nereden çıkarıyor onu da bilmiyorum. Biz şu anda nereyi sulayacağımızı açıklamadık, söylemedik. Sadece Güzelyurt’ta 6,400 hektar, orta Mesarya’da da 7,400 hektar alan sulanacak diyoruz. Ama bu alanların nereler olduğu şu an netleşmedi, üzerinde çalışılıyor. Güzelyurt ve Mesarya’da proje çalışmaları devam ediyor. Dolayısıyla bunu söyleyenler neye göre söylüyorlar bilemiyorum.

Sulama konusundaki kararı KKTC makamları mı verecek?
Birol Çınar: Bu konuda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bir planlama yaptı. Bu suyun sulama için kullanılacak olan kısmı ile nerelerin sulanmasının ekonomik olacağını çalıştı. Proje ortaya çıktıktan sonra karar birlikte verilecek.

Çevreye hiç zarar vermedik dersek yalan söylemiş oluruz

- Proje doğaya, çevreye ve ekolojiye büyük bir zarar vermekle eleştiriliyor. Geçitköy/Hisarköy vadisinin arazi yapısını değiştirmek, Geçitköy barajı için yüzbinlerce ton patlayıcı kullanmak, baraj inşaatı için Hisarköy sırtlarında yeni bir taş ocağı yaratmakla suçlanıyorsunuz.
Birol Çınar: Çevre konusunda herhalde en hassas kurumlardan biriyiz. Yaptığımız her işin çevreye en az şekilde zarar vermesi için elimizden geleni yapıyoruz. Nitekim yaptık da. Siz insanların en temel ihtiyacını karşılamak için bir proje yapıyorsunuz. Bu proje yapılırken mutlaka ağaç da keseceksiniz, kaya da lazım size, kaya ocağı da işleteceksiniz. Ama şunu bilmek lazım. Biz kaç ağaç kestiğimizin envanterini tutuyoruz. Bu su geldikten sonra bir ağaç kestiysek 1,000 ağaç dikeceğiz. Hiç ağaç kesmedik, çevreye hiç zarar vermedik dersek yalan söylemiş oluruz. Ama bu zararı en aza indirmeye çalıştık. Güzelyalı pompa istasyonunun olduğu yerde kaplumbağaların yumurtlama bölgesi var mesela. İlgililer bizi uyardıktan sonra biz orada 4 ay ışık yakmadık. Şantiye çevresi gece karanlıkta kaldı. Şunu biliyoruz: Mutlaka olumlu yorumların yanında eleştiriler de olacak. Eleştirileri dinleyeceğiz ve hatamız varsa düzelteceğiz. Ama şunu söyleyeyim: Biz hakikaten çevreye mümkün olan en az ölçüde zarar vermek için çalıştık. Son derece hassas davrandık. Kaya ocağını ilgili dairenin gözetiminde işlettik. Yoğun patlatma yapmadık, kırıcılarla çalıştık. Ben bu eleştirileri biraz acımasızca buluyorum doğrusunu söylemek gerekirse. İşin tamamına bakıldığında çok ufak bir ayrıntı. Sonrasında bu su geldiğinde, baraj dolduğunda, ağaçlar dikildiğinde, çevre yeşerdiğinde bunların hepsinin unutulacağını düşünüyorum.

Projenin KKTC ayağında – spesifik olarak gölet inşaatı ve taş ocağının - Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmadığı iddia ediliyor. Bu doğru mu?
Birol Çınar: Var. KKTC Su Temin Projesi’nin ÇED raporu var. İsale hattı güzergahında kaç tane ağaç kesilecek, hat nerelerden geçecek, bununla ilgili KKTC ilgili kurumunun mevzuatı gereği yapılması gereken her şey yapıldı. Projede kesinlikle ayrıcalık yok. Hatta şunu da söyleyeyim, Türkiye’de içme suyu tesisleri, isale hatları ÇED’den muaftır. Fakat KKTC’de gerekli olduğu için biz bu proje kapsamında ÇED raporu hazırlattık ve ilgili kuruma onaylattık.

Proje KKTC’nin 2040 yılı nüfusuna göre tasarlandı

-Bu tarz su temin projelerinin dünyada artık pek tercih edilmediği, çünkü su talebini karşılamaktan çok, sulama yapılan arazinin ve bölgedeki yapılaşmanın artmasına neden olarak su sıkıntısını daha da kötüleştirdiği söyleniyor. Buna katılıyor musunuz?
Birol Çınar: Biz KKTC’nin uzun vadedeki içme suyu ihtiyacını belirlerken, o uzun vade diye belirlemiş olduğumuz tarihteki, yani 2040’taki nüfusu, turizmi, yapılaşmayı düşünerek çalıştık. Yani bütün proje 2040 yılındaki tahmini nüfus, tarım arazilerindeki artış ve yapılaşma hesaba katılarak yapıldı. Dolayısıyla bu yorum doğru, su gittiği zaman mutlaka kullanım artacaktır. Ama bu zaten hesaba katıldı.

-2040 yılı için öngördüğünüz nüfus ne?
Birol Çınar: Tahmini 390,000.

Sistem sadece su nakli için tasarlandı

- Türkiye’den Kıbrıs’a bir de elektrik nakil projesi söz konusu. Elektrik aynı hat üzerinden getirilebilir mi?
Birol Çınar: Hayır, elektrik aynı hattan nakledilmeyecek. Bizim güzergahımızda böyle bir enerji nakil hattı olmayacak. Elektrik nakli ile ilgili bir proje var ama bunun bizim projemizle hiçbir alakası yok. O, deniz tabanında döşenecek büyük bir ihtimalle.

Peki Güney Kıbrıs ile bu konuda bir anlaşma olursa bu hattan doğal gaz geçirilmesi söz konusu olabilir mi?
Birol Çınar: Hayır. Bizim sistemimiz sadece su için tasarlandı.













No comments:

Post a Comment