Mavroyannis: Kendi memleketimin insanları ile bir arada
olamamayı kabul edemiyorum
Kıbrıslı Rum
Lider Nikos Anastasiades’in müzakerecisi Andreas Mavroyannis Cuma günü Kıbrıslı
Türk Lider Derviş Eroğlu’nun müzakerecisi Kudret Özersay ile görüşmesinin hemen
ardından, ayağının tozuyla Havadis gazetesine röportaj verdi.
Mavroyannis, iki
tarafın çok ciddi ve kararlı bir şekilde yoğun bir müzakere sürecine girmeye
hazırlandığını belirtti ve Kıbrıs’ta bir çözüm için şu anda tüm koşulların
olgunlaşmış olduğunu vurguladı. Çözümsüzlüğün on yıllardır hem Kıbrıslı
Türklere hem de Kıbrıslı Rumlara çok şey kaybettirdiğinin altını çizen
Mavroyannis, çözümün Kıbrıs’ın potansiyelini ortaya çıkaracağını ve müreffeh,
istikrarlı ve barış içinde bir ülke yaratacağını söyledi.
Geçtiğimiz hafta
Kıbrıslı Rum Lider Anastasiades ve Kıbrıslı Türk Lider Eroğlu, BM Genel
Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonu çerçevesinde ara bölgede biraraya gelerek
müzakerelerin yaklaşık iki yıllık bir aradan sonra yeniden başlamasının önünü
açan ve müzakerelerin çerçevesini çizen ortak açıklama üzerinde mutabık
kaldıklarını duyurmuşlardı. Ortak açıklamanın kabul edilmesinin ardından Cuma
günü ilk kez biraraya gelen müzakereciler Mavroyiannis ile Özersay, Ankara ve
Atina’ya yapacakları çapraz ziyaretleri Şubat ayının son haftasında
gerçekleştirmeye karar verdiler. Müzakerecilerin bir sonraki görüşmesi Çarşamba
günü olacak.
Kudret Özersay
ile ilk görüşmesinin çok iyi ve yapıcı bir ortamda gerçekleştiğini söyleyen
Mavroyannis, müzakerelerin nasıl ilerleyeceği ile ilgili görüş alışverişinde
bulunduklarını ve Çarşamba günü yeniden biraraya geleceklerini söyledi.
Soru: Müzakerecilerin bu süreçte çok sık biraraya
gelmeleri bekleniyor. Planınız bu mu?
Mavroyannis: Evet kesinlikle. Bu konuda Kudret ile net bir
fikir birliği içerisindeyiz. Bugünkü toplantıda da müzakerelerin mümkün olan en
yoğun şekilde yürütülmesini istediğimizi karşılıklı olarak teyit ettik. Haftada
iki kez biraraya gelmeyi planlıyoruz. Bu görüşmelerde meseleleri esaslı bir
şekilde ele alacağız ve kaç saat içeride kalmamız gerekiyorsa, o kadar saat
içeride kalacağız. Yani sadece görüşmüş olmak için görüşmeyeceğiz.
Hiç kimsenin zamana oynamayacağı ile ilgili çok net bir anlayış var
Soru: Bu müzakere sürecinin ne kadar süreceği ile
ilgili bir öngörünüz var mı?
Mavroyannis: Hayır. Ancak, mümkün olan en kısa sürede ilerleme
sağlamak için elimizden geleni yapmak konusunda iki tarafta da çok büyük bir
kararlılık var. Tabii, müzakerelerin hızını ve ne kadar süreceğini ancak katedilen
ilerleme belirleyebilir. Biliyorsunuz, bazen bir kelimeye bile haftalarca veya
aylarca takılabilirsiniz. Ancak, hiç kimsenin zamana oynamayacağı ile ilgili
çok net bir anlayış var. Tam tersine, çok ciddi ve özlü bir şekilde, tüm
konuları birbirine bağlı olarak görüşmek ve gerçek bir al-ver sürecine girmek
konusunda büyük bir kararlılık içindeyiz. Biliyorsunuz, konuları geçmişte
olduğu gibi sırayla görüştüğünüzde etkili bir al-ver sürecine girmek çok
zordur. Ama konuları birbirine bağlı bir şekilde görüştüğünüzde, al-ver süreci
çok daha kolay olur çünkü örneğin, bazen bir tarafın toprak konusundaki
pozisyonu diğer tarafın yönetim ile, veya güvenlik ve garantiler ile ilgili
pozisyonuna bağlı olacaktır.
Yani bu yeni yöntem çerçevesinde her şeyi bir
paket olarak mı ele alacaksınız?
Mavroyannis: Evet. Ortak açıklamada da yer alan yöntem budur.
Geçtiğimiz müzakere süreçlerinde konuları sırayla ele almak gibi bir yaklaşım
benimsenmişti. Ama bu yöntemde, günün sonunda belli konuları görüşüyorsunuz,
diğer konulara ise hiç dokunmuyorsunuz. Bir taraf ‘şu konuyu görüşelim’ derken,
diğer taraf, ‘hayır, onu kenara koyalım sonra görüşelim’ diyebiliyor. Bu da, bir
kenara konmuş ve çözülememiş bir konular yığını meydana getiriyor. Yeni yöntem
çerçevesinde her şeyi konuşacağız. Ve herşeyi birbirine bağlı şekilde
konuşacağız. Aynı zamanda, konuları gerçek paydaşları ile konuşacağız. Örneğin,
Sayın Anastasiades Sayın Eroğlu’ndan güvenliklerle ilgili konuyu görüşmeyi
talep ederse ve Sayın Eroğlu da ‘bu iyi bir fikir ama Türkiye olmadan güvenlik
konusunu görüşemeyiz’ derse, ben çıkıp Ankara’ya gideceğim ve konuyu orada ele
alacağız.
Bütün uygun şartlar şu anda biraraya gelmiştir.
Soru: Taraflar gerçekten bu kez ciddi ciddi bu
sorunu çözmeye kararlı görünüyor. Ne değişti?
Mavroyannis: Bizim tarafta sonuç verici bir sürece girmek ile
ilgili büyük bir kararlılık var. Ve sanıyorum ki diğer taraf için de aynı
kararlılık söz konusu. Burada önemli olan, müzakere sürecini siyasi olaylardan tamamen
izole edebilmek ve partiler üstü bir seviyeye çıkarabilmek. Yani sürekli sizde
ya da bizde seçimler olacaktır, siyasi bazı gelişmeler olacaktır. Sürecin
bunlardan izole bir şekilde ilerlemesi gerekiyor. Büyük resmi görebilmemiz
gerekiyor. Eğer bir sonuca ulaşabilirsek, bunun bütün Kıbrıslıların faydasına
olacağını, Doğu Akdeniz’de barış ve istikrara ve Kıbrıs ve Türkiye arasındaki
ilişkilere büyük katkı yapacağını görebilmemiz gerekiyor. Tehditler ve olumsuzluklardan
oluşan kısır döngüyü aşıp, bunun yerine olumlu yaklaşımları ve işbirliklerini
getirebiliriz.
Soru: Bu benim sorumu cevaplamıyor. Bir anda her
iki tarafı da bu kadar kararlı kılacak ne oldu? Neredeyse bir sihirli değnek
dokunmuş gibi?
Mavroyannis: Bakın, ben geçmiş süreçlerde var olan kararlılığı
sorgulamak istemiyorum. Ama bugüne kadar belki şartlar tam olarak
olgunlaşmamıştı. Şu anda, iyi niyetli olan her kişinin Kıbrıs’ta bir çözümün
faydalarını çok iyi kavradığına inanıyorum. Çözüm için herkesin çaba göstermesi
gerektiğini kavradığına ve çözümün bu ülkenin potansiyelini ortaya çıkaracağını
kavradığına inanıyorum. Elbette geçmişin travmaları ve yaraları kapandı
diyemeyiz. Yaşanmışlıklara saygı göstermemiz gerekiyor. Ama sanıyorum artık
daha rasyonel bir yaklaşımın benimsenmeye başladığı bir aşamaya geliyoruz. Ve
buna ek olarak, sanırım ‘eğer şu anda birşey yapmazsak bir daha hiçbirşey
yapamayacağız’ anlayışının birçok insan tarafından paylaşıldığını ve bunun da
bir aciliyet hissi yarattığını düşünüyorum. Yani bütün uygun şartlar şu anda biraraya
gelmiştir.
Yarım milyar Avrupalı ile birarada olabilirken, kendi memleketimin
insanları ile birarada olamamayı nasıl kabul edebilirim?
Soru: Çözüm tüm Kıbrıslılara fayda getirecek
dediniz. Nedir çözümün faydaları?
Mavroyannis: Bu gerçek bir soru mu? Çözün faydalarının ne
olacağını bilmediğiniz için mi soruyorsunuz?
Toplumları nasıl ikna etmeyi planladığınızı merak
ettiğim için soruyorum...
Mavroyannis: Bana sorarsanız çözümün faydaları çok açıktır.
Eksik olan umuttur. 40 yıl süren çabaların ardından, insanlar artık umutlarını
kaybetmişlerdir. Çözüm olabileceğine inanmıyorlar, çünkü çözüm çabalarının
birçok kez başarısız olduğuna şahit oldular. Ancak, 21. yüzyılın koşulları ve
Kıbrıs’ın AB’de olmasının yarattığı koşullar, yeni jeopolitik ortam ve
insanların oydaşmacı bir toplumda birarada yaşamaları fikri çözümü daha kolay
kılabilecek şeylerdir. Ve tüm bunlar, çözümün ekonomik, siyasi ve sosyal
faydalarını da çok daha belirgin hale getiriyor. Burada çok önemli bir şey daha
söylemek istiyorum: Bugün Kıbrıs artık 50-60 yıl önceki Kıbrıs değil. Bugün
Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne üye olan açık bir toplum. Hükümet kontrolü altındaki
bölgeleri düşünürseniz, burada yaşayan insanların üçte biri Kıbrıslı değil.
Bizler artık homojen ve kapalı bir toplum değiliz. Açık bir toplumuz. Açık bir
toplum da, kültürel farklılıklara çok daha kolay bir şekilde uyum sağlar ve bu
farklılıkları ülkenin bir zenginliği olarak görür. Şu çok önemli: Ben, ahlaki olarak,
yarım milyar Avrupalı ile birarada olabilirken, kendi memleketimin insanları
ile birarada olamamayı nasıl kabul edebilirim? Bu rasyonel birşey mi? Bunu
anlamamız gerekiyor. Kıbrıslı Türkler bizim memleketimizin insanlarıdır. Yanlış
anlamayın, bir İrlandalı veya bir Letonyalıya karşı hiçbir şeyim yok; ama benim
onlarla mı daha çok ortak yanım var, yoksa Kıbrıslı Türklerle mi? Birçok
milletle aynı Avrupa toplumunun bir parçası olarak birlikte olabiliyoruz, ama
Kıbrıslı Türklerle birlikte olamıyor muyuz? Bunu nasıl açıklayabiliriz? Ahlaki
olarak bunu kabullenemiyorum.
Enerji konularını ele almanın iki yolu var: Ya çatışmacı bir şekilde ele
alırsınız, ya da işbirlikçi bir şekilde
Soru: Yeni jeopolitik ortamdan bahsettiniz. Doğalgazın
etkilerini mi kastediyorsunuz?
Mavroyiannis: Kısmen ama tamamen değil. Doğu Akdeniz’de işler
değişiyor. Suriye’de, Lübnan’da, İsrail’de yeni gelişmeler var. Muhtemelen yakın
bir gelecekte Orta Doğu barış sürecinde yeni gelişmelere şahit olacağız. Mısır
değişiyor. İran değişiyor. Irak’ta yeni gelişmeler var. Ve tabii ki, bir de
işin yeni bir enerji boyutu var. Bu da insanların bölgeye farklı bir bakış
açısıyla yaklaşmasına neden oluyor. Tabii ki, Avrupa Birliği, Kıbrıs ve İsrail
üzerinden daha büyük bir enerji güvenliğine kavuşmak istiyor. Türkiye’nin kendi
ihtiyaçları var. Ve bizler Kıbrıs’ta bir çözüm bularak burada yeni bir ortam
yaratabiliriz. Ama insanlar bazen bunu çok basite indirgeyerek, ‘Amerika
doğalgaz istediği için Kıbrıs’ta çözüm istiyor’ diyor. Bu çok yanlış. Bütün doğu
Akdeniz’deki tahmini doğalgaz miktarı, Amerika’da tek bir bölgede çıkarılmaya
başlanan kaya gazı miktarına yetişemez. Evet doğalgaz işin bir parçası. Ama
gerçekçi olalım, biz dünya enerji piyasalarındaki dengeleri değiştirebilecek
doğalgaza sahip değiliz. Biraz ölçülü olmamız gerekiyor. Bu işin bir tarafı. Diğer
taraftan, enerji konularını ele almanın iki yolu var. Ya çatışmacı bir şekilde
ele alırsınız, ve tabii ki bunun sonucunda herkes kaybeder... Yani Kıbrıs,
İsrail, Lübnan, Mısır ve Yunanistan’ın Avrupa’ya alternatif bir hat
oluşturduğunu ve bir güney koridoru oluşturduğunu düşünün. Bu Türkiye’nin hiç
hoşuna gitmeyecek olan birşeydir ve elbette ki çatışmacı bir yaklaşımın
sonucudur. Ya da, çatışmacı bir yaklaşım yerine, işbirlikçi bir yaklaşım
benimseyebilirsiniz. Ve bu işbirlikçi yaklaşım sonucunda da herkes kazanır. İşte
bu işbirlikçi yaklaşım için Kıbrıs’ta çözümün olması şarttır.
On yıllardır çözümsüzlük yüzünden kaybediyoruz
Soru: Ortak açıklamaya göre suçlama oyunundan
kaçacaksınız ve hakları çözüme hazırlayacaksınız. Bunu daha önce kimse
başaramadı. Siz nasıl başaracaksınız?
Mavroyannis: Öncelikle taraflar birbirleri ile ilgili eleştirel
söylemlerden kaçınacak ve gelecekte ne olması gerektiğine odaklanacaklar.
Halkların hazırlanmasına gelince; görüşmelerde bir dereceye kadar gizliliğin
olması gerekiyor. Her görüşmenin ardından çıkıp da ‘biz onu dedik Türk tarafı
bunu dedi, biz kendimizi böyle savunduk’ diye anlatamayız. Bu, ortamı gerer.
Belli bir derece gizlilik ve karşılıklı güvene ihtiyacımız var ki, her şeyi
açık ve dürüst bir şekilde konuşabilelim. Ama bunu yaparken, halka şeffaf bir biçimde,
neyi amaçladığımızı anlatacağız. Çözümün faydalarını ve çözümsüzlükle neleri
kaybedeceğimizi anlatacağız. On yıllardır çözümsüzlük yüzünden kaybediyoruz ve
bence insanlar bunu artık çok net şekilde kavrıyorlar. Çözümün faydaları çok
açıktır. Açık fikirli ve yapıcı bir işbirliği içerisinde olmalıyız. İnsanları
daha da bölerek bunu başaramayız.
Soru: Siz Annan Planı’nı hazırlayan ekipteydiniz
ve sonra Annan Planı’na ‘hayır’ dediniz. Samimi bir şekilde çözüm istediğinize
nasıl inanabilirim?
Mavroyannis: Ben Annan Planı’nı müzakere ederken plana karşı
değildim. Sürecin sonunda, BM tarafından yapılan hakemlik sonucunda ortaya
çıkan plana karşıydım. Bu plan Kıbrıs Rum toplumunun asgari ihtiyaçlarına cevap
vermiyordu. Ben dürüst davranmak zorundaydım. Sürecin içindeydim ve insanları
kandıramazdım. Hislerimi söyleme yükümlülüğüm vardı. Bu çözüme karşı olduğum
anlamına gelmiyor. Sadece, o spesifik planın Kıbrıs sorununun çözümü olduğunu
düşünmüyordum. Biz o dönemde çözüme ulaşabilmek için çok çalıştık. Biz aylar,
yıllar boyunca bu plan için çalıştık. Ve elbette bunu, planı çöpe atmak
amacıyla yapmadık. Bizler New York’ta Birleşmiş Milletler’e boşlukları
doldurmanın yanı sıra, planın her iki toplum tarafından kabul edilmesini
sağlamak için gerekli değişiklikleri yapma rolünü verdik. Plan iki lider tarafından
değil, BM’nin hakemliği ile nihai şekline getirildi. Ve, sonuçta kabul
edilebilir bir plan ortaya çıkmadı. Şimdi durum tamamıyla farklı, çünkü sadece
liderlerin üzerinde mutabık kaldığı bir anlaşma referanduma sunulacak.
Kıbrıslı Türklere bir mesajınız var mı?
Mavroyannis: Ortak
bir gelecek yaratmak; ve tüm Kıbrıslıların haklarına saygı gösterilen,
birbirimizi, ülkemizi ve Avrupa’yı daha müreffeh kıldığımız, açık, Avrupalı,
zengin bir toplum yaratmak hepimiz ortak sorumluluğudur. Bunu başarabiliriz.
No comments:
Post a Comment