Sunday 1 June 2014

Dışişleri Bakanı Özdil Nami ile Röportaj (1) (Havadis Gazetesi, 1-2 Aralık 2013)


Dışişleri Bakanı Nami: Fırsat Kaçarsa Yazık Olur

Dışişleri Bakanı Özdil Nami ile Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs konusu ile ilgili pozisyonunu, başlaması beklenen müzakereleri ve ortak metinle ilgili sorunları konuştuk. Bakan Nami, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs müzakerelerinde son bir çaba içerisinde olduğunun çok net olduğunu vurguladı ve bunun Kıbrıslılar için ciddi bir tehlike olduğunun altını çizdi. Bunun hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar tarafından çok iyi şekilde algılanması gerektiğini belirten Nami, BM’nin artık müzakereler yoluyla Kıbrıs’ta federasyon oluşturma çabalarının tükendiğini ilan etmesi halinde, bizleri yıllarca sürecek sancılı, sıkıntılı bir sürecin beklediğine dikkat çekti.

Soru: Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs’ta ‘nihai bir çaba’dan bahsetti. Siz gerek Downer gerek diğer BM yetkilileri ile yakın temastasınız. Kıbrıs sorunu konusunda BM tarafında artık bir bıkkınlık hissediyor musunuz?
Bakan Nami: Hissetmekten öte, bunu kendi kulaklarımızla duyuyoruz. Bunu çok net bir şekilde ifade ediyorlar. Eğer Kıbrıslılar bunun anlamını algılamazlarsa büyük hata içerisine girerler. Müzakere masasında iki taraf yoktur. Bir de Birleşmiş Milletler vardır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin kendisi, ‘nihai bir çaba’dan söz ediyor. Kıbrıs ile ilgili ilk Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı Mart 1964’te alındı. Mart 2014’e geliyoruz. 50 yıl oldu. Milyonlarca dolar harcadılar. Çok zaman harcadılar ve artık bunun karşılığını görmek istiyorlar. O yüzden, biz her ne kadar masadan kalkmak istemesek bile, Birleşmiş Milletler’in kendisi, artık müzakereler yoluyla federasyon oluşturma çabalarının tükendiğini ve kendilerinin bu kanaate vardığını ilan edebilir. Eğer onlar bu noktaya gelirse bizim durumumuz ne olur, bunu çok ciddi şekilde değerlendirmemiz lazım. Bu otomatik olarak KKTC’nin dünya tarafından tanınacağı anlamını taşımaz – böyle bir sonuç da üretmez.

Nami: BM çabaların tükendiğini ilan ederse bizi yıllarca sürecek sancılı, sıkıntılı bir süreç bekler

Soru: Peki BM bu noktaya gelirse bize ne olur?
Bakan Nami: Bizi yine yıllarca sürecek sancılı, sıkıntılı bir süreç bekleyebilir. Bu bir belirsizlik ortamıdır. Öyle bir ortamın içerisinde elbette Kıbrıslı Türkler dünyayla bütünleşmek için ellerinden gelen her türlü çabayı yapacaklardır. Ve dünyaya müzakerelerin çökme sebebinin kendilerinin çözümü yeterince arzu etmemeleri olmadığını anlatıp izolasyonların kaldırılmasını talep edeceklerdir. Bundan daha doğal bir hak da olamaz. Ama, umarız kendimizi böyle çözümsüzlük senaryoları içinde bulmayız ve kapsamlı çözüme ulaşırız. Çünkü böyle senaryolar hem bizim için, hem Rumlar için büyük belirsizlikler taşımaktadır, ve herhangi bir tarafın da çıkarına senaryolar değildir.

Nami: Ortak metin konusunda tünelin ucunda ışık var

Soru: Ortak metin konusundaki sıkıntı nedir? Neden iki ayı aşkın bir süredir yazılamıyor?
Bakan Nami: Rum tarafı, bu ortak metinde, belli ifadelerin net şekilde yer almasını isterken, Türk tarafının çok önem verdiği bazı diğer konuların metinde yer almasına olumlu bakmıyor. Örneğin, Rum tarafı, ‘tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik’ kavramlarının metinde net bir şekilde yer almasını istiyor. Ama ‘tek vatandaşlık’tan söz ederken, bunun tamamlayıcı unsuru olan ‘kurucu devletlerin kendi iç vatandaşlıkları’ olacağı hususuna atıfta bulunmak istemiyor.
Türk tarafının çok önem verdiği bir diğer konu ise, federal hükümete bırakılacak yetkilerin dışında kalan ve ‘artık yetkiler’ diye tanımlanan konularda kurucu devletlerin tam yetkili olacağı - bu ‘artık yetkilerin’ kurucu devletlerde kalacağı. Rum tarafı bunun metinde yer almasına olumlu bakmıyor.
Bunlar adadaki siyasi yapının çeşitli dengeleri ile ilgili olduğundan, bizim için çok önemli konular. Bunlardan bazılarını açıkça ifade edip de diğerlerini ifade etmemek, atıfta bulunmamak bu dengeleri bozan bir yaklaşım olur. Türk tarafı, ‘Bu konuların hepsinden eğer bahsedeceksek bahsedebiliriz, eğer bir kısmından bahsedip bir kısmından bahsetmeyeceksek olmaz,’ şeklinde bir tavır sergiliyor.

Soru: Egemenlik konusu ile ilgili de bir sıkıntı var mı?
Bakan Nami: Evet, egemenlikle ilgili konu da liderler arasında sıkıntılı bir konu olarak ön plana çıkmış gibi. Çünkü, her ne kadar da ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları, oluşacak bir yapıda Kıbrıs’ta ‘tek egemenlik’ olacağından söz etse bile, Kıbrıs’ta bu egemenliğin her iki halktan kaynaklandığı bizim için çok önemli. Bu ifadenin ortak metine girmesi mutlaka bizim görmek istediğimiz bir unsur. Eğer ‘tek egemenlik’ vardır diyerek noktayı koyarsanız, sanki 1960 yapısını çağrıştıran bir ifade olacağına dair Türk tarafında endişe duyanlar var.

Soru: Ama kurulacak olan yapının federasyon olacağı açık değil mi?
Bakan Nami: Evet, zaten bir devletin içerisinde birden fazla egemenlik olamaz. Ancak bu egemenliğin paylaşımı söz konusu olabilir. Bu egemenliğin, Kıbrıs özelinde, Kıbrıslı Türklerden ve Kıbrıslı Rumlardan eşit şekilde kaynaklandığı önemlidir. Bir tarafın diğerine tahakküm kuramayacağının net şekilde bilinmesi, ifade edilmesi önemlidir. Federal devletle kurucu devletler arasında herhangi bir alt-üst ilişkisi olmayacağının net şekilde ifade edilmesi önemlidir. Biz bunların ortak metinde yer almasını istiyoruz. Rum tarafı ise bunları koymak istemiyor.
Yalnız şunu da ifade etmek lazım: Rum tarafı aslında kapsamlı bir çözüm anlaşmasında bunların yer alacağının, alması gerektiğinin, almazsa da bir anlaşmanın olmayacağının farkında. Resmi olmayan ortamlarda, bu kavramların kabul edilecek kavramlar olduğunu ifade ediyorlar. Ama yazıya şu anda dökülemiyor. Umarız ki önümüzdeki günlerde, bugüne kadar oluşmuş Birleşmiş Milletler parametreleri ve müktesebatında da zaten ifade edilmiş, benimsenmiş bu yaklaşımlar, Rum tarafınca da açıkça kabullenilir, ve hem Birleşmiş Milletler’in ilgili Güvenlik Konseyi kararlarına uygun, hem iki tarafın da gönül rahatlığıyla benimseyebileceği bir ortak açıklama metini çıkar. Bu ortak açıklama metininde Kıbrıs’ta gerçek anlamda bir federal yapının nasıl şekil alacağı tarif edilmiş olursa, müzakerelere de bunun detaylarını oluşturmak kalır.

Soru: Peki bu ortak metin konusunda tünelin ucundaki ışığı görebiliyor musunuz?
Bakan Nami: Evet görüyoruz. Liderler ve temsilcileri kesinlikle başladığımız noktada değil. Gerçekten önemli çalışmalar yapıldı... ve gelinen noktada tarafların eskisinden çok daha yakın bir noktada olduğunu biliyorum, görüyorum.

Nami: Anastasiadis ve Hristofyas arasındaki en belirgin fark federal yapıyla ilgili

Soru: Geçmiş dönemdeki müzakerelerden farklı olarak, bu sefer hem Rum tarafının hem de Türk tarafının daha gevşek bir federasyon istediği belirtiliyor. Bu doğru mu?
Bakan Nami: Buradaki doğru ifade ‘gevşek federasyon’ mu emin değilim. Konu, federal hükümetin yetkilerinin, mümkün olan en asgari seviyede tutulmasıdır ve daha çok yetkinin, ‘artık yetki’ olarak kurucu devletlere bırakılmasıdır. Bu belki de Sayın Anastasiadis ve Sayın Hristofyas arasındaki en belirgin farktır. Sayın Hristofyas federal hükümete daha fazla sayıda yetkinin bırakılması gerektiğini savunuyordu. Sayın Anastasiadis ise, tam tersine, federal hükümette ne kadar az yetki olursa iki taraf arasındaki sürtüşme olasılığının da o kadar az olacağını düşünüyor. Bu, Türk tarafının da paylaştığı bir görüştür. Aslında bu çok önemli bir konudur, çünkü Kıbrıs sorunun belkemiği güç paylaşımı ve yönetim konusudur. O konu başlığı altıdaki en ana konulardan biri de, federal devlete bırakılacak yetkiler listesidir. Bu konuda iki taraf arasında daha da rahat bir yakınlaşma ve fikir birliği olacağı anlaşılmaktadır. Bu da, ortak metin ortaya çıktıktan sonra ilerlemenin hızlı olacağına dair bizde bir ümit ışığı yaratmaktadır.

Müzakereler Eroğlu’nun insafına mı bırakıldı?

Soru: Siyasi geçmişine bakıldığında, Cumhurbaşkanı Eroğlu federal çözüme inanmayan, bunu benimsememiş birisi. Ve müzakereler Eroğlu’nun insafına bırakılmış görünüyor. Hükümet, Eroğlu ile Kıbrıs konusunda uyum mesajları veriyor. Eroğlu’nun çözüm konusunda gerçekten samimi olduğuna inanıyor musunuz?
Bakan Nami: İfade ettiğiniz gerçektir. Yani Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs konusu ile ilgili Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin görüşlerinden farklı görüşler taşıyan bir siyasi kimlik olarak bilinmektedir. Bunun en çarpıcı örneği de Annan planına biz ‘Evet’ derken kendisinin ‘Hayır’ demesiyle ortaya çıkmıştır. Ancak zaman içerisinde başka gerçekler de ortaya çıktı ki, bunu da hep beraber gördük. Sayın Cumhurbaşkanı göreve geldikten kısa bir süre sonra, seçimlerde rakibi olan Sayın Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğini, ilgili tüm Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını kabul ettiğini, ve Sayın Talat ile Sayın Hristofyas arasında sağlanan tüm yakınlaşmalara sadık olduğunu yazılı bir şekilde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne ifade etti. Bu da, bizimle kendisi arasında ortak çalışma imkanını doğuran bir zemin oldu. Biz şu anda o zeminde hareket ediyoruz.

Nami: Umarım radikal değişiklikleri gerektirecek ortamlar ortaya çıkmaz

Soru: Müzakere ekibinde yer alacak mısınız?
Bakan Nami: Bu tabii ki Cumhurbaşkanı’nın vermesi gereken bir karar. Bizim Dışişleri Bakanlığı olarak görevden kaçmayacağımız herkes tarafından biliniyor. Bizim öncelikli hedefimiz Kıbrıs müzakerelerinin olumlu neticelenmesini sağlamaya katkı koymaktır, bunu temin etmektir. Müzakereler liderler seviyesinde ne zaman başlayacak henüz daha belli değil. Bunun tarihi belli olduktan sonra elbette Türk tarafı kendi içinde bir değerlendirme yapacak. Eğer böyle bir ihtiyaç müştereken tespit edilirse Dışişleri Bakanlığı kendisinden beklenen görevi yerine getirecektir.

Soru: Güneyde tüm partilerin oybirliği ile seçilmiş bir müzakereci var. Bizde ise Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi var. Bu bir denklik veya yetki sorunu yaratmıyor mu? Yeni bir müzakereci atanması düşüncesi var mı?
Bakan Nami: Hayır. Tabii her taraf, kendi siyasi yapılanması içerisinde müzakerecisini kendi verdiği sıfatla belirliyor. Şu anda, bildiğim kadarıyla Cumhurbaşkanı’nın bu konuda değişiklik yapmak gibi bir değerlendirmesi yoktur. Hele bir müzakereler başlasın, ne gibi ihtiyaçlar ortaya çıkacak görelim. Umarım radikal değişiklikleri gerektirecek ortamlar ortaya çıkmaz, mevcut sistem olumlu neticeler üretmeye başlar, ve başarılı bir şekilde süreç tamamlanır. Ama bazen de tabii ki ihtiyaçlar farklı adımları gerektirir.

Soru: Annan Planı müzakerelerinde Sayın Talat, Cumhurbaşkanı olan Denktaş’ı saf dışı bırakarak müzakereci olmuştu. İleride Cumhurbaşkanlığı ve hükümet arasında Kıbrıs konusundaki uyum bozulursa benzeri bir durum söz konusu olabilir herhalde?
Bakan Nami: Şu anda herhaldelerden bahsetmek istemiyorum. Biz hepimiz önümüzdeki bahar aylarında, önümüzdeki yılın ilk aylarında bu sorunu kapsamlı çözüme ulaştıracak bir referandum yapmaktan bahsediyoruz. Onun için mevcut yapılanmaların sağlıklı şekilde çalışıp netice üretmesi için çalışıyoruz. Çünkü radikal değişiklikler çok zaman kaybettirir. Bizim böyle bir amacımız, hedefimiz yoktur. Bunlar ancak şartların zorladığı gelişmeler olur. Az önce de belirttiğim gibi, bizim temennimiz, şartların bizi kapsamlı çözüme götürmesidir. Başka yollara itmemesidir.

Nami: Ne Türk tarafı iki ayrı egemen devletin yeni bir ortaklığından bahsedebilir, ne de Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrimleşmesinden bahsedebilir

Soru: Gerçekten samimi şekilde yılın ilk yarısında çözüm ve referandum olabileceğine inanıyor musunuz?
Bakan Nami: İnanmasam söylemezdim. Bugüne kadar inanmadığım hiçbir şeyi söylemedim. Eğer bugüne kadar var olan yakınlaşmalara ve anlaşmalara saygı çerçevesinde, gereken yoğunlukta ve siyasi iradeyle müzakerelere bırakıldığı yerden devam edilirse, teknik olarak önümüzdeki bahar aylarına kadar bu sürecin tamamlanması pekala mümkündür. Bundan sonra da hızlı bir şekilde referanduma gidilebilir. Sorunun konuşulmadık tarafı kalmadı. Bazı temel önkoşullar vardır. Birleşmiş Milletler parametrelerine sadakat bunların başında gelmektedir. Artık bu zeminde ne Türk tarafı iki ayrı egemen devletin yeni bir ortaklığından bahsedebilir, ne de Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrimleşmesinden bahsedebilir. Önemli olan nasıl bir federal çözümden bahsettiğimiz konusunda mutabık kalmak, siyasi irade göstermek ve liderler seviyesinde müzakereleri başlatmaktır... Yani artık liderlerin bunu bir misyon olarak sahiplenip büyük bir şevk ve hevesle bu işe asılmaları lazım. Bunu yaparlarsa, bu dediğim mümkündür. Ama taraflardan birinde ya da ikisinde niyet yoksa o zaman istediğiniz kadar hedef koyun, bunlar sadece hedef olarak kalır - ki tarihimiz zaten kaçırılan altın fırsatlarla dolu olmasaydı Kıbrıs meselesi 50 yıl sürmezdi.

Soru: Peki bizim liderliğimizin siyasi iradesi var mı?
Bakan Nami: Türk tarafının masaya koyduğu resmi pozisyonlar, ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygundur şu anda. Bunun yanında, biz hükümetteyiz. Dışişleri Bakanlığı’nın zaten Kıbrıs sorunu ile ilgili net iradesi herkes tarafından bilinmektedir. Hal böyle iken, ve Türkiye’nin de verdiği güçlü destek ortadayken, ben Türk tarafından dünyanın kabullenmeyeceği bir resmi tavır çıkmayacağını net bir şekilde biliyorum.

Nami: İnsanların kolay değişmeyeceğine inanıyorum

Soru: Annan Planı’na ‘Evet’ diyen Anastasiadis değişti mi, yoksa çözüm konusunda hala samimi ve istekli mi?
Bakan Nami: Ben insanların öyle kolay değişmeyeceğine inananlardanım. Gerçekten zor şartlar altında, Annan planına ‘Evet’ deme cesaretini gösteren bir insanın, şimdi Cumhurbaşkanı olduktan sonra müzakere masasında da bu adanın artık 50 yıldan sonra gerçek anlamda birleşebilmesi için gereken iradeyi göstereceğine inanmak istiyorum.

Soru: Kimi çevrelere göre, Türkiye’nin yılın ilk yarısında çözüm söyleminin arkasında KKTC’nin statüsünü yükseltme çabalarına başlama planı var. Bu doğru mu?
Bakan Nami: Birleşmiş Milletler çatısı altında müzakere yapmak mümkün olduğu sürece Türk tarafı masadan kalkan taraf olmayacak.

Nami: Çapraz ziyaret konusunda sorun Yunan başbakanında

Soru: Liderlerin temsilcilerinin Ankara ve Atina’ya yapması öngörülen çapraz ziyaret de mi ortak metine takıldı? Ankara’nın Kıbrıslı Rum müzakereciye üç tarih verdiği, Atina’nın ise Kıbrıslı Türk temsilciye henüz tarih vermediği belirtiliyor. Bu doğru mu?
Bakan Nami: Doğrudur. Burada tıkanıklık Yunan hükümetinden kaynaklanıyor. Daha da açıkçası, Yunan başbakanından kaynaklanıyor, çünkü bu davet Sayın Davutoğlu ile Yunan muhatabının yaptığı görüşmeden çıkan müşterek bir davetti. Dolayısıyla sıkıntının, Yunan dışişleri bakanından kaynaklanmadığı net bir şekilde ortada. O zaman tek kalan makam başbakandır. Bunun gerekçesi olarak, Yunanistan’da yakın geçmişte gerçekleşen güven oylaması dile getiriliyordu. Bu güven oylamasından önce bir Kıbrıslı Türk liderin özel temsilcisinin Atina’da kabul edilmesinin oradaki sağ kesim tarafından siyaseten başbakan aleyhine kullanılacağı ifade ediliyordu. Şimdi güven oylaması geride kaldı. Tabii o geride kalır kalmaz hemen ertesi hafta pozisyon değiştirmek kendileri için zor olduğundan, sanırım şimdi de ‘bu ortak açıklama metini olsun da o vesileyle bu ziyaretler olsun’ gibi bir duruşları var. Dolayısıyla ne kadar da resmi olarak deklare edilmese de sanırım şimdi ortak metin bekleniyor.

Nami: Maraş kapsamlı çözüm hedefi olmayanların projesidir

Soru: Maraş güven yaratıcı bir önlem olabilir mi, yoksa kesinlikle kapsamlı çözümün parçasıdır pozisyonunda mıyız hala?
Bakan Nami: Maraş kesinlikle kapsamlı çözümün parçasıdır. Maraş, hele de önümüzdeki bahar aylarında kapsamlı çözüme ulaşma hedefi koyan insanların bir projesi olamaz. Maraş kapsamlı çözüm hedefi olmayanların projesidir. Bu da bu kadar nettir. Bakın, daha önce Lokmacı barikatında, Yeşilırmak kapısının açılmasında yaşanan sıkıntıları ve nasıl süreçlerden sonra bunların gerçekleşebildiğini, ne kadar büyük zaman ve enerji harcandığını biliyoruz. Bunun hem güneyde hem kuzeyde yarattığı çalkantıları yaşadık. Dolayısıyla, bunları bilerek Maraş önerisini değerlendirdiğinizde, Maraş ile ilgili başlayacak bir sürecin kapsamlı çözüm müzakerelerini tamamen gölgede bırakacağını ve hatta selametini de büyük riske atacağı görmemek için Kıbrıs konusunu veya müzakere sürecini bilmemeniz gerekir.  Bu çok hızlı bir şekilde güven yaratıcı önlemden güven yıkıcı bir hale dönüşebilir. Bizim böyle bir riski alma lüksümüz yok.

Nami: Umarım doğalgazı çözümün lehine kullanma becerisini gösterebiliriz

Soru: Sizce güneyde bulunan doğalgaz çözüm açısından bir fırsat mı yoksa tam tersine ortamı gerebilecek bir tehdit mi?
Bakan Nami: Bu bizim bunu nasıl kullandığımıza bağlı. Dünyanın geneline baktığınızda, doğal kaynağı olan bazı ülkeler gerçekten halklarına büyük bir refah ve zenginlik kazandırma başarısını göstermişlerdir. Ama yine başka ülkeler, büyük doğal zenginliklerin üzerinde oturmalarına rağmen ciddi sıkıntılar içerisinde yaşıyorlar. Onun için, bir kaynağın bulunması otomatik olarak şu ya da başka bir netice üretmez. Bunu insanların nasıl kullandığı çok önemli. Biz Kıbrıslılar olarak, iyi eğitimli Avrupai insanlar olarak, umarım bu imkanı çözümün lehine bir unsur olarak kullanma becerisini gösterebiliriz. Bunun yolu da, kapsamlı çözümün, doğal kaynakların en güvenli ve en karlı bir şekilde satılıp Kıbrıs’ın tamamına fayda getirmesini sağlayacağını algılamaktan geçer. Bunu algıladığımız anda ve halka da bunu anlattığımız ölçüde kapsamlı çözüm kolaylaşır.

Nami: Krizden çıkışın en kestirme yolu kapsamlı çözümden geçiyor

Soru: Güneydeki ekonomik kriz toplumun çözüm iradesini nasıl etkiliyor?
Bakan Nami: Rum tarafında bence çözüm iradesinin olgunlaşmakta olduğu bir süreç yaşıyoruz. Hala bir şok yaşıyorlar. Ekonomik krizin günlük hayatlarına yaptığı çok derin bir etki var, ve bundan çıkış yolu arayışı içerisindeler. Sanırım  giderek daha da genişleyen bir çevre, bundan çıkışın aslında en kestirme ve en sağlıklı yolunun kapsamlı bir çözümden geçtiğini anlamaya başlıyor. Tabii bu sürecin hızlanması, Rum tarafındaki siyasi liderliğin buna cesaretle öncülük yapmasıyla doğrudan bağlantılıdır.


No comments:

Post a Comment